0.3

141 22 19
                                    

☂︎

"Kimsin sen?"

Gözlerini sakince çorbasını içmeye devam eden çocuktan bir kez olsun ayırmadı. Oturduğu yerde merakla kıpırdanırken diğerinin umursamazca "Söyledim ya, Hyunjin ben." diye söylenmesi ile gözlerini devirdi. Ikisi de sorunun asıl cevabının bu olmadığını çok iyi biliyordu aslında ama Hyunjin işi yokuşa sürmekte ustaydı. Ondandır ki ikinci karşılaşmaları olsa da Minho hala onunla ilgili ismi dışında hiçbir şey bilmiyordu.

"Sence sorunun asıl cevabı bu mu? Seni ormanın ortasında berbat bir halde bulup evime aldım. Gitmene rağmen kapıma geldin ve ben seni yine evime aldım. İki kez hayatını kurtardım. En azından nasıl bu hale düştüğünü anlatmanı bekliyorum."

Hyunjin, kasenin dibinde kalan çorbayı de içtiğinde tepsiyi eliyle biraz ileri doğru itti. "Öncelikle çorba için teşekkür ederim. Sorun ile ilgili ise... Bir hata yaptım. Yani en azından yaşadığım yerdekiler bunu bir hata olarak görüyor. Bu yüzden beni kovup buraya gönderdiler."

Duyduğu cümleleri anlamak için büyük bir çaba gösteriyordu Minho ama üstü kapalı konuşan Hyunjin yüzünden bu biraz zordu. Bir hata yüzünden kim kovardı ki onu? Ya da kim bu kadar yaralanmasına sebep olup ormanın ortasında bırakırdı? Bir süre düşünse de tek bir sonuca varabilmişti. "Ailen tarafından şiddete mi uğradın? Eğer en başta hastaneye git dediğimde beni dinleseydin darp raporu alabilirdin ve polis ile-"

"Lütfen konuşmayı keser misin? Anlattıklarımdan bunu mu çıkardın gerçekten?"

Neyi anlatmıştı ki? Bir şey anlaması için açıkça anlatması gerekirdi ama bunu yapmamıştı. "Kusura bakma ama bana hiçbir şey anlatmadın."

"Oradan bakınca anlatmak zorundaymışım gibi mi duruyor? Çünkü bence böyle bir zorunluluğum yok. Bana yardımcı olduğun için teşekkür ederim bu iyiliğini de asla unutmayacağıma emin olabilirsin ama sana daha fazla anlatacak bir şeyim yok." Dilini dudaklarının üzerinde gezdirip bakışlarını karşısındaki adamdan çekti. Minho ona yardım edemezdi ki. Kendisi bile nasıl geri döneceğini bilmiyorken bu adamdan yardım istemeye çalışırsa büyük ihtimalle her şeyi berbat etmiş olurdu. Ayrıca iki kez hayatını kurtarmış olsa dahi ona güvenemezdi.

Hiçbir şey demeden kendisini izleyen kahve saçlı gerilmesine sebep oluyordu şu an. Zaten bilmediği ve kendisi gibilerin olmadığı bir ortamda bulunuyor olmak yeterince endişelenmesine sebep oluyordu. Aslında şu an kendisinin de Minho'dan hiçbir farkı yoktu. Tıpkı bir insan gibi gözüküyordu.

"Buraya yabancı olduğunu fazlasıyla belli ediyorsun. Belki sana yardımım dokunabilir. Buraları pek bilmiyorum. Çünkü henüz yeni geldim ben de ama zaten boş boş oturmaktan sıkılıyorum."

"Buraları avucunun içi gibi biliyor olsan da bana yardım edemezsin. Sırf sıkıldığın için de hayatıma burnunu sokmana izin veremem."

Artık daha fazla ısrar etmenin bir mantığının olmadığını düşünen Minho hiçbir şey demeden yerinde kalktı ve arkasında anlamsızca kendisine bakan Hyunjin'i bırakıp odasına çıktı. Kimse için bu kadar ısrar etmemişti daha önce. Sanki siyah saçlının istediği onun yalvarmasıydı ama tabiki bu olmayacaktı. En azından onun için son bir iyilik yapabileceğini düşünerek dolaba dizdiği kıyafetlerinin arasından bir beyaz renkteki kapşonlusunu çıkardı. Kalacak bir yeri olmadığı oldukça açıktı. Bu yüzden en azından akşam soğuğunda üşememesi iyi olur diye düşünmüştü.

Geri aşağı döndüğünde kapşonluyu Hyunjin'in kucağına bırakıp eliyle kapıyı gösterdi. "Sana hiçbir şekilde yardım edemeyeceksem gidebilirsin. Daha fazla burada kalmanı gerektirecek bir durum yok. Bunu da üstüne giy. Geceleri soğuk oluyor, daha tam iyileşmedin bile."

Fairytale | Hyunho Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin