Aladdin handa bir müddet dinlenmek için mola vermiş, alplerle beraber onu birinin izlediğini bilerek aşını yerdi. Adamın kafası pelerin şapkası ile kapatılmıştı. Tek başına masada otururdu. Gözleri ile Aladdin'i yer, aşına dokunmazdı.
"Tetikte olasınız!" Aladdin masadan kalkarken alplere buyruğunu verdi. Onu izleyen adamın masasına yaklaştı. Tam karşısında durdu.
"Gizlenmene gerek yoktur Karacelasun senin it kokunu her yerden alırım." Gözleri net olarak buluştu. İkisi de birbirine kin ve nefret dolu bakardı.
"Osman'ın akıllı oğlu! Beni bildiğini bilirim seni beklerdim. Oturasın konuşacaz!"
Aladdin huzursuzdu lakin diyeceklerini merak ederdi. Tam karşısına oturup mimiksiz bir ifade ile bekledi.
"Toyuna beni davet etmemene pek kırıldım."
"Sadede gelesin sana ayıracak vaktim yoktur."
"Gelin hanımla tanış olmak isterdim. Bana nasip olmadı ama..."
"Sadede gel it!"
"Haritanın yerini diyesin? Nerededir?"
"Bende Karacelasun gelse de ona desem yerini derdim. Canını seversen gidesin! Bu gün kanını dökmeyecem!" Tehlikeli topraklardaydılar. Açığa çıkmamalı kimse onun burada olduğunu bilmemeliydi. Tek düşmanları karşısındaki adam değildi. Sakin ve akıllı hareket etmeliydi.
"Hatunun da senin kadar inatçı çıktı Aladdin! Fazla direndi yerini bir türlü demedi ama seni buldum. Harita nerede diyesin yoksa buradan sağ çıkamazsın!"
Aladdin duyduklarına inanamadı. 'Bilerek eder aklımı karıştırıp duygularıma yenik düşmemi ister. Gonca eyidir. Sakin kalmalıyım.' Karacelasun doğruyu der mi demez mi bilmezdi. Sakin kalmalıydı.
"Haritayı ver Aladdin! Son kez söylerim yoksa hatununla, bebenin kanını akıttığım gibi senin de kanını akıtırım."
"Bebem?" Aladdin kalakaldı. Neyden bahsederdi bu moğol dölü, kafası allak bullaktı.
Kalbi dediklerinin doğruluğunu sorgulamadan sıkışmaya başlamıştı. 'Gonca kaç gündür kötüdür. Başı döner, çok yemek yer, hemen yorulurdu. Kusası da gelirdi. Gebe midir yoksa? Karacelasun doğru mu der?'
'Ayçil gelesin! Anlat, Aladdin Beye hatunu nasıldır?" Karacelasun'un çağırmasıyla masaya bir hatun geldi. Gonca'yı o hale getiren baskını veren hatunun ta kendisiydi. Masaya, Aladdin'in tam önüne bir örtü bıraktı. Gonca'nın baş örtüsüydü, kan içindeydi.
"Zindanda kan içinde 'bebem bebem' diye kıvranırdı. Simdi sesi çıkmaz uslu uslu oturur."
"Hatununu sağ salim istersen haritayı veresin Aladdin."
"Onu görmek isterim!"
"Önce harita!"
"Onu görmeden sana inanacağımı nereden çıkarırsın!"
"İnanmak zorundasın Aladdin hatununu seversen iyiliğini istersen başka şansın yoktur."
Aladdin bir müddet kalakaldı. Düşünürdü aklı yalan söylediklerini bunun bir tuzak olduğunu söylese de kalbi çırpınıp dururdu. Görev fazlasıyla önemliydi. Şam ilinden özel olarak gelen hazineyi muhafaza etmek için sakladıkları yerden çıkarmalı ve Yenişehir'e götürmeliydi. Harita asla onların eline geçmemeliydi. Sadece bir başörtüye kanıp onlara inanamazdı Gonca'yı görmeliydi. Masadan hızla kalktı, alpler bu anı bekliyormuş gibi hemen etrafında vaziyet aldılar. Moğol nökerleri de gizlendikleri yerlerden çıkıp etraflarını sarmıştı. Aladdin kılıcını kınından çıkarıp Karacelasun'un boynuna dayadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kısa Hikayeler (Algon)
FanfictionHer bölüm birbirinden farklı konuları içermektedir.