Ayşen ve Ahmet Mahir

184 10 6
                                    

Bu kurgu, Halil Mahir Sazlı'nın anne ve babasının hikayesidir.

"Hocam Allah razısı için açın kapıyı!" yumruklanan kapının sesiyle uyandı Kemal. Mahalleye yeni atanmıştı, daha üç ay olmuştu ama mesleği gereği bir çok insanla tanışmıştı. Kapıyı çalanı sesinden tanıdı. Cami cemaatinden Halil Efendiydi bu.

Kardeşinin odasına göz ucuyla baktı, o da sesten uyanmıştı. Eliyle durmasını işaret etti, gecenin bu vakti neydi bu adamın derdi?

"Kemal hocam oğlum yaralı, araba da bozuk götüremedik hastaneye. Bir gelip baksanız, sizden başkası gelmedi aklıma." diyen adama baktı. Durumu ciddiydi galiba, son çare buraya koşmuştu belli ki.

"Halil amca ben ne anlarım yaradan, geleyim elbet de doktor lazım oğluna." dedi Kemal ceketini giyerken. Hava serindi, kış bastıracaktı. Karşısındaki adam çaresizce bekliyordu, üzerinde ince bir gömlekle çıkıp gelmişti. Askıdaki genişçe ceketi de onun omzuna attı. Halil Efendi ceketinin olmadığını o an fark etmişti, can havli ile koşup gelmişti. Ateşler içinde yatıyordu oğlu, yaralı olduğunu nasıl oldu bellememişlerdi bilmiyordu.

"Ayşen, abim hazırlan hadi!" diyerek seslendi kardeşine. Doktor değildi belki ama kardeşinin yardımı dokunurdu, hemşireydi neticede.

Ayşen konuşulanları duymuştu, daha o an hazırlanmaya başladı. Gecenin bir vakti insana kapı çaldıran dert geri çevrilmezdi.

Örtüsünü dikkatlice iğneleyip masasının kenarındaki çantasını aldı. Elinden geldiği kadarını yapardı en azından. Çantayı kontrol etti, ne kadar yeterli olurdu bilemedi. "Geldim abi." dedi kendini bekleyen adama selam verirken.

Karanlığa eşlik eden soğuk iliklerine işlerken hepsinin aklında tek şey vardı. Ayşen yeni mezun olmuştu ama tecrübesiz değildi. Becerikli bir hemşireydi. Yaşlı adamın anlattıklarından oğlunun yarasını ailesinden gizlediğini anlamıştı. Belki anlatsa şimdi böyle olmazdı, sorumsuzluğuna kızsa da ses etmedi. Bunun sırası değildi.

Eve girdiklerinde genç adamı sobanın yanı başındaki sedirde yatarken buldular. Fatma Hanım ise  oğlunun başına sirkeli bez koyuyordu o sıra. Ayşen'in geldiğini görünce yanına vardı hemen: "Ahmet'im ateşler içinde yanıyor Ayşen kızım, karnında da sarılı bir yara var. Bezde de kan lekesi..." derken göz yaşı döküyordu.

Ağlamaktan konuşamayan eşini uyardı Halil Efendi, "Bırak da kız yardım etsin hanım, engel olma."dedi.

Alnındaki bezi başından alıp kovaya bıraktı Ayşen. Hemen peşine boncuk boncuk terler birikti gergin alnında adamın. Çantasından dereceye çıkardı, dudaklarının arasına yerleştirdi. Endişeyle adamın yüzüne baktı, epey terliyordu. Muhtemelen yarası enfeksiyon kapmıştı.

Anne ve babasını endişelendirmemek için abisine seslendi. Adamın ateşi 40'a geliyordu, havale geçirmek üzereydi. Üzerindeki battaniyeyi, yorganı çekti hemen. Titreyen bedeni gördüğünde engel olmaya çalıştı, dikişleri açılabilirdi.

"Abi tut, yarasına bakmak lazım. Kazağını çıkaralım ateşi çok." dedi Ayşen. Kemal, Ahmet'in üzerindeki kazağı çıkardı dikkatlice. Ahmet'in yüksek ateşten dolayı bilinci yerinde değildi, titriyordu.

"Doktor lazım, bendeki ilaç yeterli gelmez." dedi Ayşen abisine. Adamın elinden gelen bir şey olsa onlara gelmeyeceği de aşikardı.

KumruHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin