5-SAHİPLENDİRİCİ

31 6 16
                                    


 Yeşil, bizi bir şeylere ve insanlara sahip olmak ve toplamak için cesaretlendiren bir renktir. Yeşil materyalizmi teşvik eder.

(YEŞİL)



Göz yaşlarımın bu kadar sitemkar oluşu yakıyordu canımı. O kadar öfke doluydum ki... en başta kendime kızıyordum ama en çokta ona. Madem sevgilin vardı neden bana o kadar güzel bakmıştın... Beni neden evine almıştın, ne sanmıştı beni? Onun masum bakışlarına aldandığım için kendime çok kızıyordum. Sıkışan göğüs kafesime elimi bastırdım. Apartmanın karşısındaki kaldırıma kadar yürüyebilmiştim ama gerisi gelmiyordu. Takatim kalmamıştı. Zorla, ellerim titreye titreye aradığım taksinin bir an önce gelmesi için dua ediyordum sadece. Dizlerimde kalmayan derman ile yere çöktüm. Apartmanın demir kapısının açıldığını görmüştüm uzaktan. Demir koşarak dışarı çıkmış etrafına bakıyordu. Onu böyle panik halde görmek beni daha çok hüzne boğuyordu. Yolun karşısında beni görebildiğinde taksi de gelmişti. Vakit kaybetmeden kendimi arka koltuğa attım. "İnci!" Peşimden defalarca kez seslenmiş olmasına aldırmadan evin adresini verdim taksiciye. Her sildiğimde yaşların yenisi alıyordu yanaklarımı. Kendime küfürler ediyordum. Aptaldım bir kere bu kadar kısa sürede nasıl tanımadığım bir adama kapılırdım. Bir de salak gibi bu elbiseyi giymiştim. Belki de sapık gibi bakmıştı da ben yanlış anlamıştım. En sevdiğim elbiseden nefret etmeme sebep olmuştu bu yaşananlar. İlk işim elbisemi çöpe atmak olacaktı.

 Kalbimde bir el vardı. Öyle derinden sıkıyordu ki kalbimi... acı damarlarımdan sızıyordu göz pınarlarıma. Sanki kaybolmuştum da yolumu bulamıyordum gibi bir panik vardı üstümde. Çırpınışlarımı kuşlar görse durup halime ağlarlardı. Hıçkırıklarım gözyaşlarımı bastırdı. Yatağıma uzanıp bağırarak ağlamak istiyordum. "Abla, iyi misin?" Dikiz aynasından bana bakan taksi şoförü ile göz göze geldik. Gözlerime yansıyan acımı gören adam burukça sorduğu soruya pişman olmuştu bile. "Biraz daha hızlı gidebilir miyiz?" Başını belli belirsiz salladı ve biraz daha hızlandı. Yanımda yabancılar olduğunda duygularımı dışa yansıtmaktan oldum olası nefret etmişimdir ama kendimi tutamıyordum. Göz pınarlarım oluk olup akmıştı bir kere. Evimin olduğu sitenin girişine geldiğimizde indim taksiden daha fazla bekleyemeyecektim. Nefes almakta zorluk çekiyordum. Boğazımda bir yumru vardı ve tüm nefes kanallarımı tıkamıştı.

Asansörün soğuk metal duvarına sırtımı yasladım. Ağzımdan bir hıçkırık daha kaçtı. Kaçıncı olduğunu artık sayamıyordum. İçimden ettiğim küfürlerimi sürdürdüm. Asansör evimin olduğu kata geldiğinde yavaşça durdu ve kapısı iki yana açıldı. "İnci!" Demir'in önümü kesmesi beklediğim en son şeydi. Korkuyla bir adım geri atmak zorunda kalmıştım. "Ne olur dinle beni... açıklamama izin ver" onu görmezden gelerek evimin kapısının önüne geldim. Titreyen elim anahtarı deliğe yerleştirmeme engel oluyordu. "İnci, lütfen..." onu dinlemek, sesini bile duymak istemiyordum. Kapı açılır açılmaz kendimi içeri attım ve kapıyı arkamdan sertçe kapattım. İleri doğru adım atamayacağımı hissettiğimde kapının arkasına çöktüm.

***

Bir haftadır tabiri caizse yataktan hiç çıkmamıştım. Yüreğimde hissettiğim bu acı tedavi sürecimi bile gerilere itmişti. Bunu da psikoloğum ile arada yaptığımız yazışmalarla anlayabiliyordum. Sanki onu yıllardır tanıyordum da bir anda ayrı düşmüşüz boşluğu vardı içimde. Bir hafta boyunca her gün birer saat arayla aramış, aramadığı zamanlarda da mesaj atmıştı. Ne aramaları ne de mesajları umurumda değildi ve canımı yakmak dışında bana hiçbir etkisi yoktu. Bugün üstümdeki yorganın sertçe çekilmesi ile zorla uyandırılmıştım Sıla tarafından. Şu an ise ona boş bakışlarımı sunuyordum. ''kalk artık Allah'ın belası yataktan. Kalk ve bize her şeyi anlat. Derdini anlatmayan dermanını bulamaz ve senin şu an en ihtiyacın olan şey derman. Tabii kliniğe yatırılmak istemiyorsan'' güç bela ayaklarımı yataktan sarkıttım ve öfkeyle, günlerdir kapalı olan perdelerimi açan arkadaşımın söylediklerine kulak verdim. Karanlığa alışmış gözlerim, odama dolan gün ışığı sayesinde kamaşırken, yorganıma uzandım ve kafama kadar çekip tekrar yatağa girdim. ''İnci! Hayat devam ediyor güzelim. Dışarda kuşlar hala uçuyor'' onu umursamadığımı anlaması için ne yapmam gerektiğini bilmiyordum ama biraz daha hareketsiz yatarsam giderdi, önceki günlerde olduğu gibi. ''Berk ile konuşmak istersen dışarıda bekliyor, biz çıkalım o gelsin'' hırsla yorganı üstümden attım. Günlerdir hareketsiz yatan bedenim bu ani hareketim ağır gelmiş olacak ki başımın dönmesine sebep olmuştu. ''niye anlamıyorsunuz? Kimseyle... konuşmak istemiyorum'' dedim kimseyle kelimesinin üstüne basarak. Sıla ise bana umursamadan dışarıya seslendi. ''Beril gelebilir misin? Gelirken Vural ile Berk'i dışarı çıkar'' dediği gibi herkesi evime toplamış olmalıydı. ''anlamadın galiba kimseyle dedim'' öfkeli bakışlarımı, umursamaz bakışları ile başından savdı. Bu hareketine gözlerimi devirmeden edememiştim.

PUZZLE (YEŞİL VE KAHVERENGİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin