Medya:Edim (kocam)
Edimin ağzından:
Duru ve Nisan içeri girdikten sonra bu itle yalnız kalmam hiç iyi değildi. Çünkü kapıyı her ne kadar geç açmış olsam da konuşmalarını duymuştum. Evet konuşmalarını dinlemem yanlıştı ama bir tehlike sezdiğimde Duru'yu korumam gerekiyordu. Duru'nun ağlama sesleri ve bağırışları bardağı taşıran son damla olmuştu.
Duru'yu bu apartmana geldiğinden beri gözlemlemiştim. Korumacı, öyle herkese güvenmeyen bir yapıya sahiptim. Kardeşimse benim aksime herkesle iyi geçinir ama sonucunda yine o üzülürdü. Duru'yla gelir gelmez yine çok yakın olunca bende böyle bir yola başvurmuştum işte. Çalıştığı kafeye gitmiştim, orada ona sarkıntılık edenlere nasıl gününü gösterdiğini görmüştüm. Yüzümde çok kısa saniyelik bir tebessüm oluşturmuştu bu görüntü fakat hemen sonra eski surat hâlime dönmüştüm. Konuşurken ki mimiklerini ve el hareketlerini izlemiştim. Bize ailesinden bahsetmişti bir keresinde. Konuşurken göz bebekleri titriyordu aynı şekilde elleri de. Ama bir şekilde başarıyordu, ağlamıyordu kolay kolay. Ya da canını sıkan bir konudan bahsederken bileğindeki ip bilekliklerle oynuyordu. Duru aklımı karıştırıyordu...Güldüğü zamanlar kontrolümü kaybetmekten korkuyordum. Canı sıkılınca büzdüğü dudaklarıyla küçük çocuklara benziyordu- Ne saçmalıyordum, konu bu muydu şuan? Yok iyice saçmalıyordum ben. Kapıyı açtığım ilk anda gözlerim önce Duru'yu taramış ama o şerefsizin tuttuğu ellerinde daha fazla takılı kalmıştı. Bu herifi biliyordum, daha önce kafede de görmüştüm. Duru'nun sevgilisi olabilir miydi acaba? Ama Nisan'ın içeri girmeden önceki bakışı ve Duru'nun o hâli bu herifin hiçte iyi biri olmadığını söylüyordu. İkimizde kapanan kapıya bakarken aramızdaki bu anlamsız sessizliği bozdum.
"Kimsin sen?"
"Seni ilgilendirmez." Gitmek için hareketlenmişti ki sözlerimle durdu.
"Burası senin gibilerin istediği zaman girip çıkabileceği bir yer değil, tekrarı olursa emin ol bu kadar sakin ve anlayışlı olmam." Sakin kalmaya çalışıyordum çünkü Duru'yla bağlantısının ne olduğunu bilmiyordum.
Yavaşça arkasını döndü ve bana alaylı bir gülüş gönderdi. Bana.alaylı.gülüş. Bu çocuğun sorunu neydi?
"Sevgilimin evine ne zaman girip çıkacağım seni hiç ilgilendirmez." Bir kez daha gitmek için hareketlenmişti ama aklına birşey gelmiş olacak ki tekrar yüzüme döndü.
"Bu konuyu burda kapatmaz ve peşine düşersen hayatını kaydırırım senin. Bunu yapmaya da o sevgili kardeşinden-"
Daha cümlesini bitirmeden yumruğumu yüzüne geçirdim. Kırılma sesinin ardından burnundan oluk oluk boşanan kanla şuan daha pislik gözüküyordu. Düştüğü yerden yakasından tutarak kaldırıp duvara yasladım.
"Sen ne hakla kardeşimin adını ağzına alabiliyorsun lan!"
Sinirim bana ayık ayık bakan gözleriyle iyice artarken üstüne çıkarak art arda yumruklarımı yüzüne geçirmeye başladım.
"Duru'dan da kardeşimden de uzak duracaksın duydun mu? Seni bu evin yakınında dahi görmeyeceğim! Kıza kim bilir hangi şerefsizliği yaptın da o hâle geldi."
Ben kendimi iyice kaybetmişken yumruğumu havada durduran bir el hissettim. Duru burdaydı. Ne ara gelmişti farkında bile değildim.Seslerimizi duymuş olmalıydı. Yeni kalktığı belli olan gözlerindeki yaşlarla ve korkuyla bana bakıyordu. Onu korkutmuş muydum?
"Edim dur artık, lütfen." Kısılan sesiyle söylediği bu sözler o şerefsizin üstünden ateşe değmiş gibi kalkmama sebep olmuştu. Elimi saçlarımdan sinirle geçirdim, yine kendime hâkim olamamıştım. Sonra Duru'ya baktım. Yerdekine iğrenerek bakıyordu. Ona baktığımı hissetmiş gibi o da bana baktı. Hâlâ ağlıyordu ve ben bunu daha fazla görmek istemiyordum. Yerdekini dışarı taşımak bahanesiyle Duru'dan uzaklaştım. O kadar yumruğa rağmen hâlâ uyanıktı piç. Yakasından tuttuğum gibi sokağa attım.
"Sakın bir daha buraya gelmek gibi bir hata yapma, sakın."
Arkama bakmadan bizim kata geri geldim. Duru bıraktığım gibi duruyordu. Gözleri elime kaydı, üst yüzeyi soyulmuştu ve o şerefsizin kanıyla boyanmıştı.
"Elin çok kötü durumda, pansuman yapmalıyız." Oturduğu yerden kalkarken bunları söyledi. Ne yapacağımı bilemedim çünkü ilk defa biri benim için bu kadar ince düşünüyordu.
"Gerek yok böyle iyi." Yapabileceğim tek şeyi yapıp itiraz ettim. O yine de pes etmedi.
"Olmaz öyle baksana ne kadar acıyordur, hem bizim evde malzemeler olacaktı hadi içeri girelim."
Daha fazla itiraz edemedim ve beni yönlendirmesine izin verdim.
Tahmin ettiğim gibi canım kardeşim Duru'yu uyutayım derken kendi uyuyakalmıştı. Emre'yle ikisi mışıl mışıl uyuyorlardı. Ses çıkarmadan Duru'nun peşinden gittim. Bu odada Duru'nun kitapları ve çalışma masası falan vardı. Kitap okumayı çok sevdiğini biliyordum ama bu kadar çok kitabının olduğunu tahmin etmemiştim. Savcı olmama rağmen kitap okumayı pek sevmezdim, savcılığıda rahmetli babamın isteğiyle seçmiştim ama sonradan hoşuma gitmişti. Ben odayı incelerken Duru da elindeki ilk yardım çantasıyla yanıma oturdu. Elimi nazikçe kucağına çekti. Dokunuşu kuş kadar hafifti ama bir o kadar da etkileyiciydi. Çantadan çıkardığı bezle kurumaya yüz tutmuş kanları temizledi önce. Sonra pamuğa biraz tentürdiyot damlattı ve yavaş hareketlerle yaranın üzerine dokundurmaya başladı. Gözleri yüzüme tırmandı, sanki acıyıp acımadığını ölçmeye çalışıyordu. Hafif sızlıyordu ama bunu belli etmezdim asla. Acımadığından emin olmuş olacak ki tekrar elime kaydı bakışları. Daha sonra eline aldığı sargı beziyle yavaşça elimi sardı. Yaralarımı da sarar mıydı böyle? Düşüncelerimi Duru'nun sesi böldü.
"İşte bitti. Acıyor mu çok, dikkat etmeye çalıştım ama yinede-"
"Acımıyor Duru, düşünme bu kadar basit bir kavgaydı işte."
"Neden kavga ettin ki onunla? Konuşmasan bile olurdu yani."
"Duru kapıyı açtığımda nasıl göründüğünü bilmiyorsun. Sana bir şey yaptı sandım, sinirlerime hâkim olamadım işte."
Derin bir nefes aldı. "Bak eğer onun için endişelendiğimi falan düşünüyorsan yanılıyorsun. Bizim aramızdaki basit bir sevgili kavgası değildi. Uzun zaman önce bitti ama bırakmadı peşimi, bırakmıyor. Benim yüzümden başın belaya girsin istemem. Ailesinden dolayı eli çok uzun Buğra'nın. Şimdi mesleğine, sana ya da Nisan'a bir zarar gelse ne yapacaksın, ben ne yapacağım? O vicdan azabı ne demek biliyor musun?" Haklıydı ama onu korumaktı amacım. "Haklısın Duru ama beni de anlamaya çalış. Neyse saat çok geç oldu, ben Nisan'ı uyandırayım."
"Benim için sorun yok kalabilir Nisan yani istiyosan sende kalabilirsin." Başka zaman olsa belki geri çevirmezdim ama bugün yaşanılanlardan sonra Duru'dan uzaklaşma kararı almıştım. Yine onun iyiliği için abi gibi yaklaşıp duygularımı yok saymam gerekiyordu.
"Yok gitmemiz daha uygun olur."
Sen bilirsin anlamında kafasını salladı. Birlikte odaya geri döndük, Nisan'ı sakin dokunuşlarla uyandırdım.
"Abi, Duru ne oluyor?" Gözleri ikimiz arasında gidip geliyor, uyanmaya çalışıyordu. Sonra sargılı elimi gördü, telaşla ayağa kalktı.
"Abi elinin hâli ne, ne oldu açıklasanıza artık! Kesin o şerefsiz bir şey yaptı değil mi?"
"Önemli bir şey yok hadi evde anlatırım, Emre uyanacak şimdi." Bakmasam da Nisan'ın sözlerinden sonra Duru'nun başını utançla yere indirdiğini görmüştüm. Bu lanet gece son bulmalıydı artık. Duru kapıya kadar geçirdi bizi. Ben bir baş selamıyla geçecekken Duru kolumdan tuttu beni. Neden ben kaçmaya çalıştıkça temas ediyorduk ki birbirimize? Gözleri yüzüme tırmandı ve sadece iki kelimeyle bu gecede bana uykunun uğramayacağını gösterdi.
"Özür dilerim." Anlamıyordum, hiç bir suçu yoktu neden özür dileyen oydu? Nisan kısa bir süre bize baktı ardından evden hışımla ayrıldı. Nisan herşeye göz yumabilirdi ama konu ben olunca bambaşka birine dönüşüyordu. Sakince kolumu tutan elini yaralı elimle sardım. Ne kadar abisiymişim gibi bir hava yaratmaya çalışsamda umarım bedenimdeki elektrik Duru'ya geçirmemişimdir.
"Sana ne kadar olanlarda hiçbir suçunun olmadığını söylesemde kendini suçlamaya devam edeceksin o yüzden bunu anlatmakla uğraşmayacağım. Sadece sorun olmadığını bil, Nisan'a da canın sıkılmasın konu ben olduğum için böyle davranıyor. Şimdi güzelce dinlen ve bu gece hiç olmamış gibi düşün olur mu?" Varla yok arası kafasını salladıktan sonra evden ayrıldım. Şimdi baştan sona olanları Nisan'a anlatmak vardı...vuuu upuzun bir bolum oldu benim icin, umarim begenmissinizdirr💗