!!!!Sonda yaptığım açıklamayı okumayı unutmayın pamuk sekerlerim🩷!!!!
"Herkesi çağırıp haber verelim. Diğerlerinin de haberi olsun." Jeongin'in kurduğu cümleyle gerginlik ve hüzün aynı anda çökmüştü ortama. Hyunjin başını olumlu anlamda sallayarak ona katılmış, Minho ve Peter'de iletişim bağlarından diğerlerini çağırırken masaya geri oturmuşlardı.
Hyunjin boğazını temizleyerek dikkatleri üzerine çekti. "İzin verirseniz bugün Valeriy ile son kez vakit geçirmek istiyorum. Evimize gidip onunla oyun oynamak istiyorum. Akşam da gelir Valeriy'i teslim eder, canımı bağışlarım." Jeongin dudaklarını birbirine bastırıp başını aşağıya doğru eğdi.
Minho, oğluna destek olduğunu göstermek amacıyla sırtını okşadı. Jeongin'in sırtını okşarken anlayışla gülümsedi Hyunjin'e. "Böyle bir şeyi sormana gerek yok. İstediğin gibi vakit geçir onunla." Valeriy'e uzanıp minik elini okşadı.
Valeriy, Minho'nun dokunuşunu hissederken bakışlarını ona çevirdi. Minho onun meraklı iri irislerine karşı gülümsemesini genişleterek yanağını hafifçe sıktı.
"Babasıyla oyunlar mı oynayacakmış benim torunum?"
Valeriy onu duyamasa bile sıcak yüz ifadesine karşı gülümsedi. Minho'nun kollarını uzatmasıyla, o da hemen ileri atıldı. Dedesinin kucağına alınırken heyecanlı bir şekilde gülüp kollarını ve ayaklarını salladı. Her heyecanlandığında ayaklarını sallayan bebeklerine karşı gülümsedi Hyunjin ve Jeongin.
"Oy dedesine gelirken sevinirmişte. Yiyim mi seni ben? Ham yapayım mı seni?" Minho boğuklaştırdığı sesiyle Valeriy yukarı atıp tutarken, en sonunda yüzünü yumuşak karına gömerek yeme sesleri çıkardı. Valeriy'nin ardı ardısı kesilmeyen gülüşleri mutfakta yankılanırken, Hyunjin ve Jeongin'in bakışları kesimişti.
Bebeklerinin bu hallerine Peter ile birlikte onlarda gülüyorken, gözlerinin buluşmasıyla gülmeleri tebessüme dönüşmüştü. O an hiç şüphesiz akıllarından aynı şey geçiyordu.
Bu mutlu aile ortamında bir ömür bulunarak sevinçlerinin sonsuza dek sürmesi, beraber olmaları.
Peter'da kalkarak Minho'nun yanına gidip Valeriy'i daha çok güldürmeye başladı. Onların odakları bebekte iken Hyunjin, Jeongin'in masanın üzerindeki elini tutup ufak tebessümünü gülümsemeye çevirdi. İkilinin gözleri istemsizce dolarken Jeongin onun elinin üzerine, kendi elini koyup okşadı.
Konuşmuyorlardı ancak dokunuşları ve gözleri anlatıyordu her şeyi. Onlar çoğu zaman kelimeye ihtiyaç duymazlardı. Dokunuşlar, gözler... Bunlar yeterdi birbirlerini anlamak için.
Salonda beliren siyah bulutların hemen ardından çalan zille ellerini ayırıp göz yaşlarını silerek ayaklandılar. Salondaki villianlar ile birlikte, kapının önünden gelen bağırış sesleriyle oraya yöneldiler. Minho bebeği Hyunjin'e verip hızlı adımlarla kapıya giderek açtı.
Gördüğü manzarayla kaşları çatılırken, önündeki kargaşanın sonlanmasını sağladı. "Felix! Changbin!" Chan bir şey yapmaması için tuttuğu Felix ile liderlerine döndü. Changbin kızını almaya çalıştığında adeta çıldıran Felix'i bırakıp sesli bir nefes verdi. Seungmin ise Changbin'e susmasını söylerken, kapının açılmasıyla konuşmayı bıraktı.
"Kavgayı kesip derhal içeri geçin!"
"Ama-" Felix'in itirazına karşılık Peter cevap verdi.
"Aaaa duymadınız mı kediciğimi!? Çabuk içeri! Kızdırmayın kediciklerimi!" Minho'nun karnından tutarak kendisine çeken Peter'a karşı gülmemek için dudaklarını ısırdı Chan. Eğer gülerse Felix'den elektrik yemesi çok yüksek bir ihtimaldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Power And War 2// Hyunın
De TodoAşkı ve bebeği için kendi canından vazgeçerek büyük bir fedakarlık yapan Jeongin, bir gün gözlerini açtığında bambaşka bir hayata uyandığının farkında bile değildir...