Ayağı kalktığında göz göze gelmiştik. Bakışları donuktu, karanlıktı ve hiç bir şey anlaşılmıyordu. Daha fazla burada dikilmek istemediğimden bakışlarımı kaçırıp odadan çıktım. O'da arkamdan geliyordu... Ağzından bir kaç kelime de olsa alabilmem için uygun olan bir oda bulup içeri girdim. Görevlilere dışarıda beklemelerini söyleyip kapıyı arkamızdan kapattım. Arkama baktığımda Kenan gayet rahat bir şekilde sandalyelerden birine kurulmuş, bacak bacak üstüne atmıştı. Bu adamdaki rahatlık bende olsa... her neyse, bende karşısında duran sandalyeye geçip oturdum. Yüzüne baktığım esnada onun gözlerini kısmış bana baktığını fark ettim. Bu adam da değişik bir şeyler vardı... mesleki hayatım boyunca Kenan gibilerini çok görmüştüm ve hepsi de istisnasız psikopat birer katil çıkmışlardı. Tek bir fark ile... karşımdaki adam ülkece nam yaymış bir cerrahtı.
-Evet, Kenan Bey... öncelikle tekrardan merhaba. İçerideki selamımı almamıştınız fakat burada alırsınız diye umuyorum?
Gözlerine kısık gözlerle bakıp yeniden elimi uzattım. Bu sefer öncekine nazaran tepki falan verebiliyordu. Dudağının kenarı ile alaycı bir şekilde güldükten sonra elimi sıktı. Hala konuşmamıştı...
-Direkt konuya mı girmemi istersiniz yoksa bahsetmek istediğiniz bir şeyler var mı?
Kenan: Bu bir soru mu?
-Siz nasıl anlarsanız...
Kenan: Bana daha çok, ''artık konuşta işimize bakalım.'' cümlesi gibi geldi...
-Sonuçta koca cerrahsınız... akıllı oluşunuzu sorgulayamam.
Kenan: Neydi?
-...
Kenan: İsminiz?
-Almina...
Kenan: Almina Hanım... güzel.
Kendi kendine mırıldanır gibi bir hali vardı. Elimdeki dosyaya göz ucuyla baktığımda ise öncesinde bir psikiyatri geçmişi olduğunu gördüm. Rahatsızlığı yazmıyordu... fakat herhangi bir rapor olmasa da bu adamın normal olamayacağı aşikardı.
-Güzel olan nedir?
Kenan: İsminiz...
-Anladım... peki devam edelim-
Kenan: Güneş tutulmasında ortaya saçılan kızıl renk demek... insanın içini huzurla dolduran bir anlamı var.
-Evet... annem... annem koymuş ismimi.
Annemin aklıma gelişi ile aklım tamamen karışmış... kısa süreliğine yutkunamamıştım. Bu halimi fark ettiğinde ise yanda duran suyu uzatmıştı.
-Her neyse Kenan Bey, artık konumuza dönelim diyorum. Öncelikle, bu yaşanan durum ile ilgili söylemek istediğiniz bir şeyler var mı? Ayaz Bey'in söyledikleri dışında?
Kenan: O ne bilir ki? Sadece konuşur.
-Sizi dinliyorum...
Konuşmuyor, yalnızca masanın köşesine gözlerini dikmiş bir şey düşünür gibi duruyordu. Gözlerini bile kırpmıyordu...
-Kenan Bey, lütfen cevap verin. İş hayatınızdaki başarılarınızı biliyorum. Bir röportajınızı okumuştum ve orada kendinizi mesleğinize adadığınızı ve işinizi ne denli sevdiğinizi yazmışlardı. Böyle iken, işinizde yaşanan bir hadise sonucu bu şekilde yargılanmanız sizin için ne ifade ediyor merak ediyorum. Sadece benim merakım için de değil... sizin de işinizi ve onurunuzu kurtarmanız için anlatmanız gerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKÛMİYET
General Fictionİyilik sandığımız şey ya aslında, kötülük ise?.. Ya da kötülük sandığımız şey iyilik ise?..