°9°

406 26 82
                                    

Çiçek dansı gelip çatmıştı ve ben gece heyecandan uyuyamamıştım. Her şeyin hazır olmasına rağmen yine de üzerimde bir telaş vardı. Emily'den dans için istediğim elbise, Haley'den aldığım takılar ve makyajlar, ayakkabılarım... Her şey olması gerektiği gibiydi.

Sabah uyandığımda hızla bütün işlerimi halledip aynanın karşısına geçmiştim. Yere kadar uzanan A model bi elbiseydi. Bel kısmından korseliydi ve üst kısmı straplezdi. Sadece bi kaza çıkmasın diye transparan bir tül ile askı yapmıştı Emily.

Elbisemi giyip makyajımı yaptıktan sonra dalgalı saçlarımı gelişi güzel bir şekilde omuzlarıma bıraktım. Takılarımı taktıktan sonra da ayakkabılarımı giymek için verandaya doğru ilerledim.

Dış kapıyı açar açmaz karşımda utangaç bir şekilde eli havada bekleyen Sebastian'ı görmeyi beklemiyordum. Kaç dakikadır burda kapıyı çalmayı bekliyordu acaba. Siyah bol bir kumaş pantolon ve bol siyah bir gömlek giymişti. Gömleğinin cebinde ise kırmızı bir gül vardı.

Sebastian beni görür görmez elini hızla indirmiş ve boğazını temizlemişti. Gözleri yüzümden ayrılıp beni süzmeye başladı.

"Hassikt- yani şey, birlikte gideriz diye düşünmüştüm."

Şapşal haline gülümseyip "Hoşgeldin." dedim. Ayakkabılarımı giydim ve ona doğru yaklaştım. Ellerini belime koyup bedenlerimizin arasındaki mesafeyi kapattı. Kafasını eğip alnıma bir öpücük kondurdu. Dudakları alnımda kalmaya devam edince ben de dudaklarım hizasında olan çenesine öpücükler kondurmaya başladım.

"Aden." diye fısıldadı. Sesi titriyordu. Efendim der gibi bir mırıltı çıkardım mayışmış bir sesle. Geri çekilip göz göze gelmemizi sağladı.

"Ya bu güzelliğinden kafam karışır da dansı unutursam ne yapacağız." diye ciddi ciddi sorunca kendimi tutamayıp gülmeye başladım.

Gülmeme sinirlenmiş olacak ki belimdeki elini sertleştirip derin bir iç çekti.

"Yavrum ben ciddiyim. Hatta şu an bile unutmuş olabilirim."

Küçük bir kahkaha atıp hızla elini tuttum ve onu çekiştirmeye başladım. "Hadi geç kalacağız!"

Bütün yolu el ele tutuşarak ve sohbet ederek gelmiştik. Sohbet etmekten kastettiğim, bütün yol benim konuşup durmam ve cümlelerim bittiğinde Sebastian'ın beni öpmesiydi.

Küçük tahta köprüden de geçip kocaman boş bi araziye gelmiştik. Şokla etrafı inceliyordum. Herkes aşırı güzel giyinmişti ve herkesin yüzünde eğlendiğini belli eden gülümsemeler vardı. Pam teyze bile elbise giymişti!

Araziye Sebastian ile el ele girdiğimiz için bazı gözler bizi bulmuştu. Utanarak Sebastian'a baktım ve elimi çekmeye çalıştım. Utandığımı görmüş olacak ki kulağıma eğilip fısıldadı.

"Sakın elimi bırakma. Herkesin, senin benim olduğunu görmesini istiyorum."

Kulağıma değen dudakları ve nefesi bacaklarımı titretmişti. Yutkundum ve elini biraz daha sıktım.

"İşte böyle, çiftçi kız." sesindeki erotik tını hiç kaybolmuyordu.

Sebastian elimi çekerek Robin'in olduğu masaya doğru ilerletti beni.

"Ah canım, ne güzel olmuşsun böyle." diye bağırmıştı heyecanlı sesiyle. Gülümseyerek teşekkür etmiştim. Masada Demetrius ve Maru da vardı. Onlar benden tarafa bakıp umursamamıştı bile.

Maru'nun gözleri ellerimize kayınca yutkundum. Galiba biraz zorlu geçecekti bu bölüm. Gözleri ellerimiz ve Sebastian arasında geliyordu. Yüzü iğrenir bir hâl almıştı ellerimize bakarken. Sebastian, Robin ile konuştuğundan bunları görmüyordu ama ben stresten bayılıp kalacaktım.

DEPRESİF/ Stardew Valley SEBASTİAN/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin