"O nasıl olacak? Ben, ben zihnimin içinde Scarlett ile konuşmuştum. O bana, benim artık ormana sahip olduğumu söylemişti. Kafam çok karıştı." Jeongin hafifçe çattığı kaşlarını topraklı zemine çevirdi. Hafızasının yerine gelmesiyle başlamıştı yine tüm sorunları.
Hyunjin'in dedikleri doğru olsa bile nasıl gerçekleşecekti? Nasıl gercekleştirecekti? O hiçbir şey bilmiyordu ki. Yeteneğini bile farkında olmadan kullanıyordu. Kafasının içindeki sorular gittikçe artarken, bacağının üzerine konan elin sahibine çevirdi bakışlarını.
"Yalnız değilsin, yardım edeceğim sana. Ailemden kalma birkaç kitap var." Hyunjin güven vermesini umut ettiği gülümsemesiyle baktı Jeongin'e. Saatlerce bakmak istiyordu hasret kaldığı bedene. Özlemişti onu.
"Sana neden güveneyim? Tekrar ihanet etmeyeceğin ne malum?" Jeongin kaşlarını ciddiyetle çatarak, bacağının üzerindeki eli itti. Kucağında bebeğiyle ayağa kalktı. "Babama soracağım, eminim o an ki aklıyla düzgün düşünememiştir. Şimdi biraz da olsa dinmiştir endişesi, aklı yerindedir. Sana güvenmektense, ona güvenirim daha iyi." Hyunjin'in gülümsemesi silinmişti.
"Ben değiştim Jeongin, gerçekten çok değiştim. İntikam ateşiyle yanıp kavrulmayı bıraktım çoktan." Hyunjin'de ayağa kalkarak, yürümeye başlayan Jeongin'in arkasından yetişmeye çalıştı hızlı adımlarla.
Jeongin'in adımları durdu, onca şeye rağmen yine de sevmeyi bırakamadığı adama döndü. "Bende değiştim Hyunjin, gerçekten çok değiştim. Sevdiği adama gözü kapalı güvenen kişi olmayı bıraktım çoktan." Ardından tekrar önüne dönerek, babasının yanına gidebilmek için yürümeye devam etti. Valeriy ise çenesini Jeongin'in omzuna yaslamış, arkadan gelen Hyunjin babasına iri kahverengi gözleriyle bakıyordu.
"Göstereceğim Jeongin, tekrar kazanacağım güvenini." Jeongin yutkunarak sesli bir nefes alıp verdi. Bebekleriyle güzelce vakit geçirmek varken, tartışıp hayal kırıklığı ve hüzün barındıran gözlerle birbirlerine bakıyorlardı.
En başa dönmek istedi Jeongin. Hyunjin ile tanıştığı ilk zamanlara, aşkla birbirlerine baktıkları zamana dönmek istedi. Arada ihanet, hüzün, kırıklıklar, öfke olmadan geçirdikleri zamana dönmek istedi. Bebekleri ve kendileri hakkında ne çok hayal kurmuşlardı oysa ki.
Kucağından kayan bebeğini birkez zıplattı. Aklına gelen fikirle durdurdu adımlarını. Daha o yeteneğini kullanmak için hazırlanamadan, ağaçların dallarından uzanan yumuşak sarmaşıklar, zemindeki sarı çiçekler topraklarından çıkarak bir bebek arabası oluşturmaya başlamışlardı. Jeongin mutlulukla gülümsedi.
Sarmaşıklardan, tekerleklerinin de kalın dallardan, gövdesini de süsleyen çiçeklerden oluşan bebek arabasına karşı gözlerini kırpıştırdı Hyunjin. Bu çok iyi olmuştu. Oğullarını bebek arabasına yerleştiren Jeongin'in yanına geçti. Babasının kucağından indirilmesiyle huysuzlanmaya başlayan Valeriy'i, Hyunjin yanağını okşayarak sakinleştirmişti. Valeriy babasının dokunuşunu hissetmesiyle sakinleşmişti.
"Beğendin mi benim tatlı oğlum?" Hyunjin geniş gülümsemesiyle bebeğinin tombul yanaklarını okşadıktan sonra Jeongin'e döndü.
"Çok teşekkürler, kucakta taşımak zor oluyordu." Jeongin onun gülümsemesine bakmamak için kendini zorlayarak, yukarı kaldırdığı bacaklarını eliyle tutan oğluna döndü tebessüm ederek.
"Rica ederim, sonuçta o benimde oğlum." Jeongin bebeğinin küçük tombul elini tutup kokulu bir öpücük bıraktı. Daha sonra eğildikleri yerden kalkan ikili, bebek arabasının arkasına geçti. Jeongin kolundan tuttuğu arabayı sürmeye başlarken içinden, çiçeklerin tekerleklerin altında ezilmemesi için geriye çekilmelerini söyledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Power And War 2// Hyunın
CasualeAşkı ve bebeği için kendi canından vazgeçerek büyük bir fedakarlık yapan Jeongin, bir gün gözlerini açtığında bambaşka bir hayata uyandığının farkında bile değildir...