IRMAK TEZEL
Korktuğumun farkındaydım.
Sanki yaşama ince bir saç teliyle bağlıymışım gibi korkuyordum hem de. Bu yaşımda beni en çok korkutan şeyin aşık olmak duygusu olması ne kadar da komikti. Ancak öyleydi. Aşık olmaktan korkuyordum. Çünkü biliyordum, arkadaşlarımı bile gözümden sakınan, sevdiğinde kendini feda etmekten çekinmeyen ben ; aşık olursa kimliğinin ölümünü duyuracak demekti. Bu his beni ben olmaktan çıkaracaktı ve seçimlerini asla tahmin edemeyeceğim birine evrilecektim.
Yaşamımda kontrole muhtaç biriydim, aşık olmaktan ve kalbimin kırılmasından deli gibi korkuyordum. Her zaman bir erkeğin bir kadını terk edeceğine inanırdım. Belki de babamın annemi terk edişini ve annemin zamanla ne kadar yorulduğunu yakından gözlemlediğim için böyleydim. Ve biz on yedi yaşındaydık henüz. Sonumuzun kalp kırıklığı olacağı fosforlu bir tabela kadar barizdi.
Bu his buna değer miydi? Bunu bilerek göze almama ve kalbimi ortaya koymama değer miydi?
Gözleri kapalı tutardı kalbimi o adam. Ona aslında neyi teslim ettiğimi bile anlamazdı. Erkekler çoğunlukla güvenilmezdi. Genç bir erkekse hiç. Ancak tehlikeye savrulduğumun ve buna mani olamadığımın da farkındaydım.
Belki yaşıma göre fazla bilgiç davranıyordum. Belki de önlenemez realizmim Doruk Atacan'ın yapabileceğinden daha fazla ruhumun katili olurdu. Belki zamanla kendimi kontrolümü kaybettirecek her duygudan öyle bir soyutlardım ki, asıl öyle kim olduğumu anlayamaz hale gelirdim. Belki darbelerden etkilenmeyeyim diye bir taş kadar sert olurdum ancak, aynı zamanda hiçbir his bana yaşadığımı da hissettiremezdi.
Belki de en kötü mutsuzluk, hissetmemiş olmaktan daha iyiydi.
Erkeklerle sohbetlerim her zaman, çok tuhafsın, ilginç birisin gibi cümlelerle taçlandırılırdı. İşte o zamanlarda hep ''Öyle miyim?'' diye düşünürdüm, sadece benden beklediğiniz kişi değilim. Ve olmadığınız tek kalıp için ben, sizde uyandırdığım hissi sırf garip ve tutunulur buldunuz diye yürümeyecek aramızdaki bu şey, derdim.
Doruk için de böyleydim. Tuhaf. İlginç. Beklenmedik.
Fakat ilk kez, biri benim için böyle olmayı başarmıştı.
Ön yargılarıyla yaşayan ben, yargılı insanları hoş bulmazdım. Ve o benim gibi yargısız infaz yapmazdı. Çünkü farklı olana tahammülü ve saygısı vardı. Azimliydi ve cesareti takdir eden korkak ben için fazlasıyla cesur biriydi. Değeceğini düşündüğü şeyler için sonuçlarını düşünmeden savaşıyordu. Ailesine ve dostlarına karşın oldukça ilgili ve sevecendi.
O yaşadığını hissettiren duyguların peşinden koşuyordu ve ben ise sadece kaçıyordum. Hatta belli ki tek bildiğim eylem kaçmaktı. Biraz bile durup düşünmeden kaçıyordum.
Seçtiğim yollarda gururumu bahane edip ona sığınıyordum. Kalıplarıma gömülüyor ve beni ürküten duyguları yok sayıyordum. Çoktan bir taş olmuştum belki de. Artık yaşadığımı hissetmek için çok mu geç kalmıştım?
Sanmıyorum.
Henüz geç kalmış sayılmazdım. Hala beni etkileyebilen duygular vardı. Beni şaşırtan, ürküten, kıta değiştirmek istememe neden olan. Belki de ruhum yardım çığlığını atıyordu.
Irmak, direnme artık diyordu. Ve ben pes etmek üzere olduğumun da her şey kadar farkındaydım.
Düşüncelerim beynime basınç uyguluyor, canımı sanki mümkünmüş gibi daha fazla sıkmaya çalışıyordu.Başımın içindeki düşünceler bile ağrıyordu.
En basit kelimeleri bile uyumadan önce zihnime süzülerek beni koca bir karmaşaya sürüklüyordu. Onu düşündükçe içime kapanıyordum. Gülümsemesi aklıma geldiğinde derince bir nefesi içime doğru çekiverdim. Okyanus mavisi gözleri zihnime ulaşmadan düşünmeyi kesmeliydim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
POPÜLER KÖLELER
Jugendliteratur✾ ''Bugünün geleceğinin hayalini bile kuramazdım,'' diye fısıldadı kız, gökyüzündeki yıldızlara umut dolu gözleriyle bakarken. ''Böyle bir şeyi aklımdan bile geçiremezdim,'' diye devam etti. Sonrasında komik bir şey hatırlamış gibi kendi kendine gül...