Yer yüzünde ki günahları, pislikleri temizlemek istercesine yağan yoğun yağmur damlaları yüzüne vurmaya devam ediyordu. Tüm şehir -büyük bir çoğunluğu- uyuyor iken, gökyüzündeki yıldızlar ve gri bulutların ardından beliren ayın parlaklığı aydınlatıyordu sokakları.
Tabi bir sokak hariç. Kahverengi saçlarının ıslanmasını, yere kadar uzanan giydiği siyah pelerinin büyük şapkasıyla engelliyordu. Siyah gömleğinin üzerine giydiği deri korsesine eşlik ediyordu, deri dar pantalonu. Kötülük amacıyla yaratılmış olan adam, baştan aşağı siyah giyinmişti.
Yüzünün yarısını kapatan siyah şapkasının altından sırıttı, genç adamın kaldığı binanın duvarlarına tırmanan sinsi şeytanlara karşı. İnsanların göremediği şeytanlar, binanın altında onları gözlemleyen azraillerinden habersizce, ormanın ruhu olan gencin odasına tırmanıyordu.
Şapkasının altından sırıtan adam, başını yana yatırdı üç iblisten gözlerini ayırmaz iken. Arka cebinin iki yanına yerleştirmiş olduğu, saplarına ip sarılmış olan hançerleri çıkarttı. İki elinde çevirdiği hançerler, uzun iplerinden dolayı yerde sürtündü. İblisleri yere çarpan metalin sesini duyduklarında başlarını saniyesinde oraya çevirdiler.
İki iblis aşağı inerken, diğer iblis odanın içine girmek için hızla atak yaptı. Ancak keskin metalleri eliyle sıkıca kavramış olan adam, şeytan tarafından ormanın ruhunu takip etmek için görevlendirilen iblisten önce atak yaptı.
Üzerine ateşleriyle atlayan iblisler umrunda değildi, tek umrunda olan ormanın ruhuna zarar gelmemesiydi. Hançerin uzun ipini bırakmadan, pencereden içeri girmek üzere olan iblise fırlattı. Hedefini, iblisin kalbini vurduğunda hançerini geri çekti. Pencereden girmek üzere olan iblis siyah küller eşliğinde yok olmuştu.
Kötülük amacıyla yaratılan adam, üzerine atlayan iblisler karşısında geriye adımladı hemen. Koluna atılan ateş topuyla yana kaydı. Ateş topunu atan iblisin boynuna gelecek şekilde savurdu hançeri. Diğer hançerini de, bir diğer iblisin bel kısmına savurdu.
İblislerden birisinin kafası bedeninden ayrılırken, beline gelen hançerle diğer iblisin vücududa ikiye bölünmüştü. İki iblis de siyah küller eşliğinde yok olmuşlardı. Şeytanın planı eğer, ormanın ruhuna sahip olan gence zarar vermek ise, daha fazlasına ihtiyacı vardı.
Fakat, şeytanın amacı gerçekten de gence zarar vermek miydi ki...?
Derin bir nefes alıp verdi adam, şapkasını başından çıkarıp kahverengi saçlarını iki eliyle arkaya yatırdı. Yağmur damlalarının yüzüne vurmasına izin verdi. Ormanın ruhunu korumak için iki gözünü de dört açıyordu. Şeytan tarafından gönderilen iblisleri yok etmek yormuştu onu.
Tek istediği güzeller güzeli eşinin kollarında dinlenmekti.
Özlediği eşinin yanına, yataklarına gidecek iken elementinde hissettiği sızıyla göğüs kafesini tuttu. Dünyada, insanların bulunduğu bölgede yeteneklerini kullanmak yasaktı. İblisleri yok ederken bazen yeteneğini kullandığından, yıllardır hüküm süren kuralı görmezden geldiği için ceza alıyordu.
Elementinde çoktan çatlak oluşmuştu. Ancak o, bunu umursamıyordu. Ormanın ruhu, Jeongin güvendeyse sorun yoktu. Onun için kendi canından daha önemliydi genç.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Power And War 2// Hyunın
RandomAşkı ve bebeği için kendi canından vazgeçerek büyük bir fedakarlık yapan Jeongin, bir gün gözlerini açtığında bambaşka bir hayata uyandığının farkında bile değildir...