Kapıyı çaldığımda, daha elimi indirmeden açılmıştı. Çok endişeliydi ve gözleri kızarmıştı. ''İçeri gel'' deyip içeri geçti. Hemen arkasından içeri girip bir koltuğa oturdum. Suçlu bir çocuk gibi ellerimi birleştirmiş halıyı izliyordum. Böyle bir haberi nasıl verebilir ki bir insan. Daha öncesinde onlarca suçluyu içeri tıkarken bu duyguları tahmin bile edememiştim. Aileler yıkılıp giderken, ben yalnızca göğsümü kabartıp geçip gidiyordum yanlarından. Şimdi o kadar kızıyorum ki kendime... anlayışsızlığıma. Abim de önüme geçip sabırsızlıkla ayağını ritim tutmuş yere vuruyordu. Gözlerine bakıp elini tuttum... yanıma çekip, sakinleştirmek için yumuşak tonda konuştum, ''Önce gel, otur. Bak, sakin ol tamam mı? Bu işin arkasında bir şey var ama bulacağım ben. Annemiz kurtulacak-'' derken bakışlarıyla sözümü yarıda kesmek zorunda kalmıştım. ''Hangi iş? Ne kurtarması? Annem nerede şuan Almina? Telefonlarımı neden açmıyor kızım delirtmeden söyle artık şunu!!'' diye sitem etti. Boğazımdaki yumruyu yutkunarak göndermeye çalışsam da becerememiştim. ''Benim de haberim yoktu abi. Bizden gizlemişler, duruşmaya girdiğimde öğrendim. Annem... annemi, 8 kişiyi öldürmek ile suçluyorlar ve kanıtları da bunu destekliyor.'' gözümden akıp giden yaşı tutamadım. Abim ise yerinden fırlayıp oda da turlamaya başladı. Sakallarını sertçe kaşıdıktan sonra sertçe bana dönüp kendi kendine konuşur bir tonda '' Ne diyorsun?'' diye bir soru yöneltti. ''Ağırlaştırılmış müebbet aldı ama dur! Halledeceğim...'' gözleri umutsuzlukla kararmış öylece yere bakıyordu. Gözünden akan giden yaşı uzanıp silecekken bana dönmesiyle elim havada kalmıştı. ''Nasıl halledeceksin Almina? Müebbet diyorsun...'' ağlamaya başlamış, daha fazla konuşamamıştı. Bir an oturuyor ama hemen arkasından geri ayağı kalkıyor... ne yaptığını kendisi de bilmiyor gibi görünüyordu. Çaresizlik tüm odayı sarmıştı... çığlık atmak istesem de yalnızca sessiz sessiz ağlayarak oturmaya devam ediyordum.
''Tamam bak, annemin yanına gittim duruşmadan sonra. Neden suçu kabullendiğini sordum-'' şaşkınlıkla bana bakınca sözümü devam ettirememiştim. ''Kabullendi mi? Annem kabul mü etti Almina?!'' diye bağırınca, başımla onaylayıp devam ettim, ''Evet... ama tehdit edildiğine eminim! Annem bunu yapacak bir kadın değil.'' dediğimde, bu sefer gözlerinde suçlarcasına bir ifade canlanmıştı. ''O zaman neden ona ceza verdin?'' hayır... bakma böyle yalvarırım abi. Sen anla bari beni... ''Mecburdum...'' dedim yalnızca. ''Mecbur muydun?! Neye mecburdun Almina? Annemi hapse göndermeye mi?!'' diye sitem edince ona kızamadım. ''Mecburdum evet abi... Çünkü, o an normal bir hakim gibi davranmasaydım sonrasında gerçek her neyse ortaya çıkardığımda inanmayacaklardı! Ciddiye bile almayacaklardı! Anneme olan bağlılığım için o an gardımı indirmiş olsaydım... sonrasında bulduğum şeyleri de işim için değil de annemi kurtarmak için yaptığımı düşünüp, gerçekliğini sorgulayacaklardı. Belki şimdi de sorgulayacaklar ama en azından inanmak zorundalar.'' Bir şey dememiş kalktığı koltuğa yığılırcasına oturmuştu. Herkes üstüme geliyordu ama ne yaşadığımı anlamıyorlardı! ''O benim annem abi! Ona nasıl kıyarım!! Benim için kolay mıydı sanıyorsun?!!'' artık dayanamamış patlamıştım. Yanıma gelip hızlıca beni sarmaladı. Biraz daha iyi hissetmiştim ama içimdeki baskı gitmiyordu...
Sakinleşmeye başlamışken, o da beni daha iyi anlamaya başlamıştı. Elini koluma koyup destek verircesine sıkınca kızarmış gözlerle ona baktım. ''Kurtar... annemizi kurtar Almina. Ben her zaman yanındayım... yardım edebilirim.'' hafif bir tebessüm edip bu sefer ben sıkıca sarıldım abime. Ayrıldığımızda ellerimi biraz fazla sıktığımı gördü ve hemen müdahale edip ayırdı. '' Bu süreçte seni de kaybedemem... iyi olmak zorundasın biliyorsun değil mi?'' neyden bahsettiğini anlamıştım. Ellerini tutup tebessümle başımı salladım. ''Biliyorum abi...'' duruşunu dikleştirip gözlerini sildi ve ciddi bir ifade ile bana baktı. '' İyisin değil mi? Kontrollerini aksatmıyorsun?'' dediğinde ona içini rahatlatmak için yeniden tebessüm ederek cevap verdim, '' İyiyim abi ben... merak etme, annemi orada bırakıp hiç bir yere gitmeyeceğim!'' saçlarımı okşayıp göğsüne çektiğinde konuştu, '' Güzel kardeşim benim...'' fazla duygusallığı sevmezdim, abim de sevmezdi. O yüzden hemen birbirimizden ayrılıp derin bir nefes alıp durduk. Bir süre gözlerimizin içine baktıktan sonra gülüp saçlarımı karıştırdı. Bende sinirlenmiş gibi yaparak saçlarımı düzelttim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKÛMİYET
General Fictionİyilik sandığımız şey ya aslında, kötülük ise?.. Ya da kötülük sandığımız şey iyilik ise?..