Five Little Flags

286 18 12
                                    

  "Neden siz eğlenmeye gidiyorsunuz da ben bir grup aptal çocuğa bakıcılık yapmak zorunda kalıyorum?"

  Hazırlanırken oraya buraya koşuşturan ikiliye bakarken kapı eşiğine yaslandı Chuuya.

Sarı saçlarının bir minik tutamını örmeyi yeni bitirmiş uzun boylu genç, örgüyü saçlarını hafiften bağlı tutan kurdelenin içine sıkıştırırken aynadan kardeşine uyuz bir bakış attı. "Ne gidecek bir partin ne de yılbaşını birlikte geçirebileceğin bir sevgilin olduğu için."

"Neden sizle gelemiyorum?"

"Çünkü daha on dokuz yaşındasın zeki çocuk seni." Verlaine kardeşinin kafasına alaycı bir tavırla minik minik patpatladı. Rimbaud'un atkısını bağlamasına yardım edebilmek için aynanın karşısında uzun saçlarıyla boğuşan adama yaklaştı.

"Neden yılbaşı gecesi milletin çocuğuyla uğraşıyoruz ki?!" sonunda Chuuya ufaktan bir patlar gibi olunca Rimbaud utançla yüzünü kapattı. "Tamamen benim hatam.."

  Verlaine ona Fransızca bir şeyler mırıldandı kaşlarını çatarak. Chuuya gözlerini devirdi.

  "Bak," sarışın adam sıkıntılı bir nefes vererek parmaklarının uçlarını birbirlerine dayadı. "Port Mafia gibi yerlerden böyle geceler için rezervasyon yaptırmak aylar sürüyor, üç aydır bunu bekliyordum ve sürpriz olmasını istediğim için tek kelime etmedim ama.. Ben bir şey söylemeyince Arthur da ailelere yılbaşı programları için çocukları bırakmak isterlerse gece açık olacağını söylemiş."

"Bir programımız yok sanıyordum!" diye sızlandı siyah saçlı adam. "Çocuklarla vakit geçirmek güzel olur diye düşünmüştüm.."

  Chuuya iç çekti derince, Rimbaud'un çocuklara olan düşkünlüğü bazen başlarına fena dert açabiliyordu.

  "Benim çocuk bakmaya dair hiçbir bilgim ve fikrimin olmadığının farkındasınız değil mi? Edebiyat öğrencisi olduğumun falan? Çocuk psikolojisinden ne anlarım ben abi?" kollarını birleştirip teker teker ikisine de baktığında Verlaine onun yumuşadığını görerek omuzlarını tuttu. "Sadece beş küçücük çocuk. Alt tarafı biraz oyun oynayacaksınız, çocuklara oturup psikanaliz falan yapmayacaksın. Fransızca okumuyor musun sen oğlum? Fabl mabl bir şeyler oku işte onlara. Zaten uykuları gelir."

"Aileler Rimbaud'u göremeyince ne demeyi planlıyorsunuz?"

"Onlara stajyer olarak çalıştığını söyledik-"

"Hangi ara?!"

  Abisiyle aynı maviyi paylaştıkları cam misali gözlerini ona umutla ve biraz da mahcup bakan iki adamda uzun uzun dolandırdı Chuuya. İkisi de ona yavru köpek bakışlarını yolluyorlar ve ağzından çıkacak her bir kelimeyi kıvranarak bekliyorlardı. Abisinin bu restorandan rezervasyon yaptırabilmek için bir yerlerini satmak zorunda kalmış olabileceğini biliyordu ve Rimbaud'un, çocuklarını ne kadar önemsediğine de hep birinci gözden şahit olmuştu ama beş tane çocukla yılbaşı gecesinde sıkışıp kalmak... Yapacak başka bir şeyi de yoktu aslında ama... Çocuklardan da hiç hoşlanmıyordu... Yine de ne kadar zor olabilirdi ki..? Üstelik üzerinde çok acımaz bir baskı vardı ve...

Ah, tanrım!

  Sıkıntıyla ensesini kaşıdı ve umursamaz görünmeye çabalayarak öteki elini havada savurdu.

"Of.. Aman.. İyi be. Çabuk hazırlanın hadi."

Verlaine nefesini tutmaktan az daha bayılacak duruma gelmiş olacak, o kadar derin bir soluk bıraktı ki iki büklüm oldu. Rimbaud ise çöküp ağlayacak gibiydi. Chuuya'nın sol elini, iki eliyle sıkıca kavradı. "Tanrım, çok teşekkür ederim. Sana çok fena borçlandım Chuuya-kun.. Söz veriyorum seneye birlikte olacağız."

  "Ay aman," hafiften sırıtarak, sarılmaya çalışan genci itekledi kızıl çocuk. "Yılışmayın tamam hadi. Gidin artık."

  "Anahtarlar solda, ayakkabılığın üstünde," itirazlarına rağmen turuncu kafasından öptü çocuğu Rimbaud. "Hepsi çok sevimli çocuklar. Beş aile gelecek sadece. Bir şeye ihtiyacın olursa mutlaka ara beni. İstediğin her şeyi kullanabilirsin, mutfak tarafında yeni bir kahve makinesi de var," botlarını bu konuşmayı taramalı tüfek gibi yaparken zar zor giydiğinde doğrulup kendi kardeşi olsa bu kadar seveceğini düşünmediği oğlana çevirdi kendini. "Kendine dikkat et, seni seviyoruz."

  Chuuya hafifçe renklenen yanaklarıyla huysuz ve anlamsız birkaç şey homurdandı. Verlaine de hızlıca paltosunu askılıktan alarak kardeşine sarıldı. "Sağ ol kardeşim.. Sana dönüşte iyi bir şişe şarap getireceğim, tamam mı?"

"İki olsun anlaşalım." Chuuya yan yan sırıttı, saçları arasına giren uzun parmaklar saçlarını karıştırırken. Verlaine kapıya yönelip göz kırptı. "Bakarız çocuk."

  Kızıl saçlı çocuk ikisini uğurlamak için kapıya yaklaştı ve son kez telefon cüzdan kontrolü yapmalarını bekledi. Her şeyin tamam olduğuna ikna olduklarında Chuuya arkalarından seslendi. "İyi eğlenceler. Çok azıtmayın!"

"Apartmanda bağırma salak!"

  Chuuya kıkırdayarak kapıyı kapattı. Aynadan üzerindeki Pokémon baskılı pijamayı ve ayağındaki koalalı pandufları şöyle bir süzdü.

  "Eh.. En azından daha düzgün bir şeyler giysem iyi olabilir.."

Little Flags •BSD Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin