Aren'in aniden belimden tutması ile neye uğradığımı şaşırdım. O ise dikkatli bir şekilde bakıp "İyi misin," dedi. Bana doğru eğildiği için sıcak nefesi yüzüme vuruyordu. Hafifçe başımı sallayıp "İyiyim, başım döndü sadece." diye yanıtladım. Emin olabilmek için gözleri bir süre yüzümde oyalandı. Ne kadar yakın olduğunu fark ettiğimde içgüdüsel olarak geri çekilmek istedim ama tutuşu çok sıkı olduğu için hareket etmedim.
En sonunda boğazını temizleyip ellerini belimden çekti. "Visal Komutan'a söyleyeyim çıkış işlemlerini o halletsin. Gidiyoruz." Ben daha ağzımı açamadan beni kucaklayıp taşıması bir oldu. Büyüttüğüm gözlerim ile ona baktım "Aren, indir beni ben senin komutanınım vallahi acımam!" diye cırladım.
Aren ise beni umursamayıp taşımaya devam etti, ben ise ondan kurtulmak için çırpınıyordum. İki kolu ile beni kurbanlık koyun gibi tuttuğu için hareket bile edemiyordum gerçi. Koridordaki insanların öcü görmüş gibi olan bakışları eşliğinde hastaneden çıktığımızda tek kolumu sonunda Aren'den kurtarmayı başardım ve kafasına sağlam bir yumruk attım.
Terörist olmadığına dua etsin köpek. İnsanların önünde beni taşıyor bir de.
Başını aniden bana döndürüp çatık kaşları ile bana baktığında boku yediğimi anladım.
"Aren, gülüm, balım... ben senin komutanınım. Sakin ol, sakin ol..." Onu yumuşatmaya çalıştım ama o hareket etmeden bana bakmaya devam etti, beni taşımayı bırakmadı. "Sizi şimdi şuradaki çöp kutusuna fırlatmamı istemiyorsanız susun." Sevimli çıkartmaya çalıştığı sesi sevimlinin aksine tehditkardı. Gülümsedim ve ona baktım. "Hem o kadar da sert vurmadım, değil mi?"
"Burnum hala zonkluyor, ne serti amına koyayım." Nefesinin altından mırıldandı. Sessizce kıkırdadığımda dudaklarının kenarları kıvrılır gibi oldu ama gülümsemedi. O sırada telefonu çaldı, tek eli ile beni tutarken diğer elini cebine attı ve telefonunu açtı. "Efendim komutanım?"
Telefonda konuşan kişiyi biraz dinledikten sonra kaşları hafif çatıldı. "Rütbede miyiz?" telefondaki kişiyi dinledikten sonra ağzı "Hee, desene öyle!" dermiş gibi aralandı.
Kimle konuşuyor bu lavuk?
"Tamam, ben Azra Komutan'ı-" Bir şey diyecekti ama kucağında beni taşıdığı aklına gelince duraksadı. "-Evet, yanımda zaten. Yok yok, yürüyebiliyor." Kıkırdamamak için zor dururken hastanenin çıkışında Demir'in arabasını gördüm. Aren'i uyarmak için hafifçe dürttüm ve başımla arabayı işaret ettim. Nefesinin altından sessizce küfür etti. Sanırım kucağında komutanını taşıdığının görülmesini istemiyordu.
Mantıklı, bende meraklısı değildim zaten.
Küçük düşürülmeyi sevmiyordum ama hayvan herif rütbesi benden düşük olmasına rağmen abimmiş gibi davranıyordu. Bazen gıcık olsam da genelde pek bir şey demiyordum. Neden bilmiyorum ama içten içe hoşuma gidiyordu.
"Yok bir şey olmadı. Sigaram bitmiş diye küfür ettim. Demir gelmiş, arabası çıkışta."
Yanında sigarası olmamasına rağmen telefondaki kişi küfür ettiğini duyduğu için yalan söyledi. Sesimi çıkartmadım ve telefon konuşmasını bitirmesini bekledim. Telefon konuşması bittikten sonra kiminle konuştuğunu merak ettiğim için telefonunun ekranından bakmaya çalıştım. Büyük ihtimalle Visal Komutan'dı ama yine de sormak istiyordum.
"Kimdi O?"
"Visal Komutan."
Demirin arabasına ilerlemek yerine hastanenin bahçesindeki banklara yöneldiğinde hafif kaşlarımı çattım. "Niye oraya gidiyoruz?" Boş olan bir bankın yanına gelip beni oraya oturttuğunda üşümemem için üzerindeki siyah ceketi omuzlarıma astı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEFTUN
RandomAzra, timi ile yoğun ve zorlu bir çatışma sırasında vurulur. Durumu ağır olan Azra, gittiği hastanede doktor eksiği olması nedeniyle geç tedavi edilmek zorunda kalır. Fakat... onu tedavi eden doktorun ufak bir süprizi vardı.