Gün ışığının küçük balkondan yüzüme vurması ile gözlerimi hafif araladığımda karşımda Prens Lee'yi beklemiyordum. Saçlarım ile oynuyor elini içine daldırıp bir kuğu misali hareket ettiriyordu. Bir yandan sırıtıyordu. Uyandığımı fark ettiğinde dikleşip, kendine bir çeki düzen vererek yüzüne itici ve küstahça bir yüz ifadesi takınmıştı.
Gözlerimi tamamen açtığımda güneşin göz kamaştırıcı ışığı ile elimi gözlerimin önüne getirp gözlerime güneş gelmemesini sağladım. Prens Minho ile tam 1 hafta, 3 gündür bu dairede beraber kalıyordum. Bana bir anda neyi bekliyorsun bakışı attığında aklıma hazinedarın yanına gideceğimiz geldi.
Kalktığımda bana
"Ben şimdi kahvaltı için gideceğim hazır olduğunda yemek odası 1'e gel ve yanıma hiç konuşmadan otur." Emriniz olur paşam.Giysilerin olduğu askılıklara ilerleyip gözüme çarpan gece mavisi, belinden açık lila rengi bir kurdale dolaşan, kolları ışıltılı ve parlak mavi olan elbiseyi alıp üzerimi değiştirdim ve saçıma köşede duran ufak tel tokalardan birini taktım.
Kapıya bir kere tıklattım ve muhafızların kapıyı açması ile kollarımı çok hafif sıvayıp daireden dışarı bir adım attım ve arkamda kalan Yüzbaşı Lee beni yemek odasına götürdü.
Minho ile küçüklüğünden beri arkadaş olduklarını biliyordum ama bu kadar yakın olmaları benim neden sinirlerim ile oynuyordu? Hissizlik beni öldürüyordu çünkü kişiden, kişiye ne hissettiğimin farkında bile değildim ve bu beni yaşadığım hayatta öldürüyordu.
Kapının önünde durduğumuz da saçıma başıma son kez çeki düzen verip açılan kapıların ardından içeri girdim. Tam olarak şu an da feromon salgılıyordum ve gözlerimin maviye döndüğünü hissedebiliyordum fakat kendimi kontrol etmem gerek çünkü kim bilir oda da nasıl alfalar var? İçeri girdiğim an feromonumun kokusunu almış Minho bir an da dikelip kızıla dönmüş gözleri ile bana bakmaya başladı. Burnuma gelen orman ve ateş ile karışmış hava kokusu beynim de ki düşünceleri silip, atmıştı.
Minho'nun yanındaki sandalyeye yani masanın baş tarafının çaprazında ki sandalyeyi çekip yavaşça ses çıkarmadan oturdum.
Minho tam olarak gözlerimin içine bakıyordu. Dirseklerini masaya koymuş ellerini ağzının önünde birleştirmiş bir şekilde duruyordu. Masada sanırsam Hazinedar Bang ve omegası Suengmin, Onbaşı Seo Changbin'in omegası Jeongin, Prens Lee'nin üvey kardeşi Hwang Hyunjin ve yüzbaşı Lee vardı peki aile üyeleri neredeydi? Hyunjin dışında.Minho, kalkmış ve ellerini masaya koyup herkese bir açıklama yaparcasına sessizce bir süre beklemişti. Hepimiz ona pür dikkat bakıp ne diyeceğini merak edercesine bekledik. Birşey denediğinde Onbaşı Seo, Minho'ya
"Bu senin omegan mı hyung?" Dediğinde gözlerim faltaşı gibi açılmıştı fakat şaşkınlığımı korudum ve kendimi sakince düzelttim Minho biraz daha feromon salgılarsam beni köşeye çekip eşek sudan gelinceye kadar dövecek derece de bir bakış atıyordu.Son bir kez nefesimi tutup Minho'ya karşı etki eden feromonlarımı durdurmak için vücudum da bir savaş verdim. Minho gözlerini üzerimden çekip Seo'ya evet anlamında kaş göz hareketleri yaptı.
"Yemeğe başlayabilirsiniz." Dediğimde oturup dolu tabağına göz gezdirdi ve gözlerini benim boş tabağıma çevirdi. Tabağıma yiyebileceğim birkaç şey koydu
Elime çatal aldım ve son kez Minho'ya bakıp yemeğimi yavaşça yemeye başladım. Daha doğrusu yiyemedim. Minho elindeki çatal ve bıçak ile yemeği ortadan yavaşça bölmüş ve birazını ağzıma tıkmıştı. Jeongin'in gözlerimin içine bakıp sırıtması ile utangaçlığımı korumaya çalıştım fakat Minho bana yaklaşıp kulağıma "Sincaba benziyorsun." dediğinde kalp çarpıntısı ile ölecek gibi hissettim.•
Yemeğimi bitirdiğimde çoktan bitirmiş olan Minho beni bekliyordu. Jeongin, Onbaşı Seo, Hazinedar ve Seungmin masadan kalkmış, sadece Minho, kardeşi Hyunjin, Yüzbaşı Lee ve ben kalmıştık. Minho benim de bitirdiğimi görünce masadan kalkıp Hyunjin ile Felix'e iyi geceler dedikten sonra bileğimi hafifçe kavrayıp arkasından sürüklemişti.
°
Merhaba ben volkan konak
Sinav haftasina girdik kizlar cok gerici.
Yarim saate bir bolum daha atacagim opuldunuz 😍💞
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Catharsis • Minsung | Omegaverse
FanficJisung, Suikastçı olarak yetiştirilmiş bir omegayken küçük yaşlarda bir saraya getirilmiş ve orada esir alınmıştı. Minho ise, kraliyet ailesinin her şeyinden sorumlu olan bir Sigmaydı.