-Seven Neylesin? (Part2) -

916 71 246
                                    

Gonca, Bala Hatun tarafından verilen özel görevi gerçekleştirmek için Söğüt'e doğru yola çıkmıştı. Dört nala atını sürüyor olabildiğince hızlı varmak için elinden geleni yapıyordu. Bala Hatun gecenin bir köründe ona bu görevi vermiş ardına alp bile vermeden hızla gidip gelmesini tembihlemişti. Kimselerin ruhu duymamalıydı. Yetiştirmesi gereken bir malumat vardı. Söğüt'teki aşhanenin başında durmak ile görevli olan bacıyanlardan Aykız Hatun'a bir an önce bitiği vermeliydi.   

Gecenin karanlığında ezbere bildiği yolları bir bir aştı. Gece yarısı olan da Söğüt'ün kapısına varmıştı. Alplar onu görür görmez kapıyı açmış içeri girmesine izin vermişti. Haberci güvercin ondan önce varmış olmalıydı.

Baş alp olduğunu tahmin ettiği biri tarafından karşılandı. Ardından hızla ara sokaklardan geçerek bir eve vardılar. Burası aşhaneden fazlasıyla uzak kuytuda kalmış bir yerdi. Alp eskimiş ahşap kapıyı açarak Gonca'ya içeri girmesi için işaret verdi. Ardından kapıyı kapatıp nöbet tutmak için karanlık sokakta saklandı.

Gonca bir tek mumun aydınlattığı küçücük odaya girdi.  Odada , sırtı dönük olduğu için, Aykız Hatun olduğunu tahmin ettiği hatuna doğru bir kaç adım attı. Geldiğini belli edercesine küçük bir ses çıkardı. 

"Hoş gelmişsin Gonca Hatun."

"Hoş gördük Aykız Hatun." Gonca gördüğü suret ile şaşırdı. Karşısında gençliğinin baharında bir hatun görmeyi beklemezdi. Kendisinin namını bir çok kez işitmiş amma Söğüt'e geldiğinde karşılaşma fırsatı bulamamıştı. 

"Bala Hatunum nasıllar? Sıhhati eyi midir?"

"Eyidir çok şükür. Kendisinin selamını getirdim."

"Aleykümselam. Sen de selamımı iletesin." 

 Gonca elini kuşağına götürerek bitiği çıkardı. Aykız Hatuna bir kaç adım yaklaşıp bitiği uzattı. İçinde bu kadar önemli ne yazardı? Merak ederdi ama onun haddi değildi bilmek. Gecenin bu saatinde bir hatunu tek başına gönderecek kadar önemli bir malumat olduğu açıktı. Aykız Hatun, Gonca'nın elinden bitiği alıp mum ışığına yaklaştı. Bir çırpıda yazanları okudu. Gonca yüz ifadesinden bir anlam çıkarmaya çalıştı ama hatunun suretinden bir şey belli olmazdı.

 "Her şey yolunda mıdır Aykız Hatun?"

"Değildir Gonca..." Aykız Hatun odanın bir köşesinden aldığı kağıt ve kalem ile hızla bir şeyler yazdı. Ardından bitiği Gonca'ya uzattı.

"Tez gidesin. Sabah ezanı okunmadan yetiştiresin." Gonca kafasını olumlu anlamda sallayıp bitiği aldı. Kuşağına yerleştirirken düşürdüğü mendili karanlıkta fark etmemişti.

"Allah'a emanet olasın."

"Sende Allah'a emanet olasın Gonca Hatun." Aykız hatun ile vedalaştıktan sonra eski ahşap kapıdan çıktı. Alp başı onu görünce saklandığı yerden çıkıp ahıra kadar eşlik etti. Ahıra girip atına bindi. Bala Hatun bu atı ona tahsis etmişti. Görevden sonra geri alır mıydı bilmezdi. Aceleden ata binmeyi ne kadar özlediğini dahi düşünememişti. Sahi kırlarda dört nala koşmayalı kaç bahar geçmişti. Babasından kalan at öleli yıllar olmuştu. 

"Gonca Hatun!" Söğüt'ten çıkmak için kapıya yanaştığında ismini duyması ile atını durdurdu. Arkasını dönüp baktığında gördüğü hatunu tanımazdı. 

"Buyurasın hatun."

"Bu sizindir." Hatun ata yaklaşarak elindeki mendili Gonca'ya uzattı. 

"Allah razı olsun." Kendi mendili olduğunu fark ettiğinde içini açıp hemen kontrol etti. Papatyaları hala içindeydi. Derin bir nefes çekti, rahatlamıştı. Sevdiği erden aldığı ilk ve son hediyeydi onlar. Kurumaya yüz tutmuş bir kaç papatya...

Kısa Hikayeler (Algon)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin