"Hatalarının bedelini her gün yüzüme bakarak ödeyeceksin Hileci Hatun..." O gece Aladdin'in kurduğu tek cümle bu olmuştu. Ardından Gonca'yı öylece ayakta bırakıp üstündeki zırhı çıkarmış yatağın bir köşesine kıvrılıp yatmıştı şehzade.
Dakikalarca ayakta kalakaldı Gonca. Neye uğradığını şaşırmıştı. Ne hissedeceğini ne yapacağını bilemez vaziyette öylece yatakta hiçbir şey olmamış gibi yatan şehzadeye bakmıştı. Gözlerinden akan yaşları sildi usulca. Kesik kesik nefeslerinin arasında burnunu çekip durdu. Ellerindeki kınaya ilişti gözleri. Bu günün en mutlu günü olması gerekiyordu. Aladdin Ali'si onu kandırmıştı. Affetmemişti...
Kırmızı başlığını çıkarıp bir kenara fırlattı. Ses çıksın diye bilerek sert atmıştı lakin Aladdin dönüp bakmamış kıpırdamamıştı dahi. Sırtı ona dönüktü. Uyumadığını adı kadar iyi biliyordu. Uyumuyordu da sessiz sessiz ağlıyordu kimselere duyurmadan. Gül Goncası ile aynı odadaydı amma yüzüne dahi bakamazdı. Aklına söz geçiremez kalbinin üstün gelmesine bir türlü izin veremezdi. Ne kadar çok istiyordu kalkıp da Gonca'sına sarılmayı. Kokusunu içine çekip özür dilemeyi. Gözünden akan her yaşı silmeyi...
Gonca'nın eli bu sefer kuşağına gitti. Aladdin'in çıkarması gereken kuşağı çıkartıp sertçe yere fırlattı ceza verir gibi. Ardından üzerinde ne kadar takı varsa çıkarıp fırlattı. Çıkan her ses Aladdin'in canını daha çok yakıyordu. Kulakları en küçük seste dahi çınlıyor kalkmak istiyordu ama istifini hiç bozmadan öylece yatıyordu.
Gonca, üstünde kaftanından başka bir şey kalmadığında yatağa sırtını yaslayarak yere oturdu. Kapıyı izlemeye başladı. Sabaha kadar öylece gözlerinden usul usul akan yaşlarla kapıyı izledi. Aladdin'in ondan farklı kalır bir yanı yoktu. Sabah olup da ezan sesi sarayın koridorlarını inlettiğinde yerinden doğruldu Gonca. Yerdeki hiçbir şeyi toplamadan dolaptan bir kaç parça eşyasını alıp üstünü değiştirdi. Kapıyı sertçe kapatarak çıktığında vücuduna çivi gibi batan yataktan hızla kalktı şehzade. Kalkar kalkmaz ayağına batan şey ile yatağa geri oturmak zorunda kalmıştı. Ayağını tutarak sızlandı. Kafasını aşağı eğip yatağın dibinde ayağına batan şeyi gördüğünde dudaklarının kenarı kıvrıldı. Eğilip yerdeki küpeyi eline aldı. Bir müddet inceledi. Küçücük bir eşyası dahi onda böyle etki bırakırken nasıl yüz çevirmeye devam edecekti.
"Allah'ım sen bana güç ver Yarabbim. Sen her şeyin en hayırlısını en güzel şekilde nasip eyle." Gözlerini kapatıp dua etti. Ezan okunmuştu ağabeyi ve babası ile namaz kılması gerekti. Aslında bu gün Gonca ile beraber kılmalıydı lakin neyi doğru yapmışlardı ki? Ayaklanıp gece boyu Gonca'nın etrafa saçtığı eşyaları usulca topladı. Yatağı düzeltip güzelce üzerine yerleştirdi.
Üstünü giyinmek için yönlendiği sırada kapı yine aynı hiddetle açıldı. Gonca elinde testi ile içeri girip Aladdin'in tam önünde durdu.
"Hayırlı sabahların ola Aladdin Bey."
"Senin de Gonca Hatun."
"Üstünü değiştirip gelesin. Abdest suyunu getirdim." Gonca sediri işaret ederek konuştu. Aladdin ise bu davranışa fazlasıyla şaşırmıştı. İkiletmeden üstünü değiştirip abdest almak için sedire geçmişti. Gonca bir kere bile gözünün içine bakmamış sadece suyu dökmüş havlusunu uzatmıştı.
"Ben abdestimi az önce aldım. Namaz vakti geçmeden buyurasın." Elindeki ibriği kenara kenara kaldırıp, erinin gözüne bakma tenezzülünde bulunmadan namaz için seccadeleri yere serdi. Aladdin üzerindeki şaşkınlığı atamadan seccadesinde yerini alıp alık alık, başlığı çıkarıp yerine örtü bağlamak ile meşkul olan hatununa baktı. Hazırım dercesine ilk defa gözlerini erine çevirdi Gonca. Seccadesinde, erinin biraz gerisinde yerini aldı. Ardından namaza durdular. İkisinin de duası aynıydı. Duaları seccadeler kadar yakındı birbirlerine. Ruhları ise bir o kadar uzak ve kırgın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kısa Hikayeler (Algon)
Fiksi PenggemarHer bölüm birbirinden farklı konuları içermektedir.