evde, şirkette, arabada, uçakta, kısaca gittiği her bir yerde, attığı her bir adımda kocasını düşünen seo changbin, sonunda güney kore'deydi.
memleketi öylesine huzurlu hissettiriyordu ki kendisini, gülümsemeden edemedi. özellikle aylar sonra evinin önünde olmak kendisini uçuk bir şekilde heyecanlandırıyordu.
kızını, kocasını görecek olma düşüncesi kelebek hissi uyandırıyordu seo changbin'de.
elindeki bavulları sürükleyerek kapının önüne geldiğinde, sessizce anahtarını çıkarttı ve evine girdi. bavullarını içeriye koydu ve kafasını kaldırıp evinde göz gezdirdi.
sıcak ve sessiz evinin kendine has kokusunu içine çekti ve yüzündeki gülümsemesini silmeden büyük salonda, salonla birleşik olan mutfakta hafifçe dolaştı. büyük çam ağacına baktı, ışıkları gözlerini kamıştırıyordu.
özlemişti, evinin her bir karesini özlemişti.
eviyle yeterince hasret giderdiğine kanaat getirip salona girdi, önce kızının odasına girdi yavaşça. mışıl mışıl, sakince uyuyan kızının tombul yanağına ufacık bir öpücük kondurdu ve boynunu kokladı.
şimdi luna'yı uyandırmak istemiyordu çünkü daha sonra özlem gidermek için oldukça vakitleri olacaktı. onun şu an ilgisini çeken şey, seo jeongin'di.
yatak odasına girdi minik adımlarla, karşısındaki güzelliğe baktı bir süre. cumartesi olduğundan, saat daha sabahın altısı olduğundan dolayı jeongin'de yatak odasında, iki kişilik yatakta cenin pozisyonunda uyuyordu.
kaloriferler açık olduğu için üzerinde sadece ince bir pike vardı ve kocasının yastığına sıkıca sarılmıştı. changbin tebessüm etti ve yavaşça, yatağın soluna doğru, boş kalan yere doğru adımladı.
jeongin'i uyandırmamaya özen göstererek yatağa oturdu ve jeongin'nin arkasına yerleşti. sokuldu minik kocasına. burnunu küçüğün ensesine sürttü ve o çok özlediği mis kokuyu içine çekti.
elleri jeongin'nin belini buldu, ince beli nazikçe sarmaladı ve iyice kendine çekti kocasını. penisine ve hayalarına denk gelen kalçasına sürttü kendisini usulca, jeongin'nin ilaç içtiğini ve kolay kolay uyanmayacağını bildiği için rahattı.
elini pudra mavisi sweatshirt'den yolladı ve sıcak, pürüzsüz teni büyük, soğuk elleriyle okşadı. miniği bu şekilde severken, bir yandanda hâlâ hayal gibi geliyordu her şey.
aslına bakılırsa, ikisi de duygusal bir an olacağını, aylar sonra ilk defa görüşmelerinin duygulu bir şekilde olacağını hayal etmişti fakat seo changbin, sözüne sadık birisiydi.
