☂︎
Lunaparka gitmelerinin üzerinden tam iki hafta geçti. İlk hafta gayet sakin geçmiş olsa bile sonraki hafta öncekinin aksine her günü karmakarışıktı. Minho o gün Lunaparkta gördüğü patlayan ateş böceği ile bir yanlışlık olacağını tahmin etmeliydi belki de.
Ama nereden bilebilirdi ki Hyunjin'in güçlerinin kontrolden çıkacağını.
Öyle ki az kalsın evi bile ateşe verecekken son anda kurtulmuşlardı. Durup duruken bazı eşyalar havada uçuşuyor, ocak açılıp kapanıyordu. Bütün camlar kapalıyken evin içinde güçlü bir rüzgar esmeye başladığı dahi oluyordu. Bütün bunlar yaşanırken Hyunjin tek bir yere kitlenip dona kalıyor, etkisi geçtiğinde ise burun kanamasıyla birlikte yere yığılıp kalıyordu.
Haftanın tek güzel olayı Chan'ın istifasıydı. Sonunda üzerindeki büyük yükten kurtulan Chan için büyük bir pasta kesip kutlama yapmışlardı.
Şimdi ise... Beşi beraber Celestia'ya açılan kapının önünde bekliyordu. Neyi bekliyorlardı, neden içeri girmiyorları hiçbiri bilmiyordu ama kimsenin adım atmaya niyeti yok gibiydi.
Minho'ya tutunarak ayakta duran Hyunjin ileri doğru bir adım attı. Böylece kapının etrafındaki çemberin içine girdi. Bedenini tuhaf bir hava esir ederken Minho yeniden onu tutmak için hemen ardından girdi çembere.
İlk adım onlar tarafından atıldığı için diğerleri de beklemeden bir bir çemberin içine adımladılar.
"Jeongin ve ben sorun değiliz ama üçünüzün de orada bulunması kesinlikle yasak. Özellikle Hyunjin... Seni görürlerse Ölmeni beklemeden kendileri öldürürler." Felix söyledikleri ile gözlerini bir saniyeliğine ikizin değdirip geri çekti hemen. "Sizden sadece sessiz olmanızı istiyorum. Aklımda hepimizin saklanabileceği, perilerden uzak bir yer var ama yine de oraya gidene kadar dikkatli olmalıyız."
Hepsi sessizce onayladı Felix'i. Karşı tarafta onları Seungmin bekliyordu. Jeongin bir şekilde onunla iletişime geçip gelmesini rica etmişti. Güvenli bir şekilde gizlenecekleri yere gitme konusunda onlara yardımcı olmalıydı.
Bu yüzden kapıdan ilk adımı Jeongin attı. Diğerleri de sırayla takip etti onu. Beşi de karşı tarafa geçtiğinde Seungmin cidden oradaydı. Kenarda oturduğu için gözükmemişti başta ama sevgilisini karşısında gördüğü an yüzüne bir gülümseme yerleştirip kalktı yerinden. Kollarını iki yana açtığında Jeongin neşeyle Seungmin'in kollarının arasına girdi. "Seni çok özledim Seungminah"
Bedenine dolanan kollar, saçlarına bırakılan öpücükler... Bir şey demese bile Seungmin de hissettiriyordu onu özlediğini. "İyisin değil mi? İyisiniz, bir sorun yok." gözlerini aşağı doğru indirip karnına getirdi. Bu gülümsemesinin büyümesine sebep olurken bir kez daha kollarının arasına aldı onu.
Birkaç adım geride onları izleyen dörtlü ise bir şey yapmadan öylece dikiliyordu. "Bu bizim meşhur büyücü mü?" diye fısıldadı Minho. Hyunjin gülerken başını salladı. "Jeongin'in uzun zamandır sevdiği ve sonunda evlenebildiği eşi Seungmin evet."
Minho'nun bakışları geri önündeki ikiliye dönerken şüpheyle baktı Seungmin'e. Büyücülere güvenmiyorlarsa ona neden güveniyorlardı? Jeongin'in eşi olduğu için mi?
"Hadi bir an önce gidelim buradan. Jeongin sen direkt gidip annene gözüküyorsun. Bugün döneceğini söyledim seni bekliyor. Siz dördünüz benimle gelin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fairytale | Hyunho
Fanfiction"Onlardan kurtulduğunuzu zannediyorsunuz ama tarih tekerrür edecektir. Unutmayın ki ikiz bebekler size sadece felaket getirir. İki ırk birleşip sizi daha fazla uğursuzluğa sürükleyecek." ⠀⠀⠀ ⠀⠀⠀ 290921 -