bir

800 36 5
                                    


"Bizzat kendi elimle yazmaya çekiniyorum galiba, kalemi elinde tutup seni zikretmesi bile cesaret istiyormuş meğerse. Kalem de bir silahtır,  diyen yazar ne doğru söylemiş. Şimdi şifa bulduğum kalem ve kağıda baktığımda namlusu bana dönmüş bir silahtan başka bir şey göremiyorum. Bu ne cüret, bu ne aymazlık be kardeşim?! Sen, sen adını dahi bilmediğim olmayan bir adamsın ne diye alırsın elimden tüm savunduklarımı? Ne haddine senin benim sınırlarımı aşmak? Ne diye üzerime yıkıyorsun tüm savunduklarımı? Kimsin be adam? Ömrümde görmedim böylesi saldırı. Okuduğum kitaba, içtiğim çaya, attığım adıma yahu tuttuğum kaleme ne diye hücum edersin? İnsaf et şu garibe, çıkma yoluma. Bırak düşüncelerimi, bırak şu çırpınan biçare yüreğimi. Düşmanın bile merhameti olur, saldırma daha fazla."

Telefonuna not ettiği mektuba baktı bir kez daha Kumru, sanki böyle olunca daha önemsiz oluyordu. Kalemle zikretmek gerçek yapacaktı sanki her şeyi bu sebeple kaçıncısını not ettiğini çoktan unuttuğu gerçek dahi olmayan adama yazdığı mektuplardan birini daha gizli dosyaya not etti.

Gözlüklerini eliyle itip dükkanın kapısına baktı, gelen giden yoktu epeydir. İşler dara düşünce hep içini bir korku sarardı, hüsnüzan etmek istemiyordu ama kovulursa nasıl geçinecekti?

Zaten küçük bir dükkandı, patronu da en nihayetinde bir terziydi. Rızkı veren Allah'a itimadı sonsuzdu ama o kadıncağızında sırf Allah korkusuna kendini çıkarmadığını biliyordu. Bazen içine sinmiyordu bu durum, kendi işi bırakmak istiyordu ama cesaret edemiyordu.

Bir senedir çalışıyordu, işi de epey iyi öğrenmişti. Bir daha yeniden bir iş bulmak ve oraya alışmak zordu. Hem de bu devirde Allah rızasını gözeterek çalışan kaç iş yeri vardı ki? Namaz vakitlerine dikkat eden, helali haramı gözeten doğru dürüst bir yer bulmak çok zordu. Bu sebeple de çalıştığı bu yere sıkı sıkı sarılmıştı. Ekonomik krizde bir mahalle terzisi ne kadar dayanabilirse o kadar dayanıyordu patronu ama ikisi de içten içe bu işin böyle sürmeyeceğini biliyordu.

İkindi vakti yaklaşınca dükkanın arka tarafındaki lavaboda abdestini tazeledi. Baş örtüsünü düzeltip ezanın okunmasını dua ederek bekledi, bir çıkış kapısı diledi Allah'tan. Bir artı sıfır tek göz bir evde yaşıyordu, onun bile kirasını zar zor denkleştiriyordu.

Yıllar olmuştu kendi kendine mücadele etmeye başlayalı, daha çocuk sayılan yaşlardan beri yarım yamalak işlerde çalışırdı. Bir babası vardı zamanında, bir de kulübeden bozma eski evleri. İki sene evvel onu da Hakka uğurlamış şu dünyada bir başına kalmıştı. Ne bir akrabası vardı ne de bir arkadaşı. Gerçi Kumru güvenemezdi insanlara, arkadaşlık kuramazdı. Yıllar yılı kalemi kağıdı kendine akren bellemiş, olmayan bir adama ilerideki eşine içini dökmüştü mektuplarla.

Şimdi ise onları, o kağıdı kalemi yeniden tutmaya cesareti yoktu. Çünkü hayalinde kurduğu adama çok alışmıştı ve asla gerçek olmayacak olmasından korkuyordu. Öyle biri var mı yok mu bilmiyordu bile, yalnızca ilerdeki eşine dua ederken birden tutulmuştu etti dualara. İş garip bir hal alınca korkmuştu, ettiği duadan korkmuştu en çok da olmayan sevdiğinin hiç var olmayan biri olmasından korkmuştu. Bir hayale tutulmuş olma ihtimali canını yakıyordu bu sebeple artık kağıda değil de telefona not alıyordu mektuplarını.

Dükkanın kapanma vakti geldiğinde yaşlı kadının uzattığı içinde günlük harçlığı olan zarfı aldı.

"Allah bereket versin Hacer teyze, kaçta geleyim yarın?" karşısında bir sağa bir sola bakınan kadından korktuğunun başına geleceğini anlasa da çaktırmadı. Neticede biliyordu bugünün geleceğini.

Kadının yanındaki sandalyeye oturdu, belli ki söyleyecekleri vardı. Ellerini tutan yaşlı kadına içini rahatlatmak için gülümsedi.

"Allah razı olsun kızım senden, bir senedir varınla yoğunla çalıştın bu dükkanda. Ama artık güç yetirmez oldum, kapatacağım dükkanı oğlanın yanına yerleşeceğim. Yaş geldi yetmişe yoruldum gayri, az da oğlanlar bakacak bana. Seni de yarı yolda bıraktım hakkını helal et. Bir haftalık yevmiyen var o zarfta, keşke olsa daha fazla versem ama beni biliyorsun yavrum. Bana hem yarenlik yaptın hem de işlere koşturdun dilerim ki daha iyi yerlere gelesin, gönlündekini bulasın. Dükkanı kapatacağım için bu malzemeleri satacaktım ama gönlüm razı gelmedi zaten pek bir şey yok ya kabul edersen bu kumaşları bu makineyi al götür. Evinde dikip satar kendine harçlık edersin, en azından bunu yapabileyim sana."

KumruHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin