°3°

249 20 9
                                    

      Küçük tarlamı sularken aklım hâlâ dün yaptığım şeydeydi. Gece de uyutmamıştı bu düşünceler beni. Daha bu Vadiye geleli iki gün olmuşken nasıl bu kadar yakın davranıyordum ona. Daha tanışmadığım insanlar varken ben gidip Sebastian'a, Sebby ve tatlı falan demiştim.
Aklım neredeydi benim. Evet bu genç yaşımda ciddi bi karar alıp bütün eski hayatımı geride bırakmıştım. Sırf bu çocukla flörtleşmek için mi yani. Offf ne flörtü, neler düşünüyorum ben öyle.

     Willy'nin bana yazdığı mektup aklıma gelmişti dün. Sahile gitmem gerekiyordu. Eşyaları, yaptığım sandığa bırakıp sahile doğru yola koyuldum. Sabahın erken saatleri olduğu için kimse yoktu. Sadece işe giden Shane vardı. Baya bi önden yürüyordu. Beni duyması için bağırdım.

     "Hey, Shane!" arkasını döndü ve beni görünce gözlerini devirdi. Ama yine de beni yanına gelene kadar beklemişti. "Günaydın!" bugün fazla enerjiktim sanırım.
"Hayır seninle konuşacak vaktim yok, işe gidiyorum."dedi ve hiç bi kelime daha etmeden Jojaya doğru ilerledi.

     Sinirle ayağımı yere vurdum. "Bu kasabada bi tane bile normal insan olmaz mı be!"sinirle sahile doğru yürümeye devam ettim. Sahile vardığımda Willy beni elindeki eski bi oltayla bekliyordu. Onu görünce gülümsedim.
" Merhaba Willy."dedim ve yaklaştım ona. Başıyla selam verip eliyle 'gel' işareti yaptı.
"Hoşgeldin evlat. Gel bakalım."dedi elindeki oltayı bana uzatırken. " Yeni bir balta alacak kadar para biriktirdim. Kasabamıza yeni birinin taşınacağını duyunca çok sevindim. Bunu balıkçılık sektörünün gelişmesini istediğim için sana veriyorum."

      Sevinçle Willy'ye baktım. Oltayı elimde tutarken gözlerim parlıyordu. Willy ile uzun süre balıkçılık hakkında konuşmuştuk. Bana yemin oltaya nasıl takıldığını ve balığın nasıl yakalandığını öğretmişti. Saat 17.00 olunca Willy dükkanı kapatmış ve salona doğru gitmişti. Ben de hevesle balık tutmaya devam etmiştim akşama kadar.

     Yüzüme gelen damla ile birden kafamı yukarı doğru çevirip gökyüzüne baktım. Çok geçmeden yüzüme damlalar hızla düşmeye başlamıştı. Yağmur birden sağnak olarak yağmaya başlayınca yakaladığım balıkları alıp hızlıca sahilden ayrıldım. Sahilin çıkışından çıkarken bana doğru gelen silüeti farkettim. Sebastian bu havada nereye gidiyordu böyle.
Eğdiği başını kaldırıp beni fark edince adımlarını hızlandırıp yanıma geldi.

      "Nereye böyle, çiftçi kız?" dedi. Sweatshirt'ünün kapüşonunu kafasına doğru çekmiş saçlarını gizlemişti.

"Asıl sen bu yağmurda nereye gidiyorsun!" ben biraz sesimi yükseltince buna güldü ve ellerini cebine koydu.

"Sahile gidiyorum. Neden ki?" Benimle dalga geçiyordu galiba.

"Bu havada mı?" diye sorunca da kafasını aşağı yukarı doğru salladı ve "Müsaitsen bana katılabilirsin."dedi. Şaşkınlıkla ağzımı araladım.
"Hasta oluruz!" dememe aldırmadan kolumdan tutup sahile doğru sürüklemeye başladı. Yürürken de "Bi şey olmaz." dedi. Bana temas eder etmez vücudumdaki bütün kan sanki yüzüme çıkmış gibiydi. Yüzüm o kadar yanıyordu ki, o kadar utanıyordum ki başımı bile kaldıramıyordum.

     Sahile girdiğimizde iskeleye doğru ilerlemeye başladı Sebastian. Kolumu hâlâ bırakmamıştı. İskelenin en ucuna kadar geldiğimizde anca kolumu bırakmıştı. İskeleye oturup ayaklarını aşağı sallandırdı. "Gelsene." dedi kafasını yukarı çevirip bana bakarken. Ona endişeyle baktığımı görünce gülüp bana doğru uzandı ve tekrardan kolumu tutup beni yanına oturttu. Utançla yüzüne baktım belki bana bakıyordur diye. Ama bakışlarını denize doğru çevirmişti.
Sebastian uzun bi süre konuşmayınca , konuşmam gerektiğini fark ettim.

DEPRESİF/ Stardew Valley SEBASTİAN/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin