3. (Arkadaş)

24 6 4
                                    


Açık olan pencereden bizim evden gelen Haru'nun bağırış sesleri geliyordu. Tanrım burada bile rahat vermiyordu.  "Salak bebe ya" kendi kendime mırıldandım. Megumi'nin odasında Megumi'nin bakkaldan gelmesini bekliyordum. Boş boş oturmaktan sıkılmış odasını incelemeye karar vermiştim. Dolapları beyaz renkteydi halıları ise siyahımsı bir tondaydı. Fazla üzerinde kalmadım yatağa göz gezdirdim. Duvara yapıştırılmıştı, yorganın rengi lacivert yorganın altındaki çarşafın rengi de dolaplar gibi beyaz renkteydi.  "Çarşafın rengi sıkıntı. Çabuk kirlenir" mırıldandım sonra duraksadım. Lan az önce aynı annem gibi konuştum!

Başımı iki yana salladım  "daha 17 yaşındasın Navia, kendine gel kızım."

Kitaplığa geldiğim zaman merakla kitaplarını inceledim. Kitapların arasında Agatha Christie'nin tüm kitaplarını görünce gözlerim faltaşı gibi açıldı ve "OHA" diye bağırdım. Bu yazarın kitaplarını çok severdim ve Megumi'nin kitaplığında görmekte oldukça hoşuma gitmişti. Bir tane kitabı elime aldım sayfalarını karıştırdığım sırada sayfanın arasından bir fotoğraf kartı yere düştü. Kaşlarım çatılırken kitapla beraber yere eğilip fotoğrafı elime aldığım zaman eğildiğim yerde donup kaldım. Buruk bir şekilde gülümserken iç çekmiştim. Fotoğrafta Megumi gülümsüyordu, benim ise ağlamaktan gözlerim kızarmış bir şekilde yüzümde hafif bir tebessümle bakıyordum. 

7. Sınıfın son günüydü. Megumi'nin ailesiyle başka bir yere taşınacaklarını bildiğim için tuvalette gizli gizli ağlamıştım. Açık renkli gözlerimden dolayı hemen ağlamamda zaten gözlerim kızarırken ağladığımı saklamama da gerek kalmamıştı. Tüm gün boyunca ağlak bir modda gezmiştim. Megumi ile arkadaş olduğumuz vakit boyunca ona çok bağlanmıştım. İnsanlara fazla bağlanmam gibi kötü bir özelliğim var evet.  O günün sonunda müdür bahçede konuşmasını yapmış dağılmıştık. Megumi'nin artık ailesinin yanına gitmesi gerekiyordu ama ben onun bir türlü yanından ayrılmadığım için gidemiyordu. "Navia yapma böyle, elbet konuşuruz. Birbirimizden kopacak değiliz ya?"  Birbirimizden kopmuştuk. Beni kendisine çekip sarıldığında tekrar gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı bile.

"Hani aynı liseye gidecektik?" diye mırıldandım geri çekildim.

"İleride belli mi olur belki yine karşılaşırız."

"İşte kesin değil. Dediğin gibi ileride ne olacağı belli değil ölüm var kalım va-"

"Sus saçma sapan konuşma. Canımı sıkıyorsun böyle diyerek. Ne ölümü ya? Sıkma canımı benim" Megumi çatık kaşla sinirli bir şekilde konuşurken onun güzel yüzüne bakıyordum. "Şimdi sen bana canım mı demeye çalıştın?" dedim bir anda boş bulunarak.

"..."  Megumi'nin yüz ifadesi kızgınlıktan 'ne diyor bu mal' bakışına dönüşürken burukça gülümsedim.

"Çocuklar! Navia Megumi"  ismimi duymamla kafamı sesin geldiği yere çevirdim ve elinde fotoğraf makinesi ile bize doğru gelen kadını gördüm. Megumi'nin annesi bize koşarak geliyordu!

"Durun kıpırdamayın bakayım. Sizi fotoğraf çekeceğim"

"Ne fotoğrafı anne ya" Megumi homurdanırken ben çoktan hafif tebessümle saçımı başımı düzeltmiş Megumi'nin yanında durmuştum. Böyle Megumi'nin yanında ne zaman dimdik dursak bana gıcık oluyordu çünkü o zamanlar benden kısaydı. Megumi yaptığıma hoşnutsuzca mırıldanırken o da yanımda durdu ve elini omzumun üstüne koydu ve baskı uyguladı. Dimdik duruşumu normal duruşuma çevirdikten  sonra poz vermiştik ve Megumi'nin annesi bizi iki kere çekmişti. Makineden çıkan bir kartı bana verirken diğer kartı kendi çantasına koymuştu. Gülümsedim Megumi'nin annesine de sarılıp onlara veda ettim. Daha sonra da Bay Fushiguro onları çağırdığında gitmek zorunda kalmışlardı. Ben ise arkalarından bakmıştım. Megumi bir anlığına kafasını arkaya çevirdiğinde onun da gözlerinin dolu olduğunu görmüştüm.

Gojo TwinsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin