Buğra arabadan havalı bir şekilde inerken, gözü kırmızı Mini Cooper'ın sürücü koltuğuna oturan kıza takıldı. Tahmini kendisini bir kez daha yanıltmamıştı. Bu kız Ahmet Karabulut'un kızıydı. Genç adam, güneş gözlüklerini çıkarıp siyah tişörtünün yakasına taktı ve genç kıza alaycı bir gülümseme sergiledi.
Yağmur, arabanın penceresinden kafasını çıkarıp Buğra'ya "Geri zekâlı, oraya ben park edecektim! " diye bağırtında, Buğra sinirden köpüren kızı aldırmayıp, cool bir şekilde yanına doğru yürüdü ve önünde dikilip "Park arıyorsan, ayağını çabuk tutmalısın Karabulut. Yavaş sürenlere hiç tahammülüm yok. Kafede görüşürüz." dedi ve göz kırpıp, yanından ayrıldı. Yağmur yolun ortasında durmuş, dikiz aynasından sınırlı bir şekilde ona bakıyordu. Arkadan gelen korna sesi ile, gözlerini hızlıca genç adamdan ayırıp, yeni park edecek boş bir yer aradı.
Aradan on dakika geçtikten sonra, nihayet kafeye yakın bir yere park edebildi. Yan koltuğa attığı çantasını alıp, arabadan çıktı ve kafeye girmeden önce, Didem'e mesaj attı.
Kime: Didem
Şimdi içeri giriyorum. Sen ne zaman geleceksin?
Mesajı attıktan sonra, telefonu tekrardan çantasına koyup, içeri girdi. Genç kız, Buğra'yı görür görmez, suratını astı ve yanına doğru yürüdü.
"Atarlı kızımız nihayet gelebildi. " dedi gülümseyerek ve elindeki telefonu masanın üstüne indirdi.
Yağmur sakin olmaya çalışıyordu, sonuçta buraya onunla kavga etmek için gelmemişti. " Bana laf sokacağına, araba kullanmayı öğren!"
"Ne o? Korkuttum mu seni? " dedi ve elini saçlarının arasından geçirdi. Konumuz korkup korkmamam değil. Buraya başka bir şeyler konuşmak için geldik."
"Haklısın, konumuz bu değil. Ne içersin?"
"Bol şekerli Türk kahvesi "
Buğra gözlerini büyütüp, şaşkınca karşısında oturan kıza baktı. "Senden Latte Macchiato falan beklerdim, beni şaşırttın doğrusu." Yağmur gözlerini devirip "Daha çok şaşıracaksın." dedi kısık sesle.
"Bir şey mi dedin?"
"Mis gibi Türk kahvesi varken, İtalyan kahvesine kim bakar ki?" dedi ve muazzam deniz manzarasını izledi.
"Garson, bize iki tane şekerli Türk kahvesi getir." Sarışın çocuk kafasını tamam anlamında sallayıp "Hay hay efendim.' dedi ve hızlıca yanlarından ayrıldı.
" Bak Buğra, ben... "
"Evlenmek istemediğini biliyorum. Merak etme, duygularımız karşılıklı."
"O zaman ailene karşı çık? Kaybedecek neyin var ki?"
Buğra derin bir nefes çekip "İşte orası çok zor. Seninle evlenmezsem, elimdeki her şeyi kaybederim."
"Nasıl yani? "
"Bunda anlamayacak ne var? Babam elimdeki her şeyi alacak diyorum. Dımdızlak kalacağım, bundan daha kötü ne olabilir ki?"
"Bu mu yani? Her şey para mı? Bak paradan daha önemli şeyler var, mesela sağlık. "
Buğra gözlerini devirip, alaycı bir şekilde karşısındaki kıza baktı" Benim hayatım para, anladın mı? Evlenme dairesinde atarız imzayı, sonra sen yoluna ben yoluma. İki tarafı da mutlu etmiş oluruz."
Yağmur tam cevap verecekken, Didem'in karşı masaya oturduğunu gördü ve hafifçe gülümsemeye başladı.
"Hayırdır? Dediklerim çok mu komik?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BABAMIN VASIYETI 1 (KİTAP OLDU) #Wattys2019
ChickLitBabamın Vasiyeti adlı kitabım www.bkmkitap.com/babamin-vasiyeti sitesinde sadece 7,90 TL ❤️ Yağmur, doğduğu gün hiç görmediği annesini kaybettiğinden dolayı, babasına çok bağlıdır. Tek dileği ise, üniversiteden mezun olup, babası ile birlikte şirket...