YAZ KAMPI

11 3 0
                                    

"Rüya, sahneye gelir misin, lütfen?"

İşte o anda ağlamak istiyordum, bunu neden yaptığını bilmesem de bir zorbalıktı bu. Acaba farkında mıydı? Ayaklarımı yavaşça iteklemeye çalıştım ama gitmek istemiyorlardı.
O ise gözünü ayırmadan bana bakıyordu. Hayır, dışarıdan sert ve soğuk bir görüntüm var buna rağmen nasıl böyle bir durumun içine girdim. Aslında soğuk duruşum bu tarz olaylardan kaçınmam için bir kalkanken bu tuhaf insan onu, beni görmezden gelerek kendi bildiğini okuyordu böyle bir talepte bulunmamama rağmen. Kendimi küçük düşüremezdim, amacının ne olduğunu anlayamasam da ağlayan birini mutlu etmek mi istiyordu? Ona zorla şarkı söylettirerek mi? Onun normal birisi olduğunu düşünmüştüm sanırım biraz kaçıktı ama galiba ben daha kaçıktım.

O şahsın yüzünün aldığı şaşkın hale  ve mekandaki diğer insanların hayret dolu bakışlarına aldırmadan arkamı döndüm, kendimden emin ve büyük adımlarla çıkış kapısına yöneldim. Elimden gelse koşardım ama bu rezilce olurdu. Ben kapıya doğru giderken herkes ilginç bir şey görmüş gibi dikkat kesilmişti, o kadar tuhaf mıydı durum? Kapıya vardığımda arkama anlık bakma ihtiyacı duysam da bu fikirden hemen vazgeçtim. Sahneye gelmemi isteyen çocuk, Arden tek kelime etmemişti ya da edememişti. Sanki hapishaneden kaçmış bir mahkum gibi sokağın aşağı tarafına doğru koşmaya başladım. Özgür hissediyordum.

Kahkaha atasım gelmişti, kendime hakim olamıyordum. Gözlerim doldu, ağlamakla gülmek arası bir şey yaşıyordum. Sinirim bozulmuştu. Ayaklarım beni nereye götürürse diye aylak aylak dolaşıyordum şehirde. İstanbul gecesi her zamanki gibi yoğundu. Kendime sokaktan bir süt mısır aldım ve parkta saatlerce oturdum. Müzik dinledim, derinlere daldım.

Sessize aldığım telefonuma baktığımda babamdan epey bir cevapsız çağrı ve mesaj yığını görmek bana karmakarışık şeyler yaşattı. Ona katlanamasam da daha fazla meraklanmasını istemedim. Evden çıktığımdan beri beş küsür saat geçmişti. Halamlar muhtemelen evlerine dönmüş olmalılar diye düşündüm, İzmit'te yaşıyorlardı günübirlik gelirlerdi, çok kalmazlardı bizde. En son annemin cenazesinde görmüştüm onları. Neden yine gelmişlerdi ki? Annemi kanserden kaybetmiştik. Bir buçuk yılı aşkın verdiği mücadele ölümle sonuçlanmıştı. Zor bir dönemdi, ölümüne bir ay kala zaten hayattan umudunu tamamen kesmişti, tedavi işe yaramıyordu. Annem de benim gibi karamsar birisiydi, dayanmaya çalıştı ama iyileşeceğine hiç inanmıyordu ve sanırım yaşamak da istemiyordu. Onu gülerken pek görmezdim. Çocukluğundan kalma aile sorunları vardı, babamla henüz lisedeyken evlenmişlerdi sırf aile evinden kurtulmak için sanırım. Mutsuz bir evlilikleri de vardı. Babam yaşama aşkıyla doluyken annem tam tersiydi. Sık sık kavga ederlerdi. Babamın ailesi de annemi sevmezdi, annemin ailesi de babamı. Saçmasapan akrabalık ilişkilerim de bu temele dayanıyor maalesef.

Parktan ayrılıp evin yolunu tuttuğumda saat gece bir buçuğa geliyordu. Eve gidince yiyeceğim azar ve nasihatları düşününce iyice canım sıkıldı ama başa gelen çekilirdi.

Eve vardığımda babam düşündüğüm kadar kızmamıştı, hatta neredeyse hiçbir şey dememişti. Fakat şöyle bir şey vardı ki halamlar buradaydı.

"Peki baba, halamlar niye hala burada?"

"Öyle denir mi hiç. Hem onları görmemek için kaçtın dimi?"
Cevap vermedim, hep yaptığım gibi başım sıkışınca ya kaçıyordum ya susuyordum. Bu Rüya Akpınar'dı.

"Bir süre daha burada kalacaklar."

Başımdan aşağı soğuk su dökülmüş gibi gözüm açılarak "Ne alaka?"

"Saçma tepkiler verme Rüya, ablam evimde kalamaz mı?" Aslında babam da eniştemden pek hoşlanmazdı ama ablası Seçil için katlanırdı, onu niye bu kadar sevdiğini hiç anlayamadım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 20 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ANNE BEN AŞIK OLDUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin