Ceyda'dan
Saat gecenin 3'ü ve ben yatağıma uzanmış,aklımdan çıkmayan o koyu kahverengi gözleri düşünüyorum.
Gençken yaptığım bir hata yüzünden bütün aşk hayatım batmıştı. Yıllar önce ki halimizi düşünüyorum.
Bana getirdiği kurabiyeleri,yaptığı hediyeleri hepsi aklıma düştü. Neden yurt dışına gitmiştim ki? Tamam kendi işimi kurdum,kendi ayaklarım üzerinde duruyorum ama onun yokluğu var.
Yattığım yataktan doğruldum ve mutfağa inip kendime bi kahve yaptım. Elimde ki kahveyle bahçeye çıktım ve sandalyeye oturdum.
Elimi cebime atmıştım ki defne'ye verdiğim söz aklıma geldi. Sigara içmeyeceğim. Bari ona verdiğim sözü tutayım.
Buz gibi gece yarısında kısa kollu tişörtle oturan birisini görseniz deli derdiniz. Dışarısı buz gibi olsa nolur içim yandıktan sonra.
Telefonuma gelen bildirim sesiyle telefonumu alıyorum ve mesaj kutusuna giriyorum.
+90######
Yarın öğlen 3'te
Sundays Cafe deBu oydu. Eda'ydı. Aşkından öldüğüm kadındı.
+90######
Yarın öğlen 3'te
Sundays Cafe de
Siz
Elbette matmazel'+90#####' kişisini 'Mein Fehler' olarak değiştirdiniz.
Lisede aldığım Almanca dersleri sonunda bir işe yaradı.
Kalan kahveyi bahçeye döküp oturduğum yerden kalktım ve eve girdim. Mutfağa kupayı bırakıp odama çıktım ve yatağıma yattım.
...
Annemin açtığı süpürge sesleriyle uyandım ve saate baktım. 2'ydi.
Yarım saatim vardı. Yataktan fırladım ve hemen tuvalete koştum. Soğuk bir duş alıp kendime geldim ve üstümü giyinip hemen evden çıktım.
Pastaneden bir poğaça aldım ve konuma bakarak gitmeye başladım.
...
Kafeye ulaştığım da onu gördüm. Süt beyaz teni,koyu kahverengi gözleri,dalgalı kumral saçlarıyla oturmuş beni bekliyordu sevdiğim kadın.
Masaya yaklaştım ve oturdum.
"Çok beklettim mi?"
"Hayır" buz gibi bir sesle söylemişti.
Bana biraz yaklaşıp konuşmaya başladı.
"Ne konuşacaksın?"
"Neden gittiğimi"
Oturduğu sandaleyede geri yaslandı ve beklemeye başladı.
"Öncelikle ben psikoloji okuyordum biliyorsun,hatta şuan psikoloğum. Türkiye'de de psikologlar pek iyi para kazanmıyor. Ben kaydımı zorla Londra'da ki bir üniversiteye aldırdım. Orada okudum ve mesleğimi kazandım. Oraya okumak için gittim,gerçekten sadece okumak için"
Sinirle soluduğunu duydum.
"O zaman bana neden söylemedin? Neden 'senden ayrılıyorum,artık başka birisinden hoşlanıyorum' dedin? Söyle neden öyle dedin? Bana durumu düzgünce açıklayabilirdin. Seni bekleyebilirdim." Oturduğu koltukta dikleşti.
"Bak Eda'm. Ben senin üzüleceğinden korktum. Uzak mesafe ilişkisi ne kadar boktan biliyorsun. Sen benim peşimden gelebilirdin,ailen daha lezbiyen olduğunu bilmiyordu. Hatta benimle sevgili olduğunu da bilmiyordu. Ailene ne diyecektin? Sorgulayacaklardı,belki dayak bile yiyebilirdin. Ailenin ne kadar homofobik olduğunu biliyorum. Sen aileni tanımıyor musun Eda?"
Söylediklerim karşısında biraz yumuşamıştı.
"Tamam,haklısın. Peşinden bile gelebilirdim,ama burada sende de hata var. Bana beklememi söyleyebilirdin. Geri döneceğini,sadece beklemem gerektiğini söyleyebilirdin. Sen bana gerçeği söylemek yerine beni bir yalana inandırdın. Ve ben o yalan yüzünden ne kadar çok acı çektim biliyor musun? Ailemin seçtiği ilk adamla evlendim. Şuan görüyorsun,sevdiğin kadın bir adamla evli ve o adamdan çocuğu var. Eğer bana yalan yerine doğruyu söyleseydin,o adamla değil seninle evli olabilirdim Ceyda."
O,haklıydı. Gerçekten haklıydı.
"Eda... lütfen Türkiye'de lezbiyen evliliği mi? Ailenin,ailemin buna ne kadar çok karşı çıkacağını biliyorsun. Biz evlenemezdik."
Ellerini masanın üstüne uzattı ve konuşmaya başladı.
"Evet doğru. Türkiye'de evlenemezdik. Ama yurt dışı? Yurt dışında da hoş görülmüyor ama orada evliliğe izin vardı. Ben seninle gerçekten evlenmeyi düşünmüştüm. O kadar körmüşüm ki."
Masaya uzattığı ellerini tuttum ve konuşmaya başladım.
"Peki ailen ne diyecekti? Bizi evlatlıktan bile reddede bilirlerdi? Ailemiz olmazdı,yapayalnız kalırdık"
Tuttuğum ellerimi sertçe sıkmaya başladı.
"Biz birbirimizin ailesi olurduk. Senin yanında güvende hissediyordum,senin için evlatlıktan reddedilmeye bile razıydım. Ama sen ne yaptın? Korkak gibi kaçtın. Tam bir korkaksın Ceyda"
Tuttuğum ellerini çekti ve bana tiksinircesine baktı.
"Evet tam bir korkağım Eda. Ama şuan gerçekten senden çok özür diliyorum. Yaptığım herşey için çok pişmanım. Lütfen beni affet"
Gözleri büyümüştü. Sinirle bağırdı.
"Ne yapmamı istiyorsun!? Kocamı boşayıp,senin karın mı olayım!? Defne' nolucak? Onu da arkamda mı bırakayım senin yaptığın gibi"
Oturduğu sandalyeden şiddetle kalktı ve çıkışa doğru yürümeye başladı. Bende hemen kalktım ve peşinden ilerlemeye başladım.
"Eda lütfen durur musun?"
Beni duymazdan geliyordu. Hızlı adımlarla yanına gittim ve bileğinden tutup onu durdurdum.
"Çek elini" diye bağırdı. Bu sefer ben onu duymamazlıktan geliyordum.
Onu kendime doğru çevirdim ve gözlerine bakmaya başladım.
Vücutlarımız o kadar yakındı ki. Dudaklarımız arasında bir mesefe vardı. Gözlerin dudaklarıma kaydı ve yutkunduğunu duydum. Ne istediğini anladım ve dudaklarımı dudağına bastırdım.
8 yıl sonra...kuru dudaklarıma değen ateş gibi dudakları. Sanki zaman durmuştu. Sadece Eda ve ben vardık gibiydi.
Dudaklarımdan ayrıldı ve koluma hafif hafif vurmaya başladı. Gözlerimi açınca ağladığını fark ettim.
"Aptal...neden geri döndün ki?... neden tam seni unutmuşken geri geldin ki...neden o siktiğimin Londra'sın da kalmadın ki..neden başka birisini sevmedin. Neden inatla beni sevmeye devam ettin Ceyda? Neden?"
Koluma vurduğu ellerini tuttum ve cevap verdim.
"Senin için döndüm Eda. Sana olan aşkımdan,sana olan sevgimden,senin için içim de kopan fırtınalar sayesinde döndüm Eda. Ve kalbim senden başkasını almaz oldu. Çok fazla denedim,seni unutmayı,seni sevmemeyi. Ama kalbim beni dinlemedi. Seni oraya gömmüştü ve çıkarmaya niyeti yoktu Eda"
Ağlaması durdu ve bana bakmaya başladı.
"Başka bir yere gidelim. Çok fazla insan var"
Kafamla onayladım ve elini tutup kafeden dışarı çıktık. Elini çekmedi,hiç birşey demedi sadece peşimden gelmeye başladı.
.
.
.