~Yazarın Anlatımıyla~
27 Aralık 2013 (Flashback)
Yine her zamanki gibi odadan çıkan yüksek sesler, başka masa olmadığı için mutfak masasında oturmuş iki çocuğun kulaklarına varıyordu.
Büyük çocuk, gelen seslerden dolayı zaten psikolojisi bozulmuş bir halde olduğu için kardeşinin bundan etkilenmesini istemiyordu. Bu yüzden mutfağın kapısını kapattı ve ona parlak gözlerle bakan çocuğa gülümsedi.
"Hyung, ben acıktım. Annem yemek yapacağını söyledi ama sonra babam geldi ve anneme kızarak mutfak için aldığı bütün yiyecekleri yiyemeden gidip geri iade etti sen okuldayken."
Minho gözünün dolmasıyla başını arkaya çevirerek gözlerini sildi ve minik Felix'e geri dönderdi yüzünü. Ellerini onun yanağına koyarak konuştu.
"Tamam ben sana bir şeyler hazırlayacağım şimdi. Babam, anneme kızmadı, onlar yalnızca oyun oynadı. Tamam mı? Şakacıktan yani."
Felix başını sallarken Minho yükselen bağırış sesleriyle Felix'in duymasını engellenek için hemen montunun cebindeki kulaklığı çıkarıp onun kulaklarına takmadan önce konuştu.
"Ödevin zaten bitmek üzere. Yemeğini yedikten sonra devam edersin. Şimdilik biraz müzik dinle. Ben çok severim bu müzikleri." diyerek yanağından öptü çocuğu.
Buzdolabını açtı ve içine baktı. İçinde yalnızca bir tane kase vardı. Kasenin içindeki kimchiye baktı. Küflenmişti. Öğürerek çöpe döktü ve boş dolabın ağzını kapattı.
Mutfağın kapısını aralayarak ev telefonundan bakkalı aradı ve birkaç şey sipariş etti bakkaldan. Ardından yeniden mutfağa dönüp verdiği siparişi beklemeye başladı.
Bir süre sonra ise pencereden sepetle siparişleri alarak teşekkür etti bakkala.
Ona yemek yapmayı arkadaşı Chan ve babası öğretmişti. Onların küçük bir yemek dükkanları vardı ve ona hep yardımcı olurlardı. Aldığı malzemeleri çıkarıp yemek yapmaya başlayacaktı ki içeriye giren anne ve babası ile duraksadı.Babası, Minho'nun elindeki malzemeleri görmesi ile gözlerinden ateş fışkırdı.
"Bunlar ne Minho?"dedi annesi.
"Sen hangi parayla aldın bunları?" dedi babası.
"Kendi paramla aldım. Sizinle hiçbir alakası yok."
"Ne demek alakası yok. Sen ne diyorsun? Kendi param da ne demekmiş? Göster şu lanet parayı. Ben günlerdir sıkıntıdayım diyorum, demek sen para saklıyordun." dedi hırsla babası.
Minho başını hızla sağa sola sallarken Minho'nun her yerini aramaya başladı annesi.
"Anneee, lütfen beni bırak. Nolurr!"
Gözünden damlayan bir yaşa engel olamadı. Babası da çantasını arıyordu eş zamanlı olarak. Buldukları parayla ikisininde gözleri parladı. Minho iki senedir garson olarak çalışıyor ve kazanıp biriktiriyordu bu parayı.
"Anne, lütfen almayın parayı. Eve hiç bir şey almıyorsun ve Felix acıkıyor. Okula yeni başladı ve okul eşyaları yok. Benim de kitap almam lazım baba lütfennnn."
"Ben borç bataklığına batıyım, sen de karnının derdine bak. Kitap de daha hala."
"Lütfenn bırakın onları."
Onlara direnen çocuk, sonunda ikisine karşı gelemedi. İkisi sürekli kavga eder ama şu an kendisine karşı birlik olmuşlardı.
Babası çocuğu yere yatırıp karnına karnına vurmaya başladı. Her bir vuruşu bir öncekinden daha da acımasız oluyordu. Ağzından kanlar akan çocuğu önemsemeyerek öfkesini haykırıyor, küfürler yağdırıyordu. Annesi ise kopardığı paraları sayıyordu umursamazca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Face-Off//Minsung
ActionBabasının dünya yükü borcu ödeyemeyip intihar etmesi, annesinin de onları terketmesi üzerine hem kardeşine bakan hem de babası yüzünden mafyaya bulaşan Minho... Ve yıllardır Minho ile aynı mahallede yaşayıp ona aşık olan Jisung ancak bunu anlamadığı...