BÖLÜM ŞARKISI: Don't Want Your Love - Shawn Mendes
Multimediada parti salonunun resmi var. İyi okumalar :)
Ben üzerime rastgele bir şort ve tişört geçirdikten sonra saçlarımı tarayıp biraz insana benzedim ve Gizem'le birlikte kahvaltı yaptık. Benim akıllı arkadaşım heyecandan kahvaltı bile yapmadan direk bize gelmiş...
Kahvaltımız bittikten sonra annemlerden bir miktar para alıp cüzdan almaya üşendiğim için, telefonun kılıfına sıkıştırdım, anahtarımı cebime koydum ve az ilerideki AVM'ye yürümeye başladık. AVM'de boş boş gezinirken güzel bir butik gördüm.
"Kanka bak burası çok güzel, gel bir bakalım." Kafasını salladı ve butiğe girdik.
Harika bir mayo görmüştüm ama fiyatına baktığımda ağzım açık kalmıştı, 150 Türk Lirası. Tabi beğenmemiş gibi yapıp direk geri yerine bıraktım ve Gizem'i de alıp mağazadan çıktım.
"150 TL'ye mayo, asla almam."
"Oha. Ama kabul et, çok güzeldi mayolar." Gerçekten de çok güzeldi. Su yeşiliydi ve altının etrafında siyah düz şeritleri vardı, üstünün ortasında da çizgileri vardı.
Başka bir butiğe girdiğimizde ayni mayonun 60TL olanını görünce, kendi bedenime uygun olanını hemen aldım.
"Ne şanslısın be kızım." Gizem'in bu tavrına güldüm. O da benim aldığım markanın çok daha farklı bir modelini almıştı.
"Halen almamız gereken bir sürü şey var." Dedi elindeki ne ara hazırladığını bilmediğim listeye bakarak.
"Neler kaldı?"
"Kot pantolon, günlük elbise, şık elbise, tişört, şort, güneş gözlüğü, güneş kremi ve sandalet."
"Neden son güne bırakırsın ki? Ayrıca ne yapacağız İngiltere' de güneş kremini? Duyan da çok sıcak bir yer sanar..."
"Söylenme Kumsal, neye nerede ihtiyacımız olur belli olmaz. Hadi gel biraz daha hızlanırsak erkenden bitiririz."
"Öyle diyorsan..." Dedim ellerimi havaya kaldırarak ve dudağımı büzerek. Gözlerini devirdi ve beni bir başka butiğe doğru sürükledi.
Alışveriş bittiğinde, şakasız ben de bitmiştim.
"Oradan oraya koşturttun bizi, bir iki mağazaya girsek de yeterliydi." Yaklaşık on mağazaya girmiştik ve düşüp bayılacak gibi bir havam vardı.
Ben alışverişi pek sevmezdim, en fazla iki mağazaya girip çıkardım ve her şeyim hazır olurdu. Ama Gizem öyle mi? Benim tam tersim, alışveriş deyince onda akan sular durur. Saatlerderdir ayakta dolanıyor, hayır bu enerji nereden geliyor anlamıyorum ki? Bu bir de yeyip yeyip kilo almıyor, ben yesem bir haftaya kalmaz duba gibi olurum... Yani en yakın arkadaşım diye söylemiyorum ama, tam tutup dövmelik.
"Kumsal listeye bak bakalım, her şeyi aldık mı?" Tam on ikinci kez ayni şeyi soruyor.
"Kaç kere soracaksın daha mal? Aldık dedim ya!"
"Bağırma be, milletin içinde. Tamam o zaman, şu poşetlerin birazını bana ver de, eve gidelim artık."
"Zahmet oldu be kanka, taşımasaydın sen." Dedim dalga geçercesine.
"Yok ya ne zahmeti." Bu kız cidden bazen salaklıkta sınırlarını zorluyor.
AVM' den çıktığımızda, sokakta gördüğünüz zaman 'Lütfen beni görmesin.' diye dua ettiğiniz insanlar vardır ya? Hah işte ben, yani biz, onlardan gördük. Hem de iki tane kız kardeş, tam tikican tipler. Uzata uzata konuşan, ağzını havalandırırmış gibi sakız çiğneyen, görünmez etek giyen, ruhu orospu olmasına rağmen, sarışın esmer tanımaksızın salak olan kızlardan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalk İngiltere'ye Gidiyoruz!
Tienerfictie*ARA VERİLDİ.* Bir ses duyuyorum, ama bu neyin sesi? Durmuyor, durmuyor, durmuyor! Gözlerimi zar zor açtığımda sesin telefonumdan geldiğini gördüm, Gizem arıyordu ve saat sabahın dördü. Çalan telefonumu uyku sersemi bir hâlde açıp kulağıma götürdüm...