2

1.8K 67 9
                                    

Sabah, yattığım yatakta bağırış seslerine uyandım.

"Utanmıyor musun Güz'ü yalanlarına alet ederken Delfin?"

"Baba, sorunun ne? Neden bu kadar öfkelisin anlamıyorum!"

"Sorunum, 19 yaşındaki kızımın bana yalan söylemiş olması!"

"Eğlenmek istedim sadece!"

"Ve baban sana kızamasın diye buna Güz'ü alet ettin!"

"Senin derdin yalan söylemem mi yoksa Güz mü baba?"

"Ne saçmalıyorsun sen?" Sesi birden buz gibi olmuştu.

"Bilmiyorum... Yalnız kalmama izin verir misin? Gitar kursum başlayacak, hazırlanmalıyım."

Kapıyı çarptı ve çıktı. Ardından merdivenleri indiğini duydum. Bu yüzden üstüme çekidüzen verdim.

"Günaydın, Arman Amca."

"Günaydın." Sesi oldukça düzdü.

Kahvaltı hazırlamak için mutfağa ilerlediğinde peşinden yürüdüm. "Ben," dedim.

"Ne sen?" Arkasını dönüp salatalık doğramaya başladı.

"Benim yüzümden Delfin'e yüklenmeyin, onun bir suçu yok..."

Elindeki bıçağı bırakıp bana döndüğünde, vücuduyla tezgah arasında kaldığımdan kıpırdayacak yerim yoktu.

"Öyle mi küçük hanım?" Sesi eğleniyor gibiydi.

"Öyle." İstikrarımı bozmadım.

"Dün o lavuk seni Delfin yüzünden gittiğin partide taciz ederken de mi suçu yoktu Delfinin?" Yüzüme doğru fısıldadı.

Sessiz kaldım.

"Kalçana dokunmuş, öyle mi mioche?"

"Çok... yakın duruyorsunuz."

"Rahatsız mısın?"

Sesimi çıkarmadım. Kafasını boynuma yaklaştırıp burnunu boyun girintime sürttüğünde baştan aşağı ürperdim.

"Aptal kız."

Geri çekildi.

Birkaç saniye sonra da Delfin'in merdivenlerden inme sesi gelmişti.

"Ben çıkıyorum. Güz, geliyor musun?"

Tam cevap verecektim ki, "O benimle kahvaltı yapacak."

"İyi." dedi Delfin ve çıktı.

Kaşlarım çatık bir şekildr Alejandro'ya döndüm. "Amacın ne?"

Bana bakmadı ama sırıttığı sesinden belliydi. "Bilmem, sence ne?"

"Anlayamıyorum."

Bana döndü, elindeki salatalığı dudaklarıma uzattı. Ne yaptığımı sorgulamadan dudaklarımı araladım ve çiğnedim.

Güldü.

Tanrım, bu adamdan etkilenmemek çok zordu.

Ada tezgahın bir tarafındaki bar sandalyesine oturup telefonuma bakmaya başladım.

Alejandro tezgaha birkaç tabak koyup yanıma oturdu. Yemek yemeye başlamıştı ki benim yemediğimi görünce bakışları bana döndü.

Telefonuma uzanıp elimden çekti. "Neye bakıyorsun böyle pürdikkat?!"

"Verir misin telefonumu?"

"Hayır. Bu oğlana mı aşıksın?" Instagram açık kalmıştı ve büyük ihtimalle rastgele bir hesaba girmişti telefonu elimden alırken.

"Ne, hayır, ne saçmalıyorsun? Telefonumu ver!"

"İyi, tipsizin teki zaten." Telefonu açtığım avcuma bıraktı. "Yemek ye. Çöp gibi kalmışsın."

"Kilom gayet yerinde."

Güldü.

"Tek elimle tek seferde kaldırırım seni."

Yutkundum. Tamam, böyle duyunca etkileyici gelmişti.

"Kaldırmanı gerektirecek bir durum olmadığına göre bunu düşünmene gerek yok." dedim ve önümdeki pancakee uzandım.

Sırıttı. Tuhaf bir sessizlikle kahvaltı yaptık.

Arkadaşımın babasıyla, arkadaşım evde yokken bu şekilde konuşarak baş başa, yan yana kahvaltı yapmak çok tuhaftı.

Ama Alejandro'yla bunu yapmak, karnımın kasılmasına da sebep olmuştu.

O kalktı, ben ise kahvaltım bitince salona geçtim. Birkaç dakika sonra üstünde halter kesim bol bir tişört ve eşofmanıyla aşağı indi. Kolları bacağımın iki katıydı.

"Ben çıkıyorum, seni bırakmamı ister misin?"

"Olur." dedim itiraz etmeden. Eve gitmem ve annemin artıklarını temizlemem gerekiyordu.

"İyi, gel bakalım."

Peşinden yürüdüm ve arabaya bindik. Radyoda çalan Fransızca şarkıya eşlik etmeye başladı. Erkeksi sesi şarkı söylerken daha da karizmatik geliyordu kulağa.

"Mon histoire c'est l'histoire d'un amour
Ma complainte c'est la plainte de deux cœurs
Un roman comme tant d'autres
Qui pourrait etre le votre
Gens d'ici ou bien d'ailleurs."

Birkaç kez bana baktı. Bense bakışlarımı yoldan çekmedim.

Evin önünde durduğumuzda, "Başına bela açma." dedi ve ben indikten sonra gazladı.

Bu adam niye böyle davranıyordu?

Alejandro (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin