1.bölüm

17.6K 797 107
                                    


Şarkı :ben daha küçüğüm
İstgram:@penumbra36
@avin.elif

~~~~İYİ OKUMALAR~~~~~
~İYİ OKUMALAR~~

Ayşe yatağında bir o yana bir öbür yana dört dönüyordu. Aslında uykusu gelmiyor değildi ama başı o kadar çok kaşınıyordu ki onu uyutmayacak raddeye gelmişti.

Başında gezinen böcekleri hissediyordu, lakin yapabilecek pek bir şeyi yoktu. En son aklına geçen çamaşır yıkamak için gittiği derenin başında komşunun küçüldü diye almaya tenezzül etmediği sabun geldi.
Oysaki Ayşe küçücük sabun parçasına gördüğünde en az altın görmüş gibi sevinmişti, gene de içine sinmemiş.

"Abla, sabunu unuttun!" diye söylemişti kadına.

Kadın buna rağmen burnunu havaya dikip "Ne yapayım küçücük sabunu at gitsin" deyivermişti.

O an kızın için burkuldu.
Hayat işte, tok açın halinden anlamaz misali…

  Sakladığı sabunu çıkarıp hemen mutfaktan gizlice çıkıp kimseye gözükmeden güya kömürlük olan ama asla kömür bulunmayan harabeye gitti.

Fareler fink atıyordu burada.
Ayşe onlara alışmıştı, anası ceza olsun diye az kilitlememişti onu buraya. Hatta bir süre sonra dost olmuşlardı onlarla.

Ne Ayşe karışıyordu onlara ne de küçük hayvanlar, annesinin aksine, zarar veriyordu küçük kıza.

Ona göre hayvanlar insanlardan daha zararsızdı. Küçücük kalbi bile bunu anlamıştı.

Etrafına bakıp komşunun inek için doldurduğu eski leğeni bulup içine oturup sessizce buz gibi suyla başını yıkadı.

Üşüyen bedeninden çok sevgiye hasret kalbiydi. Başkasının ailesini gördükçe kalbinde buzdan kuleler inşa ediliyordu.

Ay başı olacaktı, bu sefer nereden eski püskü bir bez bulacağının derdine düştü.

Annesinin umurunda değildi, ona kalsa ölse kurtulmuş olurdu Ayşe'den.

Dona dona yatağına girdi Ayşe. Tek derdi biraz ısınmaktı, ellerini birbirine sürttü ama ne fayda ısınamıyordu bir türlü.

Üstündeki incecik örtü ve yırtık pırtık battaniye onu ısıtmıyordu.

Soğuktan titrerken yorgunluktan artık gözleri kapanana kadar dayanabildi.

🍂🍁🍂🍁🍂🍁🍂🍁🍂🍁🍂🍁

SABAH

Ayşe ateşler içinde yanıyordu ama kalkıp tarlaya gitmesi gerekiyordu. Hiç değilse oradan kazandığıyla biraz un alır bir-iki ekmek biraz çorba yapardı belki.

Ama kalkacak gücü yoktu, üşüyordu, aynı zamanda teni alev içinde kavruluyordu.

"Allah'ım yardım et, bana
kalkmam için güç ver, başka çarem yok."

Kalkmaktan başka bir çaresi yoktu. Hasta diye ona bir tas çorba yapacak gelip baş ucunda duracak bir annesi yoktu.

Annesi vardı ama sözdeydi. Her insan anne olmayı beceremezdi.
Yarı emekleyerek yarı tutunarak yataktan kalkıp yürüyebildi.
Çıkmadan annesini gördü.

‘Belki!’ dedi. ‘Belki bu sefer vicdana gelir’ diye geçirdi içinden.

Çok mu zor biraz sevgi kırıntısı görmek ama olmadı.
Annesi gelip kolunu sıkıp hesap sordu.

"Kız Allah'ın cezası daha evdesin! Niye tarlaya gitmedin? Saat kaç oldu?"

Boğazı o kadar çok ağrıyordu ki nefesi yetmiyordu konuşmaya.
"Ana ben hastayım, gitmesem bugün. Yemin ederim yarın gitmemezlik etmem"

Aşkın Şefkati Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin