yirmi üç

72 9 22
                                    

Kamp bitmiş, Halil Mahir'in de dediği gibi bir kaç saat sonra evine dönmüştü ikili. Kumru bu yeni deneyimi çok sevmiş olsa da soğuyan hava sebebiyle kışın gitmeyi pek uygun görmemişti. Derisi kalın olan ve soğuk işlemeyen Halil Mahir'in aksine Kumru çok üşürdü. Kamp boyunca elleri ve yüzü soğuktan kızarmış ve buz gibi olmuştu.

"Bir de gelmeyi reddediyordun Kumru Hanım. Burnunun hala kıpkırmızı." dedi Halil Mahir. Yatağın içinde polar gecelikle oturan karısına gülerek. Kendisi şort tişört gezerken, Kumru en kalın gecelikleri ile duruyordu.

Kumru eline sıcak nefesini üfleyerek burnunu sıkıca tuttu. Evet, hala soğuktu. Kendisinin bu kadar üşümesine rağmen kocasının yaz günü gibi gezmesi ayrı abesti.

"Sana baktıkça üşüyorum Mahir."

"Ben tam tersi olduğunu düşünüyordum." dedi Halil Mahir karısının yüzüne bakarken.

"Nasıl yan..." cümlesini tamamlayamadan Halil Mahir'in ne kast ettiğini anlayan Kumru'nun yüzü daha da kızarmaya başladı. Aniden bu kadar kızarabilen eşine seslice güldü Halil Mahir. En küçük bir imâsında hala utanan eşine alışmıştı ama uğraşmaktan da geri durmuyordu.

"Gönülkuşu," dedi ve karısının yanına, yatağa geçti. Kollarının arasına alıp sıkıca sarıldı. Kendi sıcak ellerini, Kumru'nun geceliğinin içinden soğuk tenine değdirdi. Tabi ki sadece ısınsın diyeydi, art niyet yoktu.

Ürperen Kumru, önce refleks olarak geri çekilmeye çalışsa da sonra kendi iyice sindi kocasının göğsüne.

"Her imada nasıl bu kadar kızarabiliyorsun?" dedi başını eğip Kumru ile göz göze gelmeye çalışırken. Kumru ise Halil Mahir'in kolları arasında, başını onun boyun girintisine koymuşken epey rahattı ve mayışmıştı. Kocasının odunsu kokusu içine çekerken aynı zamanda sıcaklığı ile ısınıyordu.

"Uyumuş olamazsın değil mi?"

Kumru başını aynı yerinde sağa sola salladı. Yine derin bir nefes çekerek, Halil Mahir'in kokusunu içine çekti. Burada olmayı seviyordu. Başını hafif geriye çekip göz göze gelmelerini sağladı.

"Sen kızarmama neden olacak şeyler söylemezsen sevgili kocam, neden kızarayım?"

Halil Mahir, yüzünde beliren gülümsemeyle kaşını kaldırdı. Diğer elini de Kumru'nun tenine değecek şekilde yerleştirdi. Bir yandan da eliyle okşuyordu, yine hızlı ısınması içindi. Karısının üşümesine kıyamadığından yani.

"Karıma söylediklerim karımı neden kızartsın sevgili karım?"

Kumru içinde bu kadar karım vurgusu geçen cümleyle kahkaha attı. "Kocam son zamanlara biraz, epey, fazlaca açık konuştuğu için olabilir mi?"

"Açık mı konuşuyorum? Karıcım bence sen epey kapalı konuşuyorsun. Bazı düşüncelerimi kasmadan dile getirmek neden abes olsun?"

Kumru bu kez gülmedi, Halil Mahir'in haklılık payı vardı. Bu ilişkide kaçak dövüşen, ima eden hep oydu. Halil Mahir ise açıkça ne düşünürse, hissederse kırmadan dökmeden açıklardı kendini. İsteklerini bazen baskılayan, bazen sadece gözleriyle seven, kelimleri kağıt kalem harici başka aracı ile aktarmayı beceremeyen hep kendisi olmuştu.

"Ne oldu Kumru?" diyen kocasına bir şey yok der gibi başını sallayacaktı ki vazgeçti. Ne düşünürse düşünsün, anlataması gereken en önemli kişi kocasıydı. Bunu daha önce de konuşmuşlardı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 7 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KumruHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin