Jisung'ın yüzü, Yüzbaşı Lee'nin konuşmasıyla yumuşadı. "Sizi bekletmek istememiştim de."
İki hizmetkâr, Jisung'a uzanırken, Veliaht Prens Lee başını iki yana salladı.
"Banyo işi sonraya kalsın. Jisung'daki potansiyeli görebiliyorum."
Prens gözü Jisung'ın üzerinde, doğruldu. "Tanışma zevkine eriştiğimizi sanmıyorum. Fakat muhtemelen senin de bildiğin gibi ben Veliaht Prens Lee Minho'yum, belki de dünyanın büyük bir kısmının da prensiyim."
Jisung ismi duyduğunda içini saran acı duygulara aldırış etmedi.
"Sen de sarayın en usta suikastçısı Han Jisung'sın. Belki de dünyanın en usta suikastçısısın." Prens, Jisung'ın gergin bedenini süzüp itinayla düzeltilmiş kaşlarını yukarı kaldırdı. "Biraz genç görünüyorsun." Dirseklerini uykularında koydu. "Senin hakkında oldukça etkileyici hikâyeler duydum. Alanya'da lüks içinde yaşadıktan sonra İngiltere'yi nasıl buldun?"
Kibirli ahmak.
Sivri tırnaklarımı avuçlarına gömen Jisung "Daha mutlu olamazdım," dedi.
"Bir yılın ardından hâlâ az çok canlı görünüyorsun. Bu madenlerde ki ortalama ömür bir ayken bu nasıl oluyor, merak ettim.""Epey gizemli olduğuna şüphem yok."
Jisung gözlerini kırpıştırıp kelepçelerini ipek eldivenlermiş gibi düzeltti.Veliaht Prens Lee, Yüzbaşı Lee'ye döndü.
"Dili epey uzun, değil mi? Konuşmasından ayaktakımından olmadığı da belli."
Jisung araya girip "Umarım bellidir!" dedi.
"Ekselansları..." Yüzbaşı Lee öfkeyle Jisung'a baktı. Jisung ona alaycı bir gülümsemeyle baktıktan sonra dikkatini yeniden prense çevirdi.Lee Minho, Jisung'ı şaşırtan bir tavırla kahkaha attı. "Şu an bir köle olduğunu biliyorsun, değil mi? Aldığın ceza sana hiç bir şey öğretmedi mi?"
Jisung zincirlenmemiş olsa kollarını göğsünde kavuştururdu.
"Bir madende çalışmanın kazma kullanmak dışında ne öğretebileceğini anlamıyorum. Ben kaçmaya yeltenmedim.""Kaçmaya yeltenmedin demek ha?"
Haşarı bir gülümseme ağır ağır Jisung'ın yüzüne yayıldı. "Bir kez."
Kaşaları kalkan Prens, Yüzbaşı Lee'ye döndü. "Bana bundan bahsedilmemişti."
Jisung omzunun üzerinden bakışlarıyla prensten özür dileyen Yüzbaşı Lee'ye baktı."Bugün öğleden sonra baş gözetmenden öğrendiğime göre bir kez kaçmaya teşebbüs etmiş. Saraya geldikten üç ay..."
Jisung, "Dört ay," diyerek onun sözünü kesti. Yüzbaşı, sözünü "Dört ay sonra," diye tamamladı.
Jisung öykünün kalanının gelmesini beklese de anlaşılan Yüzbaşı lafını bitirmişti. "En güzel kısmını anlatmadı bile!"
Yüzü irkilmeyle, gülümseme arasında bir ifade takılıp kalan Veliaht Prens, "Bir de en güzel kısmı mı var?" diye sordu.Yüzbaşı yongbok, Jisung'a öfkeli bir bakış atıp söze girdi. "Saraydan kaçmanın yolu yoktur. Babanız saray nöbetçilerini iki yüz adımdan bir sincabı vurabilecek şekilde eğitti. Kaçmaya çalışmak intihara teşebbüs demek olur."
Prens, Jisung'a "Fakat sen hayattasın," dedi.
O günü anımsayınca Jisung'ın gülümseyişi soldu. "Evet."
Prens, "Neler oldu?" diye sordu.
Jisung'ın gözleri soğuk, sert bir ifadeyle bakmaya başladı. "Çuvalladım."
Yüzbaşı Yongbok, "Yaptıkların için bu kadar mı açıklama yapacaksın?" diye sordu."Yakalanan dek bir gözetmeni ve yirmi üç nöbetçiyi öldürdü. Muhafızlar onu bayıltmadan önce duvara ulaşmasına bir adımı kalmıştı."
Prens Lee, "Eee?" dedi.
Jisung sinirden köpürdü. "E mi? Duvarın madenlerden ne kadar uzakta olduğunu biliyor musunuz?" Prens ona boş gözlerle baktı. Jisung gözlerini kapatıp abartılı bir şekilde iç çekti. "Çalıştığım kuyudan uzaklığı yüz on metreydi. Birine ölçtürdüm."Prens Lee tekrar "Ee?" diye sordu.
"Yüzbaşı Yongbok, köleler madenlerden kaçmak istediklerinde en fazla kaç metreye geliyorlar?" diye sordu Jisung.
"Bir metre," diye mırıldandı. "Saray nöbetçileri kaçağı bir metre ilerlemeden vururlar genellikle."Jisung'ın beklediği tepki Prens Lee'nin sessiz kalması değildi. Sonunda neşesi kaçan prens "Bunun intihar olduğunu biliyordun, değil mi?" diye sordu.
Belki de Jisung'ın duvar konusunu açması pek de iyi bir fikir olmamıştı.
Prensin sorusunu "Evet," diye yanıtladı.
"Fakat seni öldürmediler."
"Babanız mümkün olduğunca hayatta tutulmamı, Sarayın bol keseden dağıttığı sefaletten nasibini almamı istedi."Odanın ısısından bağımsız bir soğuk bedenini kapladı. "Ben hiç kaçmaya yeltenmedim."
Prens Lee'nin gözlerindeki merhameti görünce Jisung'ın içinden ona vurmak geldi. Prens, "Vücudunda çok yara izi var mı?" diye sordu. Jisung omuz silkince Prens gülümsedi ve neşelenmeye çalışarak kürsüden aşağı indi. "Dön de sırtına bakayım."Jisung kaşlarını çattı ama prens yaklaşırken kendisinden isteneni yaptı.
Prens Lee, gömleğinin yırtıkları arasından seçtiği kadarıyla Jisung'ın tenine göz gezdirip "Bu kadar kirin içinde yaraları seçemiyorum," dedi.Jisung tekrar kaşlarını çattı.
Bu kadar kir içinde üstüne gelen binlerce kömür yığını tenine değmiş olmasına rağmen burnuma gelen keskin bir frambuaz kokusu vardı bu omegada.
İlk kez frambuaz kokusu salgılayan bir omega görüyordu prens,(minho anlatımı ile)"İnsanın banyosu ve parfümü olmayınca sizin kadar temiz olamaz ekselansları."
Veliaht Prens Lee dudaklarını dili ile ıslatıp, ağır adımlarla daireler çizdi minik bedenin sırtına.Yüzbaşı ve yanındaki muhafızlar elleri kılıçlarında ikisini izliyorlardı.
Bunu yapmaları da gerekiyordu. Jisung bir saniyeden daha kısa bir sürede kollarını prensin başından geçirip kelepçelerinin zinciriyle soluk borusunu ezebilirdi.Sırf Yüzbaşı Lee'ye inat, yüzündeki ifadeyi görmek için bunu yapmak değerdi onun için. Fakat prens ona ne kadar yaklaştığını umursamadan daireler çizmeye devam etti. Belki de Jisung'ın buna gücenmesi gerekirdi. Prens "Gördüğüm kadarıyla, dedi, "üç geniş iz ve sanırım bazı ufak çaplı sıyrıklar var. Umduğum kadar kötü değil ama... Eh, giysilerle kapanabilir. Sanırım."
Prens tahtına gidip oturduğunda gitme vaktinin geldiğini anlamıştı Jisung.
Yüzbaşını yanına çağıran prens, kulağına şunları fısıldarken Jisung pür dikkat onları izliyordu.
"Güzel bir omega. Neden onu yeniden esir bir madenci yapmak yerine saray cariyesi yapmıyoruz?"
Yüzbaşı Lee, prense şöyle söyledi.
"Kendisi çok asabi ve hırçın bir omega efendim, ama eğer isterseniz sizin hareminize cariye olarak hazırlayabiliriz."Prens, hiç düşünmeden kabul etti.
Yüzbaşı jisung'a ilerledi ve kolunu tutup peşinden sürükledi.
İlk başta yıkayıp aklayıp paklayacaklardı vücudundan bu pis deri çıkana kadar. Sonra da eşyalarını verip küçük bir vücut testinden geçirilip hareme yollayacaklardı.•
UFF COK ATESLİ OLDU FRAMBUAZ KOKUSU COK GUZEL BU ARADA FRAMBUAZ GİBJ KOKAN KİSİLERLE EVLENEBİLİRİZ İSTERSENİZ. 💋🤭🎀
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Catharsis • Minsung | Omegaverse
FanfictionJisung, Suikastçı olarak yetiştirilmiş bir omegayken küçük yaşlarda bir saraya getirilmiş ve orada esir alınmıştı. Minho ise, kraliyet ailesinin her şeyinden sorumlu olan bir Sigmaydı.