6- İMDAT!

19 4 38
                                    

Balahun İskender

Gözlerimi açtığımda radyoda çalan hafif müzik, koyu bir gökyüzü, camlara vuran hafif yağmur damlaları ile uyumak için harika bir ortam sunuyordu. Arabanın içi adeta fırın gibiydi ve yattığım yerden o kadar kalkmak istemiyordum ki gözlerimi tekrar kapatma isteğiyle dolup taşıyordum.

Gözlerimi biraz daha açıp İskender'in olduğu yere baktım. Kollarını göğsünde buluşturmuş, başı da hafif yana düşmüştü. Üzerinde kısa kollu vardı ve alnında da ter birikmişti. Kışın ortasında sıcak çarpması yaşayan tek insan olacak olması oldukça traji komik olurdu diye düşünürken bir eliyle alnını silerek gözlerini derin bir nefesle açtı.

"Uyanmışsın?"

Tek kaşımı kaldırıp yüzüne bakmaya devam ederken esneyerek elleriyle yüzünü ovuşturdu.

"Neden beni uyandırmadın?" Dedim hafif hırıltılı çıkan sesimle. Ne kadar sıcak ortamda kalmış olsam da o soğuk bir kez kemiklerime kadar işlemişti. İllaki hasta olacaktım ve ben bundan nefret ediyordum.

Bir şey demeden önce elini uzatıp alnıma koydu. "Ateşin var."

Elini elimle uzaklaştırırken sakince sordum, "beni neden uyandırmadın İskender? Arabanın içi fırın gibi olmuş."

"Çok derin uyuyunca uyandırmak istemedim. Oldukça rahat görünüyordun..."

Omzunu silkip üzerine uzun kollusunu giyinirken bana seslendi, "montumu üzerine giy. Ev sıcak zaten. Bir duş alır kendine gelirsin yoksa yarın yataktan kalkamayacaksın."

Saate gözüm kaydığında beynimden vurulmuşa döndüm. "Saati ben yanlış görüyorum değil mi? Saat gece bir falan değil?"

"Annen aradı sen uyurken. Durumunu anlatınca bir şey demedi. Ayrıca beni de hiç unutmamış! Annen hala harika bir kadın, sesi o kadar neşeli çıkmıştı ki sesimi duyunca..." Biraz durdu, "yaşlanınca sen kesin nemrut bir ihtiyar olursun." Diyerek noktayı koydu.

"Annem seni tabii ki unutmaz İskender, okulda en çok seninle didişiyordum!"

Saate tekrar bakarken üzerime montunu geçirdim çünkü benimki hala kurumamış, vıcık bir yumak olarak duruyordu arka koltukta.

Birkaç dakika sonra yüzüme vuran kış soğuğu ve yağmur damlalarıyla titremeye başladığımda kolumdan tutup adımlarımı hızlandırmama neden olan İskender'e şaşkınca baktım. "Biraz daha dayan apartman biraz uzakta."

"Şeker değilim," dedim biraz alınarak. Yani korunmaya muhtaç gibi mi görünüyordum? Belki biraz hasta olabilirdim, kıyafetlerim de oldukça perişan halde olabilirdi, ayakkabılarım hala su içerisinde... Kimi kandırıyorum ki? Gerçekten şu an rezil halde ve korunmaya muhtaç bir kadındım. Rezillik diz boyuydu kendimi düşüncelerimle bile koruyamıyordum.

Eve girerken bir hapşırık ile burnumu çekerken gözlerimi devirdim. "Yarın kesin yattığım yerden bile kalkamayacağım," derken ayakkabılarımı çıkardım.

"Yarın işe gitmeyeceğim zaten sıkıntı yok, bir şey olursa hastaneye gideriz," dedi sakince.

Sakin ve anlayışlı tavrı beni biraz garip hissettirse de boş verip kendimi bir şey söylemeden banyoyu ararken buldum. "İleride solda," mutfaktan seslendiğini duyduğumda bir de öksürmüştüm...

BİRBİRİMİZİN FARKLI YÜZLERİYİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin