☂︎
"Adımı nereden... Bir saniye ikizimi nereden tanıyorsun sen? O iyi mi? Ona bir şey mi yaptınız yoksa? Nerede o?" şu ana kadar oldukça masum duran yüz ifadesi kaybolup yerine sert ve sinirli bir ifade geldiğinde başını iki yana sallayarak geriledi Minho ve elindeki fotoğrafı Felix'e uzattı. Her şeyden habersiz Chan ise onları izliyordu sadece.
"Hayır hayır ona bir şey yapmadım. Onu... Birkaç gün önce ormanda buldum. Gerçekten çok yaralıydı ve iyileşmesine yardım ettim. Bak bu fotoğrafı da bana Hyunjin verdi. Eğer seni görürsem haberdar etmem için."
Felix tereddütle kendine uzatılan fotoğrafı eline aldı. Bu günü hatırlıyordu. Geçen seneki doğum günlerinde Hyunjin'in değişik bir alet getirip çektiği bir fotoğraftı. Fotoğrafı hiç düşünmeden ceketinin cebine yerleştirdi. "Pekala... Hyunjin şimdi nerede peki? Sana bu fotoğrafı verdiyse çoğu şeyi biliyorsundur zaten. Buraya Hyunjin'i bulmak için geldim. Dün geceden beri onu arıyorum ama tek bir iz bile bulamadım ona dair."
Minho da bu sorunun cevabını bilmiyordu ki. Bu yüzden bunu sonra konuşmak daha mantıklıydı. Felix'e doğru bir adım atıp kolundan tuttu onu. "Önce seni de kontrol etmeme izin ver. Daha sonra bunları konuşabiliriz. Yaralı mısın? Sırtın..." kanatları yoktu. Tıpkı Hyunjin'inki gibi. O zaman onun da canı yanıyor olmalıydı.
Ama gayet rahat olan Felix kolunu Minho'dan kurtarıp koltuğa bıraktı kendini. Başındaki şapkayı çıkartıp uzun saçlarını düzeltirken "Yaralanmadım gayet iyiyim. Sırtımda da bir şey yok. Ufak bir büyü ile kanatlarımı sakladım sadece. Hyunjin'inkini ise.. Kopardılar. O gerçekten çok acı çekti ve ben buna engel olamadım." diyerek konuştu. Sona doğru sesi kısıldığı için gözlerini kaçırıp kucağındaki ellerine odaklanmıştı.
"Ama gayet iyi artık merak etme. Yaraları tamamen iyileşti. Kanatları olmasa da artık kanaması yok ve acı çekmi-"
Felix anında başını kaldırıp "Yanılıyorsun." dediğinde merakla kaşlarını kaldırdı Minho. Hemen Felix'in karşısına, Chan'ın da yanına bıraktı kendini. "Nasıl yani? Ne demek istiyorsun?"
Felix konışacakken Chan "Bana da anlatır mısınız baştan? Ben hiçbir şey anlamıyorum da şu an." diye araya girdiğinde Minho elini kaldırıp ona sonra anlatacağını söylemiş ve geri Felix'e dönmüştü.
"Bu kadar kolay kurtulabileceği bir şey değil. O buraya cezalandırıldığı için geldi. Acısı asla dinmeyecek. Sen ne kadar onu iyileştirirsen iyileştir eskisi gibi olamaz. Kanatlarımız bizim bedenimizin bir parçası. Senin herhangi bir uzvun kopsa eskisi gibi olabilir misin? Tabiki hayır. Bizim için de kanatlarımız bu kadar önemlidir."
Minho tam olarak anlayabilmek için araya girdi bir soru ile. "Yani, o yara hep sırtında kalacak mı?"
Küçük olan ise bu soruyla gözlerini devirmişti. Elini arkasında doğru uzatıp geri çekti ve avucunun içi parlak beyaz tozlarla doluydu şimdi. Chan ve Minho Felix'in eline hayretle bakmaya devam ederken Felix de anlatmaya devam etti. "Biz gücümüzü kanatlarımızdan alırız. Kanatlarımızdaki her bir peri tozudur bizi güçlü ve ayakta tutan şey."
"Ama o güç bizden alınırsa.." Aniden elinde oluşan ufak alev ile bütün parlak tozlar birer kül olarak yere döküldü. "Ölürüz."
Tek bir kelime ile özetlemişti her şeyi. Bu kadar basitti çünkü her şey ama kafası daha fazla karışan Minho ilk birkaç saniye durmuş ve sonra başını hızlıca iki yana sallamıştı. "Bir dakika bir dakika.. Ölürüz de ne demek oluyor? Hyunjin gayet iyiydi. Yaraları çok hızlı bir şekilde iyileşti."
"Aptala anlatır gibi anlatacağım ikiniz de beni iyi dinleyin." Felix ilk baştaki tatlı ve saf halini tamamen bir kenara bırakmıştı şu an. Öyle ki karşısında oturan ikili bunu biraz ürkütücü bulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fairytale | Hyunho
Fanfiction"Onlardan kurtulduğunuzu zannediyorsunuz ama tarih tekerrür edecektir. Unutmayın ki ikiz bebekler size sadece felaket getirir. İki ırk birleşip sizi daha fazla uğursuzluğa sürükleyecek." ⠀⠀⠀ ⠀⠀⠀ 290921 -