Medya: Rüzgar Aras
Bir okul gününün daha sonuna gelmiştik. Bugün cumaydı ve ben bitmiştim. Ödevler , sınavlar , sunumlar derken yarıyıl tatiline son bir hafta kalmıştı. Genel olarak notlarım iyiydi. Kimya hariç. Şu kimyadan ne çektiğimi bir ben bir Allah bilir. Ayrıca sınav varken neden ödev verirsin ki? Bu düşüncelerle okuldan çıktım.
Okulun bahçesinde olan Betül bana doğru yaklaştığında "Ne, o yine matematik hocasının yanında mıydın? Gören de sizi sevgili sanar." demişti. Hep böyleydi. Okula başladığımdan beri. Babamın işi dolayısıyla sürekli olarak okul değistiriyordum. Bu da birçok insana maruz kalmak demekti.
Normal şartlarda böyle bir imayı göz ardı edip yoluma devam etmezdim. Fakat yapacağım her hareketin bir sonucu vardı. Sakince yanından geçerken "İstersen sözlerine dikkat et , sevgilim olduğunu düşündüğün birinin seni sınıfta bırakmasını istemezsin!" demiştim.
Hicbirsey söylememiş bende okuldan çıkmıştım. Gerizekalıydı bu kız. Uğraşmaya değmezdi.
Kafeye vardığımda her zamanki gibi günlük işleri yaptım. Kafam çok doluydu. Bir an önce tatil olmasını istiyordum. Üniversite sınavı yaklaştıkça geriliyordum. Kendimi çok kaptırmış olmalıyım ki gelen müşterileri farketmedim.
Elif abla "Ada, şş nereye daldın?" diye sordu. Kafamı ona çevirdiğimde "He ,efendim abla" demiştim. Gözüyle masayı işaret ettiğinde kafamı sallayıp hemen masaya koşmuştum.
Yine mi bunlar? Hay Allah'ım. Neden ben? Bana denk gelmek zorundalar mı? Sanki hicbirsey olmamış gibi nezaketimi bozmadım. "Merhaba , hoşgeldiniz?" dedim.
Deri ceketli adı Rüzgar olan çocuk bana bakmıyordu. İçlerinden biri sakince "Biz çay alabilir miyiz?" diye sormuştu.
Ne yalan söyleyeyim şaşırmıştım. Kafamı nazikçe sallayıp "Tabii, hemen getiriyorum" demiştim.
Hızla bardakları tepsiye koyup götürdükten sonra teşekkür etmişti. Hepsinin motorcu olması yakın arkadaş olduklarını gösteriyordu.
Rüzgar önündeki telefonuyla ilgileniyordu. Bende bakışlarımı ondan çekip diğer müşterilerle ilgilenmeye başlamıştım.
Aniden birinin masadan kalkması ve Elif ablanın üzerine yürümesi anlık gelişmişti. Kırılan bardaklar havada ucusmustu. Hızla yanına koştum. Adam sinirden köpürüyordu. Elif abla sessiz ve sakin biriydi. Her an panik atağı ortaya çıkabilirdi. Duruma el koymak için Elif ablayı arkama aldım.
Kimin nesi olduğunu bilmediğim adam "BU NE SAYGISIZLIK! İKİ BARDAĞI DOĞRU DÜZGÜN TAŞIYAMIYORSAN SİKTİR GİT!" demişti. İşte buna musahama gösteremezdim.
Kendim için dayanabilirdim her türlü zorluğa. Ama konu sevdiğim birisi olunca tutamıyordum kendimi.
Gözleri hala Elif abladaydı.
"Kelimelerinize dikkat edin. Yoksa çok pişman olacaksınız! Eğer memnun değilseniz siktirip gitmesi gereken kişi sizsiniz!" bu tavrım bakışlarının yedi kat öfkeyle bana dönmesine sebep olmuştu.Etrafta herkes bizi izliyordu. Adam dibime kadar geldiğinde kolumu sıkmaya yeltendi. Fakat yediği kafayla yere serilmisti. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken önümdeki sert beden kolumdan tutup arkasına aldı.
Yere düşen adamın üzerine tükürdüğünde "BEN SİKTİKTEN SONRA GİDEBİLİRSİN İT! BANA BAK BANA !" demişti. Ve adamın suratına sert yumruklar geçirmeye başlamıştı.
Etraftaki herkes dağılmıştı. Elif abla polise haber vermek için gitmişti büyük ihtimalle. Ben ise Rüzgar olduğunu farkettiğim adamın arkasında kalakalmıştım. Adamı öldürecek gibi dövüyordu.