on yedi

213 17 49
                                    

Halil aldığı cevaba pek hazır değildi. Bir anlık şaşırsa da hemen kendini toparladı, boğazını temizledi seslice. Demek Kumru'nun abisi savcıydı. Abisinin yanında sessizce duran kıza kaydı gözü. Savcı olduğunu o da burada, herkesle bir öğrenmişe benziyordu.

Gözlüklerin ardındaki kahverengi hareler şaşkınlıkla büyümüş, epey heyecanlı geçen gecenin tesiri ile yanakları al al olmuştu. Baktıkça içinde büyüyen sevgiye engel olamıyordu Halil. Küçük bir kız çocuğu edasıyla abisine bakışı ve meraklı sorular sorması mest ediyordu Halil'i. Sanki az önce sözlenmemiş, sözlüsünün bir anda abisi ortaya çıkmamış, sevdiği kadının abisine bilmeden yumrukla dalmamış gibi hülyalı hülyalı seyrediyordu Kumru'yu. Cihan harbi çıksa, öyle bir kaosta bile anında seçebilirdi kalbi müstakbel eşini.

Murat, Halil'in dumura uğramış yüz ifadesinden sonra Kumru'ya bakınca değişen şapşal bakışlarına, gülüşüne şahit olunca uyarmak mahiyetinde koluyla dürttü arkadaşını. "Çek kardeşim gözlerini, Mecnun oldun." dedi ikaz ederken. Abisinin olması bir yana günaha sürükleniyordu. Sözlenmiş olması Kumru'yu ona helal kılmıyordu.

Halil tam beline gelen sert dirsek vuruşunu beklemediğinden ağzından bir inleme kaçtı. Ses küçük de olsa dikkat çekmişti, bakışlar onları bulmuştu. Reis Ali'nin keskin bakışları altında arkadaşına doğru eğildi. "Manyak mısın Murat, ne yapıyorsun?!" dedi dişlerinin arasından. Öfkeyle konuşması karşısındaki adamı hiç enterese etmiyor gibiydi. Murat arkasına yaslandı, ellerini birbirine geçirdi ve omuz silkti.

"Derine diyorum, dalma kardeşim. Daha gençsin mazallah."

Halil, Murat'ın söylediğini o an anlamıştı. Alenen, herkesin içinde öylece bakakalmıştı Kumru'ya. Dikkati tek bir şeyi bulmuştu ve geriye kalan her şey silinip gitmişti. Karşısında dikkatle onu izleyen savcıyı bile unutmuştu.

Reis Ali kardeşinin sorularını yanıtlarken bir yandan da göz ucuyla Halil'i takip ediyordu. Sohbeti bölemezken, yabancı onca insan içinde gidip de adama neden bakıyorsun diye hesap soramazdı. Fakat elbet tüm bunları yapacağı vakit gelecekti. Taze damata karşı kafasındaki liste git gide kabarıyordu.

"Seni büyüten aileye de maşallah, koca savcı yetiştirmişler." diyen Ayşen bunu içten söylemişti. Reis Ali'nin efendi bir çocuğa benziyordu. Kumru adına çok sevinmişti, kardeşini bir yıldır arayan bir adam onun her daim yanında olurdu. Kimsesizliğin açtığı yaraları sarmak için Rabbin'in bir hediyesi gibiydi.

Reis Ali küçük bir tebessümle karşılık verdi kadının söylediğine. Davulun sesi uzaktan hoş geliyordu, aile denen şeyi bu yaşına dek bilmediği gerçeğini kendine sakladı. Elbette tüm bunları kardeşiyle konuşacaktı ama vakit lazımdı.

Halil dikkatle Reis Ali'yi izledi. Annesinin söylediklerinden sonra yüzünde bir değişiklik olmamıştı, buz gibiydi bu adam. Çözemedi.

"Herkesle tanışıp az çok merakları giderebildiysem," derken hareketlendi. Evrakların olduğu çantayı kapattı. Kardeşine doğru dönüp konuşmasına devam etti. Hala şaşkın gözlerle etrafı seyreden kızın yalnız kalıp olanları sindirmeye ihtiyacı vardı.

"Ben artık gideyim, saat epey geç oldu. Senin için de zor bir gün, bu şekilde öğrenmeni istemezdim ama..." cümlesine devam ederken gözü Halil'i buldu. Bu ani gelişmenin nedeni bu adamdı. Halil imayı gayet net anlamıştı, nereden bilebilirdi bu adamın Kumru'nun abisi olduğunu? Anlında yazmıyordu ya.

KumruHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin