-4-

42 2 0
                                    

BÖLÜM ŞARKISI: When It Rains - Paramore

Gözlerimi Ata ve sömürdüğü kızdan çektiğimde üzerime içki dökeni- Allah kahretsin. "Ece! Ceren! Ne işiniz var kızım sizin burda?"

"Ah görüyor musun Ece, ne kadar heyecanlandı kız bizi görünce. Canım dün Gece ile konuştuk, bize İngiltere'ye gideceğinizi söyledi, biz de bütün yaz evde kalmamak için -ki kesin kalmazdık yurt dışına çıkardık- babişkoya söyledik, bizi de gönder diye. Sağolsun babacığımız hiç bir rüşfeti esirgemeyerek bizi de aldırdı." dedi sonunda sürtüğümsü bir kahkaha atarak.

"Kızım ben sizden kurtulamayacak mıyım lan?" ikisi de gözlerini devirdi ve kıvıra kıvıra dans etmeye gittiler. Allah'ım, neydi günahım?

Kızlara baktığımda, yanımda olmadıklarını gördüm. Ne ara kaçmışlardı? Hemen buradan çıkmalıydım, üstüm başım batmıştı ve yapış yapıştım.

İnsanlardan uzak, kenardan geçmeye çalışarak sonunda kapıya geldim ve açar açmaz kendimi dışarıya attım. Sonra aklıma gelen ayrıntıyla durdum, daha doğrusu durmak zorunda kaldım. Benim anahtarım yoktu ki yanımda, odada bırakmıştım Aysu' nun ki var diye. Ama şimdi Aysu' nun yanına gidemem ki! Ata da ordadır kesin, tabi eğer o sarışın sürtüğün yanından kaçtıysa... Ben kapının dışında durmuş ne yapsam diye düşünürken birden müzik sesi yükseldi. Biri kapıyı açmıştı, bu o rezil olduğum çocuktu. Bunlarla mı sınıyorsun beni yarabbim?

Çocuğun beni tanımamasını dua ederek kafamı başka tarafa çevirdim, lütfen, şimdi olmaz. "Selam." siktir... Ona baktığımda, o da gülümseyerek bana bakıyordu. Oha gamze mi onlar? "Merhaba." dedim zorla gülümseyerek.

"Bir sorun mu var?" dedi gözlerini üstümde gezdirirken. "Üstüme içecek döküldü de..."

"Değişmeyecek misin?" Yok lan benim fantezim var, yapış yapış olmaya bayılıyorum ben... "Anahtarım odada kaldı." sesli söyleyince de ayrı bir salakça geliyormuş bu yaptığım... Ama ne deyebilirim ki? Aysu aldığı için gerek duymamıştım, böyle boktan bir gece olacağını tahmin etmemiştim. "Ben yedek anahtarların olduğu odayı biliyorum, seni götürebilirim?" dedi sorarcasına. Bu çocukla yan yana olmak hoş hissettirmese de başka çarem var mıydı? Hayır.

"Çok iyi olur."

"Gel o zaman." dedi ve yürümeye başladık.

"Bu arada, ben Kaan." elini uzatarak konuştu.

"Ben de Kumsal." dedim ve elini sıktım. Koridorda yürürken hafif bir çocuğu inceledim yan gözle, yani şimdi ne yalan söyleyeyim gideri varmış. Sarı saçlı, mavi gözlü, uzun boylu, zayıf ama kaslı. Zaten sarışın ve mavi gözlü insanlar için her zaman bir umut vardır. Hoş bunun ihtiyacı yok, maşallah. Ama ben kumral ve esmerleri tercih ederim o yüzden şansına küs be yakışıklı.

"Burası." dedi ben onu incelerken. Kendime gelerek gösterdiği yere baktım. Kapıyı açtığında, duvarları anahtarlarla dolu bir ofise girmiştik.

"Oda numaran kaç?" Sahi lan, kaçtı?

"Otuz iki sanırım." Kafasını salladı ve anahtarın olduğu numarayı aramaya başladı. Ben uzakta olmama rağmen görmüştüm, tam alayım derken o da uzandı ve... Hayır elimi falan tutmadı, uzandığını görünce ben elimi çektim.

Anahtarı alıp bana uzattı, ve eline deymemeye dikkat ederek uzattığı anahtarı aldım.

"Teşekkür ederim." dedim ve arkamı dönerek kapıdan çıktım. Onu beklemem gerekir miydi? Bence kaçmak en iyisi, çocuğa rezil olduğumu aklımdan çıkarmamalıydım. "Hey!" kaçamadım, odanın önünde durmak zorunda kaldım... Sağa dönüp ona baktığımda yanıma gelmişti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 28, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kalk İngiltere'ye Gidiyoruz!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin