Yeni hikayeme hoş geldiniz. İlk bölümler biraz şeydir bilirsiniz. Benim sabırlı okuyucularım; buyurun sükûnet içinde var olalım.
BİLGİLENDİRME: BÖLÜM BAŞLIKLARI YEŞİL VE KAHVERENGİNİN NELERİ TEMSİL ETTİKLERİ İLE İLGİLİDİR. AŞAĞIDA GÖRMÜŞ OLDUĞUNUZ İTALİK YAZI DA BU TEMSİLİN ANLAMIDIR.
Doğada olduğu gibi, yeşil yapraklar bitkinin hala büyüdüğünün bir göstergesidir.
(YEŞİL)
başlama tarihlerini buraya alalım.
Merhaba, ben İnci, Üniversite son sınıf öğrencisiyim ve bugün günlerden pazartesi. Benin için sendromu bir gün önceden başlamış olan pazartesi. Aylardan Ocak ve bu ayın son günlerine yaklaşırken başımı döndüren biri ile tanışma münasebetinde bulundum. Artık pazartesiler sendromsuz ve okul çok sevimli bir hal almaya başladı. Yani şimdilik... Peki o kim? Sorularınızı duyar gibiyim. O Demir, şu an aynı derslikte ortak bir derse girdiğimizi düşünüyorum.
Nasıl tanıştığımıza gelebilirim sanırım.
Her pazartesi olduğu gibi bu pazartesi de okula gitmek için en zor gün olmuştu. Hayatımın çok sıradan ilerlediği bu günlerde bir heyecana ihtiyacım vardı ve o şu an birkaç sıra arkamda oturuyordu. Okula gitmek için yedide uyanmak zorundaydım ve kahvaltı yapmadan evden çıkmam mümkün değildi. saatli ağır ilaçlar kullanıyordum. Bu konuyla ilgili daha detaylı bilgiler tabii ki paylaşacağım ama şimdi değil. Bir rutinim olan sabah kahvaltımı ettikten sonra ilaçlarımı almış, termosuma kahvemi koyarak evden çıkmıştım. Ailem Almanya'da yaşadığı için burada yalnız yaşamak zorundaydım. Güvenlikli bir sitede bir oda bir salon bir evim vardı ve bence İstanbul'un en tatlı eviydi. Sitenin karşısındaki durağa geçerken bir yandan dolaşan kulaklığımı çözmeye çalışıyordum. Evet, hala kablolu kulaklık kullanan o sayılı insanlardan sadece biriydim. Bugün hava sisliydi ve gece yağmur yağmıştı. Üzerimi ne kadar kalın giyinirsem giyineyim bu kasvetli havada titrememek mümkün değildi ve işte o an, ellerimle kollarımı sıvazlarken ileriden bize doğru son sürat bir spor araba yaklaşıyordu. Biz daha ne olduğunu anlayamadan kaldırımın önünde birikmiş olan su bizi baştan aşağı ıslattı. Dudaklarım şokla aralanırken yanımdaki teyzeler çoktan beddualara başlamıştı, en az onlar kadar öfkeliydim ve gözden kaybolmaya yüz tutmuş spor arabanın ardından bakakalmıştım. Eve dönmek için vaktim yoktu kampüse giden şehir içi uzaktan gözüküyordu. Eve gidersem okula geç kalırdım. Başka şansım kalmadığı için bu şekilde okula gitmeye karar verdim.
Okula geldiğimde ise uzun bir süre arkasından baktığım arabayı okulun otoparkında gördüm. İşte o an öfkeden kulaklarım bile kızarmıştı. Üstümdeki çamurlara aldırmadan arabaya doğru ilerledim, şansım varsa hala buralarda olurdu. Yani öyle ummuştum. Arabanın sahibi beklediğim gibi arabadan inmemişti. Muhtemelen biz onlarca durak ve mahalle arası gezerken o da on kez aynı yolu gidip gelirdi. Çoktan gelmiş gideceği yere gitmişti. Yani öyle düşünmüştüm. Ta ki "o çamurlu patilerini kızımdan uzak tut" diyen bir ses duyana kadar. Arabaya o kadar dikkat kesilmiştim ki sahibinin ne zaman yanıma geldiğinin bile farkında değildim. Bu araba Mercedes markasına ait bir arabaydı ama kesinlikle orijinal değildi. Modifiyeli olduğu belliydi ve orijinal Mercedes'e bin basardı. Arabalara ilgim olduğu için değil, otomotiv mühendisliği okuduğum için biliyordum. Bu araba bir proje ödevi gibiydi ve benden kesinlikle geçer not almıştı. En nihayetinde arabanın sahibine tamamen yüzümü döndüm. Elinde bir sünger vardı muhtemelen çamurlu suya girdiği için arabasının üstünde kurumuş çamurları silecekti. "Peki, senin kızın neden tekerindeki çamurları bana sıçrattı?" dedim kollarımı göğsümde birleştirirken. Kumral saçları esmer teni ve hafif sarımtırak kirli sakalları ile karşımda duran adamın yutkununca bir yok olup bir beliren adem elmasına gözlerim kaydı. Sadece kısa bir an... Gözlerim tekrar gözlerini bulduğunda ela gözleri mahcup bakıyordu. Alaylı bir bakış beklediğim spor araba sahibi adamın gözlerinde mahcubiyet vardı ve ne yalan söyleyeyim bakışlarından etkilenmiştim. Bu sefer yutkunan bendim. "Kızım adına özür dilerim küçük hanım. Yetişmemiz gereken bir yer vardı" bana açıklama yapmış olması, sesindeki kibar ve erkeksi tını kadifeyi anımsatıyordu. Başım dönüyordu ve kesinlikle onun etkisi değildi. "Peki, özrünü kabul edebilirim ama..." neden ama demiştim. Konuyu uzatmaya çalıştığımı fark ettiğimde kendime gözlerimi devirdim. Tek kaşını kaldırmış şüpheyle beni sürerken konuştu "ama? Sakın bana kızımı bir kez sürmek istediğini söyleme" Hadi ama bu benim aklıma neden gelmemişti buna binmeyi çok isterdim. Başımı olumsuz anlamda salladım. " ama, ben tüm gün böyle çamur içinde kalacaksam o da kalsın diyecektim" yalancı. Tamamen şimdi uydurduğum bir istekti. Çarpık gülümsemesi ile beni baştan ayağı süzdü. İşte şimdi gözlerinde alay vardı. "Bunu kızıma yapamam. Ama" ayaklarıma diktiğim gözlerim o ama ile tekrar onun gözlerini buldu. "Bu seni rahatlatacaksa, tamam" o an zafer kazanmış gibi genişçe gülümsedim. Orada durmam için bir sebep kalmadığını fark ettiğimde okula doğru adımlamaya başladım. Ne hoşça kal demiştim ne de görüşürüz bence bir görüşürüzü hak etmiştik. Aslında adını sorabilirdim ya da öğrenci olup olmadığını. Düşünsenize akademisyenlerden biri çıkıyormuş. Rezil olurdum. Onu daha önce okulda görmemiştim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PUZZLE (YEŞİL VE KAHVERENGİ)
Подростковая литератураMerhaba, Ben İnci. Üniversite son sınıf öğrencisiyim ve bugün günlerden pazartesi. Benin için sendromu bir gün önceden başlamış olan pazartesi, aylardan Ocak ve bu ayın son günlerine yaklaşırken başımı döndüren biri ile tanışma münasebetinde bulund...