Yıldızlar kadar özür 0.9

149 26 55
                                    


"Prens karanlığa bir ışık yaktı, yaktığı ışıkta kelebeğin kanatları yandı. Güneş yine aydınlatır mıydı, kıyametin ardından sabahı?"

.

.

.

Gözleri dudaklarıma takıldığında utanarak gözlerimi Ay'a çevirmiştim. Bana neler oluyordu? Ben utanmazın tekiydim... 

...

Öylece oturmuş Ay'ı izliyorduk. Sanki sokakta, normal şartlarda karşılaşmış; normal insanlar gibiydik. Arada göz göze geliyorduk ve bakışlarını kaçıran ben oluyordum. Bilerek olmuyordu ki, hala ondan korkuyordum. 

- Şira.

Mırıldanmasını duyarak ona dönmüştüm. Benim aksime o Ay'ı değil; iç çekerek bir yıldızı izliyordu. 

- Anlamadım?

İrkilerek bana dönmüştü, tıpkı bir uykudan uyanmış gibiydi. Siyah saçları Ay ışığında fazla koyu bir tona bürünüyor ve gözlerine yansıyan hüznü daha da gözler önüne seriyordu.

- Hm? 

- Şira, dedin?

- Şira?

Gözleri yine o yıldıza dönmüştü. Elini elime doğru uzatmış, tam yatağa yasladığım elime değecekken son anda gözlerime bakmıştı. Kafasını yana yatırmıştı. Bu bizim patronumuzdan izin isteme şeklimizdi. Ve o bunu biliyordu? İmkansızdı? Bunu sadece ekip biliyordu. 

Endişe dolu bakışlarıma gülmüştü.

- Bunu izin olarak kabul ediyorum.

Değip elimi avcunun içine almıştı. Ama şansa bakın ki bu yaralı olan elimdi. Avuç içime kadar gelen morluklara bakıp yüzünü buruşturmuş ve kafasını geriye atmıştı. Bunu yapan o değil miydi? Ya ben hayal görüyordum ya da cidden hastaydı. Elime olan bakışları yüzünden kendimden şüphe etmeye başlamıştım. Baktıkça canı acıyormuş gibi kapattığı gözlerinden bir damla yaş süzülmüştü. Ağlıyordu? 

Bence ben sonunda delirmiştim, bu adamın ağlaması imkansız gibi geliyordu. 

Kalbim acımıştı o tek göz yaşına. Pişmanlık mı çekiyordu? Çekmesini istemiyordum. Hala elinde olan elimi, elinden kurtarmış ve yanağından süzülen tek göz yaşını silmiştim. O kadar şaşırmıştı ki nefes almadan ne yapacağımı izliyordu. Boğazına bıçağı dayasam bu kadar şaşırmazdı bence.

- Ağlamak yakışmıyor, senin gibi bir seri katile.

Ağzımdan çıkanları ben kontrol edemiyordum. Daha kendi söylediklerimi sindirememişken hala yanağında olan elimi tutmuş ve dudaklarına götürmüştü. Tam gözlerimin içine bakarak hafif bir öpücük bırakmıştı. Etraf o kadar sessizdi ki sanki herkes nefesini tutmuş, bu anın bitmemesi için dua ediyordu. Aynı benim gibi. 

Eğer biraz daha yaklaşırsa kalp atış seslerimi duyabileceğinden emindim. Umarım duymazdı. Elimi dolgun dudaklarından çekmiş ve az önce izlediği yıldızlara doğru kaldırmıştı.

- Şira. Yıldızın adı Şira.

- O yıldızın adı Sirius?

- Onlar ikiz yıldızlar.

Boşta olan eliyle, simsiyah gökyüzünde tek başlarına parlayan iki yıldızı göstermişti. İlk önce Ay şimdi de bu? Bunları nereden biliyordu?

- Bak bu,

En parlak yıldızı göstermişti.

- Sirius.

Sirius'un yanındaki yıldıza kaymıştı parmaklarım.

- Şira. O Şira o zaman?

Sabırsızlığıma gülmüş ve elimi indirip yumuşak bir şekilde yatağa bırakmıştı.

- Evet. o Şira.

- Sen bunları nereden biliyorsun peki? İlk önce Ay, şimdi de bu? Nereden geliyor bu gezegen aşkı?

Alaylı bir şekilde beni süzmüş ve arkasına yaslanmıştı.

- Bir, Ay bir uydudur. İki, Sirius ve Şira birer takım yıldızıdır

Onun yanında bir profesör olsan bile bir aptal gibi hissettirebiliyordu insana. Ve aklımla övünen ben onu öldürmek istiyordum.

- Tamam en akıllı sensin. Git başkalarını bu şekilde etkilemeye çalış ben yemem çünkü.

Başını arkaya atarak küçük ve yapmacık olduğu belli olan bir kahkaha atmıştı. Benimle dalga geçiyordu orospu çocuğu.

- Bu etkilenmemiş halin miydi yani?

- Etkilemeye çalıştığını kabul ediyorsun yani?

Alaylı gülüşü durgunlaşmış ve küçük bir küfür mırıldanmıştı. Bu sefer kahkaha atma sırası bendeydi sanırım. Gülmeye çalışırken, batan kırık kaburgam yüzünden ağlayacak duruma gelmiştim. Kızaran gözerimi gizlemek için kafamı karnımda örtülü olan yorgana çevirmiştim. Acımı azaltmak için sıktığım yorgana.

- Özür dilerim.

- E-efendim?

Kaldırdığım kafamla birlikte, yanağımdan bir damla sıcak yaşın süzüldüğünü görmüştü. Kaşları çatılmış ve tek eliyle aynı benim yaptığım gibi gözyaşımı silmişti. Dejavu'dan nefret ediyordum.

- Özür dilerim kelebek.

- Bilerek yaptığın bir şey için özür dilemek ne kadar doğru?

- Bilerek yapmadım-

- Aynen, halüsinasyon gördüm zaten! Deliyim ben!

Avazım çıktığı kadar bağırmıştım. Gözlerimle görmüştüm onu! Gözler onundu ses onundu, hala nasıl ben yapmadım diyebiliyordu?

.

.

.

Bok gibi  bir bölümle karsınızdayım (2 haftadır aynı bölümdeyim)

benim yazma yetenegim(yok) sakattır

W.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 15 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

KAVANOZDAKİ KELEBEK -hyunlix-   *askıda*Where stories live. Discover now