Her bir köşesinin anılarla dolu olduğu evinin salonunun koltuğunda oturan turuncu saçlı adam, odasından çıkarak yanına gelen oğlunu gördüğünde bitkince gülümsedi. Oğlunu yanına çağırarak, koltukta yanında ki boş yeri pat patladı oturması için. Ona anlatacakları vardı.
"Gel küçük tilkim, sana anlatmak istediğim bazı şeyler var." Minho yüzündeki gülümsemeyle oğlunun yanına gelmesini bekledi. Ses tonu, fazlasıyla zarar görmüş elementinin getirdiği halsizlikten dolayı bitkince çıkıyordu. Mosmor olmuş göz altlarıyla baktı oğluna.
Jeongin babasının gösterdiği yere oturup meraklı gözlerle baktı. Minho oğlunun ellerini, kendi elleri arasına aldı. Jeongin kötü birşeyin olduğunu sandı başta. Ancak babasının gülümseyen suratına bakılırsa kötü birşey yok gibi gözüküyordu.
"Artık kendini geliştirmenin zamanı geldi. Yarınların ne getireceğini bilemeyiz." Jeongin kaşlarını hafifçe çatarak konunun nereye varacağını bekledi.
"Eğer önceden yanında olabilseydim bunları şimdi biliyor olurdun. Ama benim yüzümden-" Jeongin babasının sözünü kesti hemen.
"Hayır baba, senin bir suçun yok. Bu konuyu konuştuk." Minho oğluna ufak bir tebessüm vererek konuşmasına devam etti.
"Halim ortada, elementim gittikçe kötüleşiyor. O yüzden şimdi iyiyken söyleyeceklerimi can kulağıyla dinle." Jeongin yutkunarak başını olumlu anlamda salladı.
"Eğer bana birşey olursa, ormanın lideri sen olacaksın. Liderlik sana geçecek ve bu hiç kolay olmayacak Jeongin. Daha güçlü olman gerekecek. Ormanın ruhu olman yeterli olmaz." Minho parmağını güçsüzce oğlunun kalbinin, elementinin üzerine koydu. "Ormanın ta kendisi olman gerekir. Onları anlaman, seslerini duyman gerekir. Kalbiyle bir bütün haline gelmen gerekir." Jeongin dikkatli bir şekilde dinlemeye devam etti babasını.
"Sen kendini ormana bıraktığın zaman onlar dile gelecektir zaten. Ormana güven, aslını sahiplen. Sen ormana güvendiğin zaman, onlar seslerini sana duyuracaktır. Acılarını, mutluluklarını hissedeceksin. Bunu yaparken de hayvanından ve ruhlardan yardım alabilirsin."
"Nasıl yani?" Jeongin kaşlarını çattı anlamaya çalışır şekilde.
"Bildiğin üzere toplam dört ruh, element var. Suyun berraklığından, ateşin sıcaklığından, toprağın canlılığından ve havanın rahatlatıcılığından yardım alacaksın. Bir gün sen de benim gibi elementini kontrol edebileceksin." Kıkırdadı Jeongin.
"Bu imkansız baba. Elementini kontrol edebilen tek kişi sensin. Ben başaramam."
"Ama başarıcaksın. Sana olan inancım sonsuz." Jeongin babasının ona olan güvenine karşı gülümsedi. "Hayvanına gelecek olursak da..." Minho elementinin hasarlı olduğu için bunun tehlikeli olduğunu bilse de boynundaki kolyenin, ucundaki turuncu düğme benzeri yere bastı. Gözleri irileşerek turuncu bir hâl aldı. Daha sonra kucağında turuncu bir toz bulutunun ardından kedi belirdi.
Jeongin, dönüştüğü zaman büründüğü kediyi, şimdi babasının kucağında görüyor olmasıyla şaşkınlıkla dudakları aralandı. Hayvan formuyla beden formunun ayrışması imkansızdı. Bildiği kadarıyla sadece dönüştüğü zaman ortaya çıkıyordu hayvanları.
"B-bunu nasıl yaptın?" Jeongin hâlâ şaşkın bakışlarla turuncu ve beyaz tüylü kediye bakarken babası onu cevapladı.
"Sadece bedenlerin birleşmesi yeterli olmaz, ruhlarında birleşmesi gerekir ki sana yardımcı olabilsin. Bizler koruyu olarak üç forma bürünebiliriz. Birincisi şimdi olduğu gibi normal bedenlerimiz." Minho bedenlerini gösterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Power And War 2// Hyunın
RandomAşkı ve bebeği için kendi canından vazgeçerek büyük bir fedakarlık yapan Jeongin, bir gün gözlerini açtığında bambaşka bir hayata uyandığının farkında bile değildir...