09.

10 6 2
                                    

"Lee Minho, son görüşmemizden sonra bana bir teşekkür borcun vardı lakin görmezden gelebilirim. Yeni işini beğendin mi? Seni, Changbin'e ben önerdim. Umarım sana sunduğu parayı bana şu kısa sürede yetiştirebilirsin."

Şimdi her şey açıklığa kavuşmuştu. Benim bu adamdan çekecek çok şeyim vardı anlaşılan.

~~~

~Yazarın Anlatımıyla~

"Senin burada ne işin var?" diye sordu Minho anlık sinirle.

"Aaa yoksa buranın benim mekanım olduğunu bilmiyor muydun? Changbin ile ortaktık." diye küstahça konuştu Hyunjin.

"Bay Seo bu doğru mu?"

"Evet doğru ancak neden bu kadar sinirlendiğini anlamıyorum Minho." diye cevap verdi Minho'ya Changbin.

"Bakın efendim benim Hyunjin ile aram iyi değildir. Siz de mi bir mafyasınız yoksa?"

"Evet öyleyim."

"Bana Hyunjin diye hitap edemezsin Minho. Changbin'in çalışanı benim çalışanım sayılır. Bana Bay Hwang demelisin."

"Siktir oradan. Nerden senin çalışanın oluyormuşum?"

"Ağzın da bozuk bir de. Changbin bunu düzeltmek lazım. Sunbin'e kötü örnek olacağı da kesin."

Minho artık sinirine yenik düşüp hızlıca Hyunjin'in üstüne yürüyüp onun sırtını duvara çarptırdı. Yakalarını da sımsıkı tutuyordu. Birkaç koruma onu tutmak istese de Hyunjin onları eliyle durdurdu. Minho adeta gözlerinden ateş fışkırtıyordu.

"Bana bak çürük kafa seni gebertirim. Bana ters yapma. Zaten o sikik adamın borçlarını ödeyeceğim sana. Daha fazla üstüme gelme." Hyunjin hiçbir şey demezken ondan göz temasını da asla kesmedi. Yarım ağız sırıtırken bakıyordu kendinden biraz kısa bedene.

"Minho, onu bırak. O benim arkadaşım ve ona böyle davranamazsın. Onun sayesinde sen bu işte çalışıyorsun. Ayağını denk al ve onun da dediği gibi ağzını topla."

Minho hala sinirliyken sadece, sadece ama sadece Changbin'i kötü duruma düşürmemek için Hyunjin'i bıraktı. Üstünde sanki toz varmış gibi silktiğinde Changbin'e bakarak konuştu.

"Bay Seo ben dışardayım. Bir şey olursa söylersiniz. Sadece sizin için af diliyorum. İyi çalışmalar." diyerek mekandan çıktı. Kapının hemen önündeki arabanın kaputuna sırtını yaslarken alnını sıvazladı.

Babası onu bok çuvalı gibi ortaya bırakmıştı ancak şimdi onun dünya yükü borcunu ödemek zorundaydı. Böyle babalar var olmasaydı keşke dünyada. Hiçbir halta yaramayıp bir de üstüne zarar açıyordu kendine. Keşke onun soyundan gelmeseydi.

Sıkıntılı düşünceler beynini sarpasararken arkadan gelen tanıdık sesle şaşırark arkasına döndü.

"Min?"

"Chan, senin burada ne işin var?"

"Asıl senin burada ne işin var? Burası pek tekin bir yere benzemiyor."

"Çalışıyorum. Bir şey yok."

"Ne demek 'çalışıyorum' yaa? Böyle pis yerlerde ne işin var?"

"Chan lütfen gelme üstüme. Zaten sinirliyim. Sana patlamak istemiyorum. Sen nerden buldun beni?"

"Evde tek başıma durmak istemediğim için yanına gelmek istedim. Jisung senin tamirhanede çalıştığını söyledi. Oraya gittiğimde seni işten çıkardığını söyledi bir adam. Yerini sorduğumda söyledi. Ben de seni görünce bir adamla arabaya bindiğini gördüm ve seni takip ettim."

Face-Off//Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin