Yerimden kalkıp hızlıca salonu terk ettim. Daha fazla beklemek, zaman kaybetmek istemiyordum. Odama geçmeden önce görevlilerin yanına gidip annemi incitecek bir şey yapmamaları hakkında ciddi bir uyarıda bulundum. O, suçsuzdu... buna adımın Almina olduğuna ne kadar eminsem o kadar emindim.
Kapımın çalınması ile gözlerimi silip gelmesini söyledim. İçeri giren babamdı... kızgın bir surat ifadesiyle odama daldı. Çok hızlı nefes alıp veriyor, gözlerini olabildiğince büyütmeye çalışıyordu. Bu, onun 'çok kızgınım şuan da' ifadesiydi. ''Sen, nasıl yaptın bunu? O senin annen annen!!'' diye bağırdı. Sinirime hakim olmaya çalışarak derin bir nefes verdim. ''Ben yalnızca görevimi yaptım.'' sinirden gülüp yüzüme daha yaklaşarak tekrar bağırdı, ''Senin görevin, anneni hapse atmak mı?! O orada ölür!'' sözleri beynime şimşek etkisi yaratıyordu. Tüm sinirimi karşımdaki bedenden çıkarmak şuan asla istemediğim bir şeydi. O yüzden yeniden derin bir nefes alıp sakince, ''Çık! Lütfen...'' dedim.
Babamı sevmezdim. Anneme, yaşarken müebbet hapsini yaşatmıştı o adam. Nasıl onu, benden çok önemsediğini ima edebiliyordu? Şimdi delireceğim!!
Kapıyı çarparak odadan ayrıldığında, arkasından sadece sinirle soludum. Öncelikle annemin dosyasını inceleyecektim. Tüm kanıtları sorgulayacaktım. Bana bu davadan bahsedilmemişti, başka bir yargıç girecekmiş fakat son dakika yargıçtan haber alınamayınca bana söylemek zorunda kalmışlar. Annem ise bana hiç bir şey söylememişti... her şeyi salona girdiğim sırada öğrenmiştim. Orada itiraz etseydim ya da tepki gösterseydim, annemi kurtarma şansım sıfırlanacaktı. Bu sadece acemice bir tepki olacaktı ve her şeyi tepe taklak edecekti.
Dosyayı açtığımda her kurbanın bıçaklanarak ya da boğularak öldürüldüğünü görmüştüm. Annem ufak tefek bir kadındı... bazı kurbanlar ise oldukça kalıplı ve iri adamlardı. Dolayısıyla annemin tek başına buna gücü asla yetmezdi. Ama neden kabullenmişti?!
Offf! Ne yapıyorsun anne? Kimi koruyorsun? Neyden korkuyorsun? Hem... abim? O neden gelmemişti duruşmaya? Annem... kendi hayatından vazgeçecek kadar kimi korumak istemişti? Çocukları için ömrünü harcamış bir anne... bunu neden yapar?
Hemen telefonumu çıkarıp abimi aradım ama telefonu kapalıydı. Abim... yapmazdı ya! Yapmazdı değil mi? 8 kişi hem de! Beynim patlamak üzereydi artık. Sürekli bir soru dolaşıyordu aklımda ve hiç birinin de mantıklı bir cevabı yoktu.
Daha fazla duramadım ve üzerimdeki önlüğü çıkartıp odadan ayrıldım. Annemin götürüldüğü infaz kurumuna gitmek için binadan ayrıldım. Arabama bindiğim esnada yeni bir sanığın adliyeye getirildiğini görmem ile duraksadım. Bir dakika, bu adam... siması çok tanıdıktı. Her neyşe, beynim zaten patlamak üzereydi. Daha fazla oyalanmadan anneme gitmek için gaza bastım. Olabildiğince hızlı gitmek istiyorum...
*****
Annemi çağırttığımda ufak bir aksilik çıksa da, hakim olduğumu duyunca konuyu uzatmamışlardı. Görüşme odasında büyük bir korkuyla bekliyordum. Daha 1 saat olmamıştı ama içerinin ne kadar berbat bir yer olduğu aklıma geldikçe yüreğim daralıyordu. Annesini kendi elleriyle içeri tıkmış sonra da hayırlı evlat olarak görmeye gelmiştim. Kapıdan giren beden ile başımı ellerimin arasından kaldırıp ona baktım... annem... hemen yerimden fırlayarak anneme sarılarak rahatça ağladım. İçim sıkışıyordu... Hemen karşıma oturtup ellerini tuttum. Ağlamaktan helak olmuş durumdaydı. Gözlerine baktım hafif eğilerek... o bakamıyordu. Elimi yanağına götürüp başını kaldırmasını sağladım. ''Anne... annem. Ne oluyor?'' gözümden akan damlayı tutamamıştım. Ses etmeden öylece gözlerimin içine bakmaya devam etti. ''Anne bak, biliyorum. Birini korumaya çalıştığının farkındayım.'' dediğimde kaşları çatıldı. ''Korumuyorum...'' diyebildi sadece. ''Anne, senin kızınım ben. Bana yalan söylemeye çalışma, seni tanıyorum. Korumuyorsan... tehdit ediliyorsun!'' bu sefer bakışlarını kaçırmıştı. '' Tehdit! Anne... söyle bana. Kim?!'' hala öylece masaya bakıyordu. Gözleri dolmuş çenesi sıkılaşmıştı. Bir süre bekledim konuşmasını. Yine ikna etmek için konuşacağım sırada kısık sesle cevapladı, ''Git kızım...'' dedi. Gözünden akan damlayı elimle silip, '' Anne kim o?!'' diye sordum. ''Almina git dedim.!'' diye tekrarladı. '' Anne bu işin peşini bırakmayacağımı biliyorsun. Seni burada bırakamam! Bana yardım et... söyle, yalvarırım söyle anne!'' bu sefer de benim gözlerimden akmıştı damlalar. ''Olmaz, git artık!'' başka bir şey söylememe fırsat vermeden, yerinden kalkmıştı. Tutmaya çalışsam da kaçarcasına gitmişti. Demek sorun abim falan değildi... bu konu ufak bir şey gibi değildi ama çözecektim. Çözecektim ve bunu anneme yapan kişinin hayatını karartacaktım! Benim anneme! Ne cüretle, hangi akılla?! Kafayı yemek üzereydim. Nasıl gideceğim şimdi ben?! Nasıl bırakacağım anne seni burada?!
Yanıma gelen görevli ile yıkıldığım sandalyeden güçlükle kalktım. Çıkışa kadar içim içimi yedi... arabama bindiğim an da aklıma gelen şey ile gözyaşlarımı silip telefonumu elime aldım. Abimi aramak için ekranı açtığımda onun zaten 2 kez beni aramış olduğunu gördüm. Hemen geri aradım ve çok beklemeden bu sefer açıldı...
-ABİM-
''Abim çalışıyordum açamadım. N'oldu?''
''Bugün annemin duruşması vardı, seni göremedim...''
''Ne? Ne duruşması kızım?!''
Bilmiyordu! İçimde değişik bir mutluluğa sebep olmuştu bu durum. Annem onu korumaya çalışmamıştı. Bu ihtimal şuan sıfırlandı! Aynı zamanda tehdit almış olduğuna daha da emin olmamı sağlamıştı. O katil, bizden birisi değildi! Buna eminim... Şimdi ben, abime bu durumu nasıl anlatacağım?
''Bilmiyor muydun abi?''
''Neyi? Almina söylesene şunu adam akıllı!''
''Tamam, telefondan olmaz. İşten kaçta çıkıyorsun?''
''Şimdi! Bana gel hemen.''
''Tamam...''
Abime gitmek üzere yola çıktım. Gittiğimde neler söyleyeceğimi, nasıl söyleyeceğimi düşünüp duruyordum. Peki, nasıl tepki verecekti? Ona en sakin şekilde anlatmalıyım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKÛMİYET
General Fictionİyilik sandığımız şey ya aslında, kötülük ise?.. Ya da kötülük sandığımız şey iyilik ise?..