☂︎
O gecenin üstünden tam dört gün geçti. Üç gün boyunca ileriye dair ne yapacaklarını düşünmüşlerdi. Zor yoldan değil de kolay bir şekilde halletmek istiyorlardı. Bir gündür ise yoldalardı. Acaba nasıl binsek diye düşündükleri gemi hiç tereddüt etmeden dördünü de içeri almıştı. Böylece kolay bir şekilde Celestia'dan Seirai bölgesine yolculukları gerçekleşmişti.
Gemi, halkın çoğunlukta olduğu Narukami'de durduğunda indi hepsi. Felix, Seungmin'den öğrendiği ufak büyü ile kanatlarını yeniden gizlemişti. Böylece üzerinde çok göz yoktu. Seo ailesine ait olan Yashiori adasına geçebilmek de zor değildi aslında. İki ada arasındaki dev köprü sayesinde bunu yapabilirlerdi. Zor olan Seo ailesinin malikanesine girebilmekti. Çünkü oraya gidebilmek için gerçekten önemli bir gerekçen olmalıydı. Öyle elini kolunu sallayarak kimse giremezdi. Yine de bunu ikinci plana attılar. Çünkü aradıkları kişinin orada olmadığından adı kadar emindi Felix.
Kısa süre içinde Yashiori adasına ulaştıklarında bir geceliğine kalabilmek için odalarına çekildiler. Hyunjin ve Minho bir odaya geçerken bu sefer de Chan tek kalmak istemediğinden Felix'i de alıp tek bir odaya geçmişti.
"Ya gece biri gelip bizi öldürürlerse. O zaman ne olacak?"
"Chan saçmalıyorsun."
"Neden olmasın? Burası büyücü dolu. Sen perisin ben ise insan. Eminim buraya girmemiz bile yasaktır bizim."
Felix çift kişilik yatağa bağdaş kurarak oturup hana girerken aldığı reçelli çöreklerden birini çıkardı. Büyük bir ısırık alırken boş boş Chan'a bakıp ağzındaki lokmayı yuttu. "İlk olarak kimse bizi öldürmeyecek. Şu düşünceyi çıkar kafandan. İkincisi ise hayır burada olmamız yasak değil. Bu handa sadece büyücüler yok Chan. Başka türler de var buna emin olabilirsin."
Chan'ın şokla gözleri büyürken yan gözle oldukları odanın kapısına baktı. Ahşap ağırlıklı odada, ahşap bir kapıydı ve kilidi bile yoktu. "Felix öleceğiz. Ne demek başka türler var aman tanrım."
Küçük olan sakinliğini korumaya devam ederek çöreğinden bir ısırık daha aldı. Onun bu hallerine alışmıştı artık. O yüzden tepki bile vermiyordu. Ayrıca endişelenecekleri bir durum yoktu bile.
Elindeki çöreği bitirdiğinde paketin içinden iki tane daha aldı ve tekini Chan'a uzattı. "İster misin? Çok lezzetliymiş."
Chan'ın kapıda olan gözleri önce Felix'i sonra da elinde tuttuğu yuvarlak çöreğe baktı. Sarı saçlı olan öyle rahattı ki Chan anlam veremedi buna bir an. "Olur.." yine de ona ayak uydurmanın mantıklı olacağını düşünerek elinden çöreği alıp yatakta yanına bağdaş kurdu.
"Nasıl hissettiğini anlayabiliyorum ama bu kadar panik yapma lütfen."
"Nasıl anlıyorsun? Sen baya rahatsın. Bu da perilerin bir gücü falan mı yoksa?"
Başını iki yana salladı Felix, ağzındaki lokmayı yutarken boğazının kuruduğunu hissettiğinde etrafa bakındı ama boş bir kaseden başka bir şey yoktu. Elini masanın üstündeki kaseye doğru uzattı ve birkaç saniye içinde yarısına kadar su doldurdu. Chan hayranlıkla onu izlerken kaseyi eline alıp birkaç yudum su içti. "Oh rahatladım. Boğazımı gerçekten çok kuruttu bu harika şey."
Kaseyi geri yerine koyup sorusunu cevaplamak adına Chan'a döndü. "Sana verdiğim o boynundaki kolye. Zaten seninle uyumluydu ben de içine kendi enerjimi yerleştirip aktif hale getirdim. Senin ne hissettiğini, korktuğunu, üzüldüğünü, mutlu olduğunu veya yorulup yorulmadığını hissedebiliyorum. Şu an ise aşırı miktarda korku ve panik hissediyorsun. Gereksiz bir duygu. Burada bize hiçbir şey olmayacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fairytale | Hyunho
Fanfiction"Onlardan kurtulduğunuzu zannediyorsunuz ama tarih tekerrür edecektir. Unutmayın ki ikiz bebekler size sadece felaket getirir. İki ırk birleşip sizi daha fazla uğursuzluğa sürükleyecek." ⠀⠀⠀ ⠀⠀⠀ 290921 -