Evden çıktığımda çok daha hafif hissediyordum. Abim de bana arka çıkmış, beni anlamıştı. Anneme güveniyordu... yalnız değildim. Arabama bindiğimde hızlıca adliyeye sürmeye başladım. Oradaki bir kaç evrakı alıp ofisime geçtim. Dosyalara baktıkça içim daralıyordu. Bu insanlar öldürülmemiş... resmen katledilmişlerdi. Böyle canice bir şeyi annemin yapma ihtimali zaten yoktu. Kanıt olarak sunulan şeyler ise tüm cinayetlerin işlendiği aletlerde annemin parmak izlerinin bulunmasıydı. Yeterli değildi bu... zorla yaptırılmış olabilirdi.
Diğer bir kanıtta ise olay yerinde bulunan cesette annemin DNA'sı bulunmuştu. Söylenen, bir arbede sonucu kurbanın tırnak içlerinde annemin deri parçalarına ulaşılmıştı. Başka bir açıklaması olabilirdi... ya da parmak izi için nasıl zorlandıysa, bunun için de zorlanmış olabilirdi. Kafamı dosyadan kaldırıp koltuğuma yaslandım ve düşünmeye çalıştım. Olası ihtimaller neydi?
Birincisi: Kurban katledildikten sonra profesyonel yardım ile annemden aldıkları parçaları tırnak içlerine yerleştirmiş olabilirlerdi.
İkincisi: Annem gerçekten o kişiyle bir arbede yaşamıştı fakat öldüren bu durumda annem olmak zorunda değildi. Sadece itişme esnasında da yaşanmış olabilirdi. Planlanarak kurbanı ya da annemi çatışmaya itmiş olabilirlerdi.
Üçüncüsü: Belki de annem kurtarmaya çalışırken gerçekleşmişti. Kurban o an ki can havliyle anneme tırnaklarını geçirmiş de olabilirdi.
Dördüncüsü... Beşincisi... Altıncısı...
Düşündükçe daha fazla ihtimaller doluşuyordu aklıma. Hepsi, annemin katil olma ihtimalinden daha mantıklıydı. Asıl sorun, bunu kim neden yaptı? Annem ile ilişkisi neydi ve annemin o tarz insanlar ile ne işi olabilirdi? İlk işim bu kanıtların asıl sebeplerini bulmak olacak. Fakat bu takibi gizli bir şekilde yürütmeliyim... yoksa bana da engel olmak isteyen kişiler olabilirdi. Ben önemli değildim ama bana bir şey olursa annem ebediyen o enkaz da kalabilirdi. Şuanlık annesini umursamayan, işi annesinden daha önemli olan duygusuz bir evlat rolü yapmam en mantıklısıydı. Telefonumu alıp hızlıca abimi aramaya başladım...
-ABİM-
''Almina?''
''Abi... buluşalım.''
''N'oldu?! Anneme mi bir şey-''
''Hayır hayır... benimle ilgili. Sana geliyorum evde misin?''
''Evet evdeyim. Gel abim bekliyorum...''
''Tamam abi, görüşürüz hadi.''
Telefonda açık veremezdim. Muhtemelen bir kanıt vs. bulduğumda telefonlarım da dinlenecekti. Bu yüzden oldukça dikkatli olmalıydım.
Abime gittiğimde ona, telefon üzerinden hiç bir şekilde annemin bu konusu konuşmamamız gerektiğini açıkladım. Babam da bilmemeliydi... çevresi pek tekin insanlarla dolu değildi ve o da benim için şüpheliler arasındaydı. Annemi umursamadığımı ve bu konudan sanki kendisi de şikayetçiymiş gibi davranması hakkında abimi uyardım. Asla ağzından laf kaçıracak birisi değildi... hele ki konu annemizi içeriyorsa asla planı bozacak bir harekette bulunmazdı.
Evden ayrıldığım esnada telefonumun çalması ile duraksadım. Arayan, baş yargıç Ayaz'dı. Hemen açtım...
-AYAZ BEY-
''Buyurun Ayaz Bey?''
''Almina neredesin?''
''Şimdi geliyorum ofise... bir sorun mu var?''
''Acil bir konu var. Ofisime gelir misin?''
''Tamam Ayaz Bey. 15 dakika da orada olurum.''
''Tamamdır.''
Arabama atladığım gibi adliyeye sürmeye başladım. Akşam olmak üzereydi ve normalde Ayaz Bey akşamları hiç bir davayla ilgilenmezdi. Ciddi bir durum olduğunu anlamak zor değildi. Sesi bile anlamama yeterdi.
Kısa bir süre sonra adliyeye varmıştım. Hızlıca eşyalarımı odama bırakıp Ayaz Bey'in odasına geçtim. İçeri girdiğimde Ayaz'ın karşısındaki koltukta o adamı gördüm. Şaşırmıştım... bu adam bu sabah annemin yanına gitmeden önce kapıda indirilirken gördüğüm adamdı. Siması hala çok tanıdıktı ve merakımı gizleme gereği duymadan Ayaz'a döndüm. Beni görmesi ile yerinden kalktı ve konuşarak yanıma gelmeye başladı. ''Hoş geldin Almina... bu bey efendinin ismi Kenan. Tanıdık geldi mi?'' Sorusu ile bakışlarımı yeniden Kenan'a çevirdim. Hala bir fikrim yoktu... dudaklarımı bilmiyorum anlamında sarkıttıktan sonra düşünceli bir şekilde Ayaz'a döndüm. '' Evet ama nereden tanıdık geldiğini çözemedim.'' histerik bir gülüş saldıktan sonra göz ucuyla Kenan'a bakarken konuşmaya başladı. ''Şöyle ki, kendileri ülkemizin önde gelen cerrahlarından birisidir. Muhtemelen televizyonlarda falan görmüşsündür. '' '' Evet... doğru. Kendisini dediğin gibi televizyonda görmüştüm. De... neden burada?'' ''Kendisi bir hastasına yanlış müdahalede bulunup ölmesine yol açmış. '' Duyduklarım karşısında kaşlarımı çatmış... şaşkınca Ayaz'a baka kalmıştım.
Ayaz Bey, sanki güzel bir şeymiş gibi itici bir gülümseme ile anlatıyordu... bakışlarımı ondan çekip Kenan'a çevirdiğimde, tepkisiz bir şekilde duvara baktığını gördüm. Hiç üzgün gibi bir hali yoktu. Daha çok donuk bir ifade taşıyordu yüzünde... sıkılmış gibi. Oysa böyle bir hatadan sonra... hata...
''Peki... hata mıydı?'' soruma cevap vermeyişi içimi sıkmıştı. Bir insanı yanlışlıkla ya da doğrudan... her ne şekilde olursa olsun öldürmek, akla mantığa sığmıyordu. Hadi yaptı... daha sonrasında böylesine duygusuzca mı durulurdu. ''Bilerek mi yapılan bir hata bu?'' Sonunda bakışlarını duvardan çekmiş iki saniyelikte olsa bana bakmıştı. Belli ki sonunda rahatsız olabileceği bir yerden sormuştum son sorumu... tekrar duvara dönmesi ile Ayaz bey lafa girdi. ''Orasını sana bırakıyorum. Bu konu ile senin ilgilenmeni istiyorum...'' Ayaz bey, belli şuan da bana güvenmiyor olabilirdi ama işime olan titizliğime güvenirdi. Muhtemelen bu konu medyaya taştığı için en ufak hata istemiyordu. Şu Kenan denen adam ise sinir hoplatacak cinsten birisi gibiydi. Sessizliğini artık bozması gerekiyordu. Bunun için yanına gidip elimi uzattım...
''Kenan Bey? Doğru düzgün tanışamadık... ben Almina Kaygı.'' Aaa! Ruh hastası bu adam! Bakışları hala duvardaydı ve elim öylece havada kalmıştı. Koca cerrah olmuş ama insanlığı öğrenememiş belli ki! Elimi geri çekip derin bir nefes aldım ve Ayaz Bey'e döndüm. Bakışları Kenan'daydı ve garip bir şekilde bakıyordu. Sanki onun düştüğü bu duruma sevinir gibi bir hali vardı. ''Ayaz Bey, Kenan Bey'i alabilir miyim biraz?'' bakışlarını sonunda Kenan'dan çekip bana dönmüştü. ''Tabi ki... bakalım sana konuşacak mı?'' başımı sallayıp Kenan'a döndüm. ''Lütfen beni takip edin Kenan Bey.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKÛMİYET
General Fictionİyilik sandığımız şey ya aslında, kötülük ise?.. Ya da kötülük sandığımız şey iyilik ise?..