"Evet, hanımlar," dedim ellerimi birbirine hafifçe çarparak. "Desenleri delme işlemi bitti mi?"
Gülhanım, elini kaldırıp beni yanına çağırdı. "Valla deldim kızım ama bak bakayım doğru mu olmuş?"
Gülümseyerek motifi elime aldım ve inceleyip geri verdim. "Olmuş ama biraz yamuk deliyorsun Gülhanım teyze. Daha dikkatli delmeye çalış."
Ardından hemen ön sırasındaki Kevser Hanım beni çağırdı. "Hocam bitti benim delme işlemi."
Kısa bir sessizliğin ardından gülümsedim. "Hanımlar bitirenler ellerini kaldırabilir mi?"
Sınıf toplamda on dört kişiydi. Altısı elini kaldırmış ve beni gerçekten mutlu etmişti. "O zaman sıra desenleri karolarımıza geçirmeye geldi."
Heyecanla gözlerimin içerisine bakan hanımlara gülümsedim. "Deldiğiniz desenleri dikkatlice birleştirdiğiniz karoların üzerlerine koyun ve benim yaptığım gibi bir pamuk ya da peçete yardımıyla kömür tozunu desen kağıdını kaydırmadan üzerinden geçin. Bakın, önemli olan noktaları açıklıyorum. Bir, deseninizi kaydırmadan yavaşça ve dikkatlice kömür tozunu geçirin. İki, desendeki her noktadan kömür tozunun sağlıklı bir şekilde geçtiğine emin olun."
Benim yaptığımı uygulamaya çalışan öğrencilerimin yanına gidip teker teker ilgilenirken dün yaşadığım trajedi sanki bir kabus gibi silinmeye başlamıştı aklımdan. Eve gittiğimde Ahu için güzel bir azar hazırlamış ve yerine ulaşmasını sağlamıştım. Yine de diyeceğini demiş ve "İskender ile seni başgöz etmezsem bana da Ahu demesinler" deyip telefonu yüzüme kapatmıştı. Sinirimi bir şeylerden çıkartmak istiyordum ama ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
Gözüm saate iliştiğinde bugünün dersinin de sonuna geldiğimizi görüp üzüntü ile dudağımı büktüm.
"Hanımlar ders saatimiz dolmuş bulunmakta. Haftaya herkesin benim gösterdiğim gibi desenlerini karolarına geçirdiğini görmek istiyorum. Hepinize iyi günler dilerim," gülümseyerek dersi bitirdiğim sırada kapıdan içeriye adım atan takım elbiseli biri izin isteyip sınıfıma girdi.
"Buyurun?" Yumuşak ses tonuma gizlediğim bir "hayırdır" vardı ama eminim yerine ulaşmıştı.
"Atölyenizden buraya yönlendirdiler. Dersinizin bitmesini bekledim ama..." etrafına bakındı. "Bitirmemiş miydiniz?"
"Ah," dedim gülümseyerek son öğrencimin de çıkmasının ardından. "Hayır, dersimiz siz içeri girmeden az önce bitmişti."
Elini uzattı. "Ben İhsan Koca."
"Balahun İskender." Her İskender deyişimde bir kusma hissediyordum dünden beri. Ama şimdi zamanı değildi.
Bir kart uzattı. "İhsan Mimarlık bürosunun sahibiyim. Sizlere bir iş teklifim vardı, ilgilenir miydiniz?"
"Tabi," dedim gülümseyerek.
Bir otel için farklı desenlerde İslami Sanat tarzında çinileri otelin belirli noktalarına pano olarak yerleştirmek istediklerinden bahsetti. Biraz ağır bir işti ve atölyede de fazla çalışanım yoktu.
"Ne kadar sürem var peki?"
"Size belli bir süre vermemin yapacağınız işi etkilemesini istemiyorum açıkçası. O yüzden en azından açılışa kadar yarısını tamamlamış olmanızı diliyorum, diyebiliriz."
Nahif ses tonu ile gülümsedim. Bayağı anlayışlı birine benziyordu. "Düşünceniz için teşekkür ederim. O zaman şöyle yapalım, istediğiniz pano fikirlerini not edeyim. Yeni desenler de oluşturabiliriz."
"Bakın, bu fikre bayıldım işte."
Birkaç saatin ardından iki panoda karar kılmıştık bile. Güneşin son ışıkları da pencereye vurmaya başladığı sırada ne kadar zaman geçtiğini ancak anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİRBİRİMİZİN FARKLI YÜZLERİYİZ
ChickLitDirekt okumaya başlayabilirsiniz, tanıtım yazmakta çok kötüyüm. 20.02.2020'de yazılmaya başlanmıştır. 18.11.2023'te tekrar yazmaya başlandı 🤦🏻♀️