19 + 23

17.2K 842 684
                                    

42
ride or die

"Biraz yavaş ol!"

Elini tutmuş bir halde, onu çekiştirerek önünden koşan Jungkook'a yönelik neredeyse bağırdığı anda nefesini boşa harcadığı için pişman olmuştu. Görüşünün bulanıklaştığını, dalağının şiştiğini, dizlerinin uyuştuğunu ve ciğerlerinin neredeyse patlayacağını çok net bir şekilde hissedebiliyordu, daha fazla devam edemeyeceğine ise adı kadar emindi.

"Jungkook," diye söze başladı fakat cümlesinin devamını getirmekte daha önce hiç bu kadar zorlandığını hatırlamıyordu. Onu çekiştirdiği için koşmaya devam ederken büyük adımlarının savsaklaştığını ve dengesini kaybetmek üzere olduğunun bilincindeydi. Kendi adım seslerini her duyduğunda başına bir darbe yiyormuş gibi hissediyordu. "Ölüyorum," diye mırıldandı nefes nefese, kalbinin duracağına fakat Jungkook'un yine de durmayacağına emin bir halde her şeyden vazgeçmişken daracık bir ara sokağa doğru çekiştirilmesiyle hiç beklemediği bir anda durduklarında zaman kaybetmeden yere yığıldı.

"Ananı sikeyim senin," diye söylenmeye çalıştı uzandığı asfaltta yan bir şekilde dönüp nefeslerini düzene sokmaya çalışırken, tüm hayatının gözlerinin önünden kaymasına yalnızca birkaç saniye kala durmayı akıl eden Jungkook'un ne halde olduğuyla hiç ilgilenmiyordu. "Sen hiç yorulmaz mısın?" diye başladığı cümleyi, "Pezevenk." diye bitirdiğinde kulaklarına dolan kıkırdama sesiyle olduğu yerden kalkıp hala gülebilecek enerjiyi kendinde bulan Jungkook'u oracıkta boğmak istedi fakat parmaklarını hareket ettirecek gücü dahi kalmamıştı.

Durmalarının üstünden yalnızca birkaç saniye geçmişti, henüz nefesleri düzene girmemiş ve göğsüne saplanan ağrı dinmemişti fakat gülmeyi sürdüren Jungkook'un bir anda tepesinde belirmesiyle zorlukla ona dönmeyi başardı. "Kalk, şu köşeye geç. Böyle çok ortadasın. Yakalanacağız."

"Yakalanalım amına koyayım!" neredeyse ağlayarak kurduğu cümleyle gözlerini de eş zamanlı olarak kapattı. "Yakalanalım, zaten ölü gibi hissediyorum. Burada kaldım ben," ayaklarını sallayarak ve dışarıdan nasıl göründüğünü düşünmeyerek mızmızlanmaya başladığında eğilerek ellerini dizlerine yaslamış bir halde onu izlemeyi sürdüren Jungkook'un kaşları havalandı. "Burada kaldım, daha fazla hareket edemem. Senin yüzünden kötürüm oldum."

"Saçmalama Taehyung," onu daha önce hiç görmediği bir halde gördüğü için miydi, bilinmez, fakat o esnada neden o kadar eğlendiğini kendisi de bilmiyordu. Dudaklarını birbirine bastırarak yüksek desibelli kahkahasını engellemeye çalışırken yavaşça doğruldu ve bakışlarını kendi kendine söylenen Taehyung'un üstünden çekti. "Şöyle düşün," aklına gelen şeyle tekrar Taehyung'a döndüğünde derin bir nefes aldı. "Yakalanırsak bu kadar yolu boşuna koşmuş oluruz, ciğerlerine yazık."

Taehyung'un tamamen susmasına ve kıpırdanıp durduğu yerde kaskatı kesilmesine yol açtığında amacına ulaşmış gibi sırıtarak Taehyung'un önüne elini uzattı. "Soğuk zeminde uzandığın için hasta olacaksın." diye kendi kendine mırıldanmasına Taehyung, onu kaldırmasına yardım etsin diye elini tutuğunda gözlerini devirdi. "Bu soğukta on beş dakika koşmak beni hasta etmezse ben daha da hasta olmam." diye cevap verdiğinde bir hışımla onu çekiştirip ayağa dikilmesine neden olan Jungkook'un, o kadar koşmasına rağmen, hala iyi görünmesine kaşlarını çattı.

Bir şeylerin üstünde pek durmadan, terk edilmiş gibi görünen apartmanın önüne kadar yürüyüp sokağın başından görünmeyen merdivenlerine oturmaya yeltendiğinde Jungkook'un kolundan tutmasıyla duraksadı. Soru işaretleriyle dolu gözlerini, koşmaktan yanakları ve burnu kızaran Jungkook'a diktiğinde Jungkook; hiçbir şey olmamış gibi montunu çıkarıp Taehyung'un oturmaya çalıştığı basamağın üstüne serdi. "Şimdi otur, çocuğun olmayacak ileride."

The 42Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin