"Göğsünü yarıp geçen bu tatlı his, tenine işler, zehrini tattırır; çünkü hevesle uçtuğun o yağmur kelebek; şifa değildir yarana, kanatlarını ıslatır."
.
.
.
- Efendim dayanmanız gerekiyor. Eğer bunu yapmazsak yaralarınız iyileşmez.
Küçük çocuğun pansumanını yapmaya çalışan kadın yavaş ve tatlı bir dille anlatıyordu ama gözleriyle kaçmak için yol arayan çocuk bunu dinlemiyordu bile.
- Ama çok acıyor...
Gözyaşlarını elleriyle silmiş ve hemşirenin elindeki iğneye korkak gözlerle bakmıştı.
- Zor kullanmak zorunda bırakmayın lütfen. Halinizi görmüyor musunuz?
Hemşire çocuğa doğru yaklaşmış ve kulağına fısıldamıştı.
- Dışarıda 10 tane koruma var, üstelik yürüyemeyecek durumda olduğunuzu biliyorken nereye kaçmayı düşünüyorsunuz?
Çocuk artık özgürlük diye bir şeyin olmadığını biliyor ama kabullenemiyordu. Tüm hayatı boyunca özgürdü ve şimdi bu tutsaklık onu mahvediyordu. Şu kapıyı açmayı bırak yanına bile yaklaşamazdı artık. Tek bir insanın tek bir sözüne bağlıydı artık hayatı. Ve bu kişilik bozukluğu olan bir katilse işi zordu. Çocuk kafasını boyun eğer gibi eğmiş ve kolunu hemşireye uzatmıştı.
- Peki... Yapın.
Kadın gülümsemiş, çocuğun sarı saçlarını okşamıştı. Yavaşça iğneyi koluna saplamış ve içindeki yeşil sıvıyı enjekte etmişti. Çocuk zaten belinden aşağısını hissetmiyordu şimdi üst bedeninde kontrolünü kaybetmeye başlamıştı. Kalkmak için çırpınıyor ama kadın izin vermiyordu.
- Uyuyacaksın sadece sakin ol.
- B-bana bundan bahsetmediniz-
- Şhht sadece uyu sarışın.
Sedyenin arkasından gelen sesle zor bela arkasını dönebilmişti. Hala oturduğu ve damardan verilen ilaç yüzünden başı dönüyordu. Gözleri kayarken son gördüğü şey yanında duran bedenin kucağına yığıldığıydı.
...
Küçük çocuk gözlerini kırpıştırarak açmış ve bulanık bakışlarıyla tavanla bakışmaya başlamıştı.
- Bayılmaktan nefret ediyorum!
Belinde ve parmaklarındaki acıya birde bileğindeki iğnenin acısı eklenmişti. Ama bu diğerlerinin yanında hissedilmeyecek kadar azdı. Oturmak için kıpırdanmasıyla küçük bir çığlık atarak geri yatması 5 saniyesini almamıştı. Tam yanında bir beden olduğunu ayağı kalkmasından anlamıştı.
- Siktir, iyi misin?!
Çocuk hala bulanık gören gözlerini, elini beline koyup ona endişeli gözlerle bakan adama çevirmişti. Bu oydu, ona işkence edip daha sonra özür dileyen yetmezmiş gibi de tokat atan Hwang Sam Hyunjin. Onu gördüğünde bedeninde bir ürperti hissetmişti, ondan hala deli gibi korkuyordu.
- N-neredeyiz?
- Doktoru aramamı ister misin? Çok acıyor mu?
Çocuk şaşkınlıkla yanında oturan adamı izliyordu. Bir yandan da etrafı inceliyor, kaçmak için bir çıkış arıyordu.
- Bunları sen yaptın zaten? Şimdi neden iyileştirmeye çalışıyorsun?
- O ben değildim-
- Yalanlarını da seni de dinlemek istemiyorum. Üzerine yemin bile edebilirim o sendin!
- LAFIMI KESME!
Hyunjin'in bağırmasıyla çocuk olduğu yere sinmişti. Hyunjin yine Sam'ı kontrol edemediğini anladığında hızla odanın ahşap kapısını çarparak çıkmıştı. Çocuk garipseyen bakışlarıyla kapıyla bakışıyordu.
Ne yaşanmıştı az önce? Anlamıyordu. Nerede olduğunu bilmiyordu, buradan nasıl kurtulacağını bilmiyordu, tek bildiği şey buradan kurtulamayacağıydı. En azından bu yaralar iyileşmediği sürece buradan kurtulamayacağını biliyordu. Bir kırık 3 ayda iyileşiyordu ve onun bir çok kırığı vardı. Yattığı yerden etrafı incelemeye başlamıştı. Tavan ahşaptı, tıpkı duvarlar gibi. Tam yatağın yanında duvarla birleşik bir kitaplık duruyordu. Kitaplığın altındaki komidin de küçük bir masa lambası ve saksıda bir bitki vardı.
Çocuk bitkilerle küçüklüğünden beri ilgiliydi ve şu anda bitkinin cinsini anlamaya çalışıyordu. Üçgen ve yuvarlak şekildeki yaprakları fesleğen'i andırıyordu, ama kokusu olmadan bunu anlayamazdı. Çünkü fesleğenler kokusuyla ayırt edilirdiler. Ayağı kalkmak için hamle yapacakken kendini son anda durdurmuştu. Kalkamazdı ki.
- Orospu çocuğu!
Çocuk sinirle kolundaki serumu çıkarıp yere fırlatmıştı.
- Acıdı ama ya! Of! Filmlerde acımıyordu!
- Ama bir film çekmiyoruz ne yazık ki.
Sarışın duyduğu sesle yerinden sıçramıştı. Sesin tam yanından geldiğine yemin edebilirdi... Ama nereden gelmiş olabilirdi ki? Aklı ona bir oyun mu oynamıştı? Gözlerini kapattı ve yorganı kafasına kadar çekti.
- Şimdi de deliriyor muyum?
- Evet.
- NE? YOK ARTIK!
Hızla yorganı üzerinden atmış ve yatağın altına doğru eğilmeye çalışmıştı. Ses aşağıdan gelmişti. Yatağın altında biri mi vardı?
- Asıl sana yok artık sen bu beyinle bu zamana kadar nasıl yaşadın? Üstelik ajan olmuşsun birde!
- KES SESİNİ! HER GÜN ÖLÜMDEN DÖNÜP YAKALANMIYORUM TAMAM MI? AYRICA AJAN DEĞİL SÜİKASTÇI!
- Dayak yerken başını çarptın kesin, yoksa bu kadar aptal olman akıl alır gibi değil.
- SENSİN APTAL!
Çocuk kızgınlıkla kafasını kaldırdığında tavandaki kamerayla göz göze gelmişti. Bunu nasıl fark edememişti?
- Tamam aptalım kabul.
Yatağın altından gelen kahkaha sesiyle yüzünü buruşturmuş ve kolunu yatağın altına doğru uzatmıştı. Yatağın ahşap yüzeyini elliyor ve düşündüğü şeyi arıyordu. Eli küçük ama sert bir şeye değdiğinde haklı olduğunu anlamış ve tuttuğu şeyi koparmıştı.
- Sen kendini çok mu akıllı sanıyorsun, ha?!
Elinde sıkıca tuttuğu cihazı duvara doğru fırlatmış ve kameraya orta parmak çekmişti.
- Onlardan bir tane olduğunu sana düşündüren ne?
Çocuk, dolabın içinden gelen sesle kulakları sağır edecek bir öfke çığlığı atmıştı.
- CANIN CEHENNEME!
Yorganı tekrar yüzüne kadar çekmiş ve gözlerini kapatmıştı.
...
Sanırım yarım saat ya da bir saat kadar uyumuştum. Bilmiyordum, zaman kavramımı çoktan yitirmiştim. Üşüyordum ama gözlerimi açacak halim yoktu. Sanırım yine o ilaçlardan vermişlerdi? Hiç bir şey bilmiyordum, neredeydim? bana ne yapacaklardı? ya da hangi gündeydik? saat kaçtı?
Saçlarımda bir el hissediyordum, biri saçlarıma dokunuyor muydu? Hayır daha kötüsü okşuyordu! Isındığımı hissetmiştim, biri yere düşen yorganı üzerime örtmüştü.
.
.
.
çokkötüolduabi
ben bu gidişle fici silerim zaten yazma istegim 0 pff
W.
YOU ARE READING
KAVANOZDAKİ KELEBEK -hyunlix- *askıda*
FanfictionSeri katil ve onun sıradaki ajan kurbanı Lee Felix... Yıllarca ağır eğitimlerden geçmiş Felix mi yoksa küçük yaşta insan öldürmeye başlamış acımasız Hyunjin mi? Bu savaşta en çok kim yara alacak ve savaşı kim kazanacak? . "Bir tırtıl çiz, kozayı s...