Medya: Buğra (tam bi serefsiz yakisikliligina kanmayin)
Ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Çabuk düşünmem gerekiyordu çünkü Buğra üstüme üstüme aynı avına yaklaşan bir aslan gibi geliyordu. Dövüşebilirdim ama Buğrayla kendi cüssemi karşılaştırınca bundan hemen vazgeçtim. Emre'yi bahane edebilirdim, biraz insansa beni bırakırdı hemen.
"Buğra bak Emre içeride yalnız ve korkabilir lütfen bırak."
Asla bu kadar uysal değildim ama şuan başka yöntemim yoktu.
"Emre'nin tek kalmaktan korkmadığını biliyorum Duru. Ayrıca kapıyı da sen kapattın. Öyle olsa kapatmazdın."
Tam anlamıyla köşeye sıkışmıştım. Düşün Duru düşün. Ama Buğra dibimdeyken bunu yapmak hiç kolay değildi. İlk tanıştığımız zamanlar ona resmen hayrandım. Aramızdaki boy farkından mıdır bilmem, onu yaşadığım sıkıntılardan kaçıp saklandığım bir liman olarak görürdüm hep. Ta ki evine gittiğimde onu kucağındaki sarışın kızla görene kadar... O gün bir kez daha hayal kırıklığı yaşamıştım. Bir kez daha terk edilmiştim. O zamanlardan beri aşka inancım falan da kalmamıştı. Daha doğrusu kimsenin benim yanımda sonsuza kadar kalacağına, beni her halimle kabulleneceğine inancım kalmamıştı. O anlar aklıma düşünce tüm gücümle Buğra'yı ittirdim. Sarhoş olmasının getirdiği sersemlikle bir iki adım geriledi ama hemen kendini toparlayıp kolumdan yakaladı.
"Ne istiyorsun ya! Gerçekten gecenin bu saatinde beni böyle tutman neyi değiştirecek Buğra? Herkes kendi yoluna baksın bırak artık beni ne olur!"
Sesim artık apartmanda çınlıyordu. Komşuların çıkması ya da hakkımda ne düşünecekleri umurumda değildi. Tek isteğim bir an önce kardeşimin yanına gidip uyumaktı.
"Duru yemin ederim köpek gibi pişmanım, o gün içkime bir şey katmış olmalılar ben kendimi seni aldatacak kadar kaybetmezdim asla. Ben sana aşığım Duru başkalarında gözüm yok. Evdeki durumları biliyorsun, gitme sende bırakma beni lütfen."
"Sadece senin mi sorunların var lan benim yaşadıklarımı bilmiyor musun? Çözüm aldatmak mıyd-"
İyice çıldırmıştım, ses tonumu asla ayarlayamıyordum ve panik atağımın yaklaştığını hissediyordum. Buğra elini ağzımın üstüne kapattı, şuansa tek dileğim tüm apartmanın gözü önünde panik atak geçirmememdi.
"Ne olur bağırma Duru sakinleş, bak panik atak geçireceksin bu gidişle."
Dolan gözlerle Buğra'ya baktım. Beni çok iyi tanıyordu, kahretsin ki birbirimizi çok iyi tanıyorduk.
"Neden yaptın Buğra, niye?" Kısılmış sesimle sordum bu soruyu. Yıllardır kaçtığım o yüzleşme bu saatte, kapımın önünde olmamalıydı.
Tam cevap vermek için ağzını açmıştı ki karşı dairenin kapısı açıldı. Korktuğum oluyordu, hayır...
"Ne oluyor burada?"
Şuan Buğra'yla bulunduğumuz pozisyon hiç iyi değildi. Yerdeydik ve neredeyse Buğra'nın kucağındaydım. O da ellerimi tutuyordu. Çıkan ise Edim'di. Benden 2 yaş büyüktü ve Nisan'ın abisiydi. Gözleri bir süre ellerimizde takılı kalınca ani bir panikle ayağa kalktım ve panik atağın getirdiği yorgunlukla başım feci şekilde dönmeye başladı. Buğra bana doğru atak yapınca kendimi geri çekerek duvardan destek aldım.
"Duru iyi misin, bir sorun mu var?"
Edim'in sorusuna kafamı "iyiyim" anlamında sallamak zorunda kalmıştım. Cevap verebilecek gücü kendimde bulamamıştım.
"Abi ne olmuş?" Nisan uykudan kalktığı belli olan saçları ve kısık gözleriyle bana bakıyordu. Sonra halim çok beter olacak ki gözlerini kocaman açıp yanıma gelerek beni kendine çekti. Daha fazla dayanamayan gözyaşlarım Nisan'a sarıldığım gibi dökülmeye başladılar. Nisan her şeyimi biliyordu ve harika bir dosttu. Sarıldıktan bir süre sonra nefret dolu bakışlarını Buğra'ya çevirdi ve avucunu açtı. Anahtarların onda olduğunu anlamıştı, burada kendi isteğimle durmayacağımı biliyordu. Buğra yüzündeki suçlulukla bana baktı bense hiçbir duygu barındırmayan bakışlarımı birkaç saniye onun üzerinde tuttum. Nisan anahtarı aldığı gibi kapıyı açıp beni içeri aldı ve kapıyı kapatmadan abisiyle kısa bir an göz göze geldiler. Bu sözsüz bakışmada bir şey vardı ama ben o an anlayamadım. İçeri geçer geçmez Emre'nin yanına koştum. Meleğim mışıl mışıl uyuyordu. Bu kadar gürültüye uyanmamasına şaşırmıştım ama okulda yorgun düştüğünü varsayarsak normaldi. Saçlarının arasına minik bir öpücük bıraktıktan sonra kendimi odadaki koltuğa bıraktım. Nisan'ın en sevdiğim huylarından biri bir olay olduktan sonra kurcalamamasıydı. Ben zaten kendimi iyi hissettiğim bir zaman anlatıyordum olan biteni, bu sayede iki tarafında canı yanmıyordu. Yine öyle yaptı, hiçbir şey sormadan yanıma oturdu. Başımı dizine yasladım. Gözlerim kapanmak üzereyken saçlarımda gezinen parmaklarla iyi hissediyordum. O sihirli parmakların anneminkiler olduğunu hayal ederek kendimi yorgunlukla uykunun kollarına bıraktım...sonraki bolum edimin agzindan olucaakk. okudugunuz icin tesekkurler 🫶🏻👋🏻