Tim'in ismi hazırdı murat abi gayet güzel bir şekilde açıklamıştı. Sıra şu kalınacak odalara gelmişti
"Tim geldik en önemli konuya" diye söze girdim ve oturduğum sandalyeden ayağa kalktım "önemli konu derken?" Tüm gözler Emre'ye kaydı emre iki elini havaya kaldırdı
"komutanım valla lafınızın üstüne laf söylemem merakımdan yani" dedi ve gözlerini bizim üzerimizde gezdirdi poyraz elini Emre'nin omzuna attı ve
"Olum ben kendimi boş boğaz bilirdim sen benden de fazla konuşuyorsun" dedi efe hiç eksik kalır mı? Hemen o da lafa girdi
"Poyraz'a katılıyorum ama bunları çaylaklığına veriyorum çaylakcığım"
"Olum ben de çaylak oldum ama inan senin kadar değildim"
"Cihangir başını yakma oğlum" murat abi fısıldayarak Cihangir'i uyardı gözlerimi kapattım ve açtım bir de derin bir nefes aldım verdim
"Eyvah geliyor gelmekte olan" pelin benim sinirlendiğimi anlamıştı ve şimdi patlayacak olduğumun da farkına varmıştı
Ellerimi sertçe masaya vurdum "çaylak,avcı,batak,kara ayağa kalkın" sözüm üzerine ayağa kalktılar ve hazır ola geçtiler hepsi de dimdik durmuş karşıya bakıyorlardı
"Ulan siz nerde olduğunuzu biliyor musunuz?" Diye söze girdim oda o kadar sessizdi ki nefesimizi duyabiliyorduk
"Çaylak bak oğlum bu tim'de benim sözüm geçer bunu kendimi sizden yüksek gördüğüm için demiyorum görevim olduğu için diyorum" dedim ve ellerimi arkada bağladım hemen ardından efe'nin yanına yürüdüm ve yanında durdum "ulan hadi bu çaylak sen avcı sana ne demeli olum sen hiç mi bi tim'e katılmadın" efe'nin arkasından Cihangir'in yanına geçtim "peki sen batak ulan hangi akılla konuşuyorsun ve sen kara inan ki çaylak kadar boş boğaz olduğunu anlıyoruz" dedikten sonra dilimle kuruyan dudaklarımı ısladım ve kendi yerime geçtim parmaklarımı kütürdettikten sonra "oturun bir daha bunu yaparsanız içtima da fena zorlarım"
"EMREDERSİNİZ KOMUTANIM" dediler hep bir ağızdan ve yerlerine oturdular
Asıl önemli konuya gelmem gerekiyordu daha fazla geç kalmadan konuya girdim "Tim isim konusu tamam şimdi en önemli konu hakkında konuşalım" dedim ve ayağa kalktım
"Güvenlik" diye söze girdim "Bizim gizli kalmamız lazım bunu biliyorsunuz erkan komutan'da dedi kendinizi koruyun diye peki bunu nasıl yapacağız şu şekilde"
İşaret parmağımı havaya kaldırdım ve "bir telefonlar ve diğer teknolojik aletler bakın eş dost akraba arar sorar şahsen benim bazı akrabalarım hâla daha alışamadı soruyorlar nerde görev yapacaksın? Yeni operasyon var mı? Hatta bana bi akrabam silahın nasıl güzel mi? Diye bile sordu bu bizim kırmızı çizgimiz tim dışında kimse bilmeyecek görev yerini görev saatini vesaire" bu sefer işaret parmağımı ve orta parmağımı kaldırıp iki yaptım "iki şifreli konuşma önemli özellikle bizim için heran tetikte olmamız lazım dinlenebiliriz heran tehlike ile burun burunayız şifre hayatımızı kurtaracak şimdilik bu kadar sorusu olan var mı?" dedikten sonra sandalyemi çektim ve oturdum herkes birbirine bakıyordu aniden poyraz'dan ses çıktı "Komutanım ilk içtimadan fazla zorlamazsınız değil mi?" Poyraz'ın sorusuna cevap olarak sadece "o anki ruh halime bağlı kara"
"Anlaşıldı komutanım"
Emre'yi işaret ettim ve "çaylak sen benimle geliyorsun şu imza işini halledelim bide seninle konuşmam lazım selim sen de lojmana gitmek için araba ayarla aşağıda buluşuruz" dedim tim ayağa kalktı ve hep bir ağızdan
"Emredersiniz Komutanım" dediler ben önde emre arkamda odadan çıktık emre yanıma geçmiş öyle yürüyordu dümdüz önüne bakıyordu
"Çaylak" dedim emre bana doğru baktı "Efendim komutanım" dedi ve önüne bakmaya devam etti bir yandan da yanımızdan geçen rütbeleri bizden büyük olanlara selam veriyorduk "bak çaylak ben sinirlenince gözüm birşey görmez yenisin belki ilk görevlerin ama disiplin önemli saygı önemli özellikle de askeriye de"
Emre mahçup olmuş gibi başını önüne eğdi "ulan sana kötü bişey demedim eğme kafanı önüne sadece uyardım" dedim "emredersiniz Komutanım"
Bu konuşma esnasında erkan albay'ın odasına gelmiştik kapıda duran asker hazır ola geçti "muhsin ayaş İstanbul" diye tekmil verdi ve "izninizle Erkan komutana haber vereyim" dedi ses çıkarmadım sadece başımla onayladım
"Çaylak bekle beni burda" dedim bu sırada muhsin çıktı ve "buyrun komutanım erkan albay sizi bekliyor" dedi ve odanın kapısını açtı ben içeri girerken Muhsin de kapıyı kapattı hazır ola geçtim ve tekmil verdim "EZGİ YAPILAN İZMİR"
"Rahat ezgi yüzbaşım" emir üzerine rahata geçtim ve hiç hareket etmeden "komutanım timin ismi ve imzalanacak belgeler için geldim" dedim erkan albay gülümsedi ve "demem isim belli söyle bakalım yüzbaşım bu özenle seçilen tim'in adı ne?"
Albay'ın sorusu üzerine "Doğuş timi verecek olduğunuz tüm görevlere canı pahasına hazırdır komutanım" dedim albay ayağa kalktı ve ellerini arkasında bağladı
"Sizden böyle bir isim beklemiştim ezgi yüzbaşı" dedi masaya yaklaştım ve imza atılması gereken tüm şeyleri imzaladım baş selamı verdim tam odadan çıkacaktım ki "ezgi yüzbaşı" albay'ın sesini duyunca sağ tarafımdan hızlıca geriye döndüm ve hazır ola geçtim "emredin komutanım" dedim erkan albay gülümsedi ve "Tim senin gözetiminde kendin gibi yıkılmaz yap o timi" dedi
Ciddiyetimi bozmadan "hiç şüpheniz olmasın komutanım" dedim ve baş selamı verip odadan çıktım emre ve muhsin konuşuyorlardı beni görünce ikisi birden asker selamı verdiler "rahat" dedim ve yürüdüm emre de arkamdan koşup bana yetişti
"Çaylak,Muhsin ile iyi anlaştın sanırım" dedim emre şaşkın bir ifade ile yüzüme baktı hemen "komutanım sizi beklerken iki lafladık öyle yani" dedi sırıttım ve "ne tırstın be olum" dedim
merdivenlerden inmiştik ama gelin bide bana sorun nasıl inmiştik emre hiç susmadan konuşup duruyordu bir insanın bu kadar çenesi nasıl düşük olabilirdi. Konuştuğumuz gibi tüm tim aşağıda ve iki tane de siyah araba yan yana duruyordu selim ve efe arabaya yaslanmış birşeyler konuşuyordu Cihangir elleriyle kulaklarını kapamış poyraz hâla daha hararetli hararetli konuşuyor murat abi ve pelin de kendi arasında konuşuyordu emre sessizce "valla komutanım sizi görmüyorlar" dedi kollarımı göğüs altımda bağladım ve "biliyorum çaylak" dedim hemen ardından "Tim maşallah dedikodu var galiba da kimseyi görmüyorsunuz" dedim beni görünce herkes etrafıma toplandı
"Komutanım alın şu poyraz'ı yanımdan lütfen başım şişti" Cihangir poyraz'a sert bir bakış attı sonra bana bakmaya devam etti "valla batak gel bide bana sor çaylak hiç susmadı" dedim pelin güldü ve "desenize bi tim'e iki çenesi düşük fazla" dedi efe ellerini arkaya bağladı ve "bak bu sefer doğru söyledin yapmacık kartalcığım" dedi pelin elini yumruk yaptı ve dişlerini sıkarak "benle aynı fikirde olma lütfen sen" dedi sonra yumruk yaptığı elini serbest bıraktı ve "bu arada bir daha bana cım,cim diye hitap etme çürük avcı" dedi "acaba artık şu lojmana gitsek mi?" Selim'in cümlesi baya mantıklı gelmişti ellerimi birbirine sürttüm ve "evet selim haklı" dedim selime doğru döndüm "selim bu arabalar nerden çıktı" dedim selim ve murat abi güldüler "yüzbaşım o iş biraz karışık pek sorgulamayın bence" dedi kim bilir yine ne yapmışlardı
"Tamam o zaman şu arabalara yerleşelim de gidelim şimdi iki araba var murat abi arabayı sen kullan ben selim pelin" dedim önde ki arabayı işaret ettim "şu araba ile gidelim Cihangir diğer arabayı da sen kullan emre efe poyraz siz de bununla gelin" dedim arkada ki arabayı işaret ederek "komutanım Allah rızası için başım ağrıyo zaten iki çenesi düşüğü koymayın yanıma" dedi murat abi eliyle hafifçe Cihangir'in omzuna vurdu ve "bu da senin sınavın kardeşim hadi allah kolaylık versin" dedi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkım Savaş (Doğuş Timi)
Novela JuvenilNice şehit ve gaziler ile kurulmuş bu vatanı korumaya ant içmiş kahramanlar hayatlarını hiçe sayarak savaşıyorlar her an ölümle burun buruna gelen bu yiğitlerin şanlı zaferleri kazandıktan sonra ki o yüzlerinde ki hem yorgunluk hem de gurur bizleri...