Slm yine ben😻🤍
Arkadassaklar önceden uyariyim "aaa blabla kitapta da boyleydi/ ayyy blablayi hatirlatti" gibi yorumlar görmek istemiyorum zaten ne yazsak blablaya benziyor ve siz de blablayi coook iyi biliyorsunuz hayır yani tamam mükemmel bir kitaptı yazarın anlatımı mükemmeldi ama ikisinin düşman olduğu her kitaba da yazmazsanız çok iyi olur🤍
Konuyu söyleyince yazmamı söylemiştiniz alın ilk bolum🥂😻
Başlama tarihleri🤡🥂
MASKELİ BALO
"Yüzüne taktığı maske ne kadar kalın olursa olsun benim gözlerim onu çıplaklığıyla bir kere gördü, bir daha asla unutmayacak"
🥂
Bazı seçimlerinizi değiştirebilirdiniz değil mi?
Pişman olursunuz ve o seçimden kurtulabilirsiniz.
Bağlandığınız birinden ayrılamazsınız.
Siz ne kadar kendinizi kandırsanız da içinizde o kişiye karşı bir kırgınlık, özlem her zaman olacaktır.
Neden bunlar onun için geçerli değildi. Seçimlerini değiştiremezdi, herkesten ayrılmak zorundaydı. Görevi mi onu böyle yapıyordu yoksa hissizliği mi? Gerçi, görevi yüzünden hissizleşmişti belki de. Bunu ne o anlayabiliyordu ne de çevresi. Karanlık bir duvar. Ne kadar konuşsanızda ne size tepki verir ne de bir belirti. Ayrıca görüntüsüyle de huzur vermezdi. Simsiyah ve dümdüz. Kimin hoşuna giderdi ki?
Lee Know. İşte o bir siyah duvardı.
Kimse onun hakkında adamakıllı bir şey bilmezdi. Buydu işte onu siyah duvar yapan. Bilinmezliği. Onunla ilgili bilinen birkaç şeyden biri de temizlik hastalığıydı. Odasının bir yerinde toz bulamazdınız. Bizzat kendisi siler ve kendisi toplardı.
Titiz Komutan Lee Know.
Tertemiz masasının üstünde birkaç dosya ve kahve bardağı duruyordu. Bardağın ağız kısmından iki parmağını gezdirerek dosyaları okurken kapının tık tıklanmasıyla 'gel' diye seslendi kapı dışındaki askere. İçeri giren asker selamını verip söze girdi.
"Komutanım, 8. ordudaki Er Seo Changbin buraya döndüğü gece saldırıya uğramış. Hwang Bey'e rapor veriyor. Sizin de gelmenizi rica etti" dedi çekik gözlü çocuk. Ayağa kalkınca önden komutanı arkasından askeri revire, askerlerinin acı çektiği o alana gitmişlerdi. Beyaz perdeyi çekip hemşirelerin koşuştuğu koridordan geçerek perdeyi araladılar.
"... Yabancı dil konuşuyorlardı. Sanırsam İngilizceydi. Karanlık olduğu için yüzleri gözükmüyordu ama birisi palyaço maskesi tak-" Hyunjin hızla ayağa kalktığında Minho'ya baktı.
"Lee yine palyaço! Sana da saldırmıştı" dedi sinirle. Onu onayladı ve az önce onu buraya yönlendiren askeri yanına çağırdı. "Toplantı odasını hazırla, plan yapacağız" dedi ve askerin selam verip gitmesini sağladı.
Demek kovalamaca oynayacaklardı.
Severdi.
Hwang ve Lee revirden ayrılıp toplantı odasına doğru yöneldiler. Lee'nin aklında sadece o herife işkence çektirmek vardı. Kendisine saldırmıştı daha da önemlisi askerine de saldırmıştı. Af diletecekti. "Hwang, o adamı öldürmeme yardım edecek misin?" diye kararlı bir şekilde yanındakinin gözlerine baktı. "Aman Tanrım! Benimle konuştun! Tabii ki ederim Lino!" dedi. Hwang her zaman onunla konuşmaya çalışır ama o yüz vermezdi. Hwang ne kadar üzülse de kafaya takmaz ve onu görmezden gelirdi. Bu yüzden ufak bir teklife bu kadar sevinmişti. Her zaman yaptığı gibi kendisine kocaman bir gülümseme sunan oğlana göz devirdi.
Kapıyı araladıklarında içeri de bütün komutanların olduğunu görünce yerlerine geçtiler. Herkesin gözü Lee'deydi, ne için çağırdıklarını merak etmişlerdi doğrusu. "Pekâla, sizi neden burada topladığımı az buçuk biliyorsunuzdur. Er Seo Changbin palyaço tarafından saldırıya uğradı. Hatırlarsanız ben de aynı kişi tarafından saldırıya uğramıştım. Eğer onu durdurmazsak bizim için daha çok tehlike teşkil edeceğini sanıyorum." dedi ve masanın üzerindeki suyundan bir yudum aldı. Bu sırada da bir komutan "Nasıl durdurmaya planlıyorsun?" diye sorusunu yöneltti. Lee başını sallayıp ayağa kalktı.
"Maskeli balo."
Birkaç kişi sinirle ayağa kalktı. "Ne diyorsun sen Lee! Vatanın içinde düşman kaynıyor sen balodan bahsediyorsun!" Çoğu kişiden de buna benzer mırıltılar çıkınca Lee araya girdi. "İlk olarak çenenizi kapatın Bay Kim. Yang, kitabı ver" dedi sakin bir tonda. Elindeki kalın kitabı masadaki komutanlara gösterdi.
"Nutuk. Daha önce duydunuz mu? Tabii duymazsınız. Atatürk'ün yani birebir Türkiye'nin kurucusunun ülkeyi kurtarırken yazdığı kitap. Uzun süredir bu kitabı okuyorum ve bir şey ilgimi çekti. Büyük Taaruz'dan önce düşman ülkeyi kandırmak amacıyla ülkede balolar ve futbol maçları düzenleniyordu ve düşman da oltaya geliyordu. Fakat siz tabii ki bunu düşünemediniz. Aklınız fikriniz yargılamada değil mi? Sizin gibi o adam da o kadar nefret aldı ki zamanında. Yine yanılanlar adamı yargılayanlar oldu. Gerçi, Türk halkı hâla onu yargılamaya devam ediyor ama... Bu yüzden aptallığı kesip geniş düşünün. Ayrıca okumanızı öneririm. Birkaç şey öğrenirsiniz belki. Askerlere normal bir maskeli balo olduğunu söyleyin. Kimse öğrenmeyecek."
Herkes suspus oldu ve odadan ses etmeden ayrıldılar. Hwang ise kitabı eline alıp biraz göz gezdirdi. "Dostum... Çok havalıydın! Herkesi susturmayı başardın. Bay Kim'in nasıl kızardığını gördün mü? Nasıl aklına böyle bir plan geldi?" Lee başını salladı.
"Dediğim gibi benim değil, onun planıydı. Ayrıca Bay Kim'in ilkokul kapışmalarına yüz verecek değilim." Kitabı da alıp odadan ayrıldı. Kitabı koridorda gördüğü herhangi bir askerin eline tutuşturarak odasına götürmesini söyledi. Geniş bahçeye çıktığında askerlerinin hizaya geçtiğini görmüştü.
Hepsi onu görünce selam verip "hazır ol"a geçti. "Serbest. Asker, bu gece maskeli balo yapılacaktır! Hepinizin bir askere yakışır şekilde hazırlanmasını ve adam gibi davranmasını istiyorum! Anlaşıldı mı?!"
"Anlaşıldı komutanım!"
KOMUTAN LEE KNOW🛐🛐🛐🛐
ATATÜRKÇÜ LEE KNOW🛐🛐🛐🛐🛐🛐🔛🔝
gebrdim.
😆😆