İnsan kaybetmeden değer bilmezmiş , bunu sadece annemin nasihatlerinden bilmek isterdim. Ancak uzun süredir biliyordum ki istediklerimi elde etmem pek kolay olmuyor. Yoongi ben ne yaparsam yapayım hep benimle olur ,beni sevmeye devam eder diye düşünüyordum. Kızgın yahut kırgın olsa dâhi bir adım gerimde ,varlığını hatırlatacak şekilde çevremde olurdu. Fakat cuma akşamı onlarda kaldığımda yüzüme bakmayan Min Yoongi hafta sonu da bakmamıştı. Evde tüm gün ders çalışıyordum bugünkü deneme sınavı için. Her molamda ona mesaj atıyor, ilgisini çekmeye çalışıyordum. Mesaj attığım ilk gün cevap vermesinden aldığım cesaretle attığım diğer mesajlar tek tikte kalmıştı. Beni engellemişti. İncinmeye hakkım yoktu sanırım bu yüzden ona daha fazla rahatsızlık vermemek adına yazmayı kesmiştim.
Şimdiyse arkadaşlarımdan sadece Jungkook'la ortak olan deneme sınıfımda öğretmenimizi bekliyordum. Bu kez birinci olacaktım, fazla çalışmıştım hafta sonu. Denemeye çalışılmaz diyenler vardır elbet etrafınızda ancak ben her dersten en eksik hissettiğim konuları not edip o konulardan bol bol soru çözmeye çalışırdım ve bu denemelerimde bana çokça yardımcı olurdu.
Öğretmenimizin sınıfa girmesiyle ayağa kalktık. Birkaç uyarıdan sonra önüme bırakılan kitapçık heyecanlanmama neden oldu. Biliyordum ki ilk on soruda bu heyecanım devam edecekti fakat sonrasında evde test çözüyormuş rahatlığına kavuşacaktım. Öyle de oldu. Zilin çalmasıyla hızlıca ilk dersin sorularını çözmeye başladım. Kolay gelen sorular iyi hissettirirken matematikteki birkaç soru canıma okuyordu. Saate baktığımda kalan otuz beş dakika yedi sorum için fazlasıyla yeterliydi ama o kadar stres yaptım ki burnum akmaya başladı. Peçete ararken kaybettiğim üç dakikam burnumun daha fazla akmasına neden oldu. Bir elimle burnuma peçete tutmuşken bir elimle sorularımı çözmeye çalıştım. Çözdüğüm altıncı soruyla öğretmenimizin beş dakika kaldı demesi aynı ana denk geldi. Bir kez daha burnumu çektiğimde peçeteyi burnuma tutamadan kitapçığıma dökülen damlalayla sinirlerim daha da bozuldu. Kitapçığımdaki koyu kırmızı ıslaklık kafamı meşgul etmeden son soruyu da hızla çözdüm . Kalan son bir iki dakikada kanayan burnumu durdurmaya çalışmak boşa bir uğraştı. Önümden alınan optik ve kitapçıkla anında ayağa kalkıp tuvalete gittim. Yarım saatin sonunda nihayet durdurabildiğim kanama umarım denememi batırmama neden olmamıştır. Üstümü başımı düzeltip yemekhaneye gittim. Tek başıma yemek yerken tanımadığım bir ses doldurdu kulaklarımı.
"Yanınıza oturmamda bir sakınca var mı acaba?" Ağzım dolu olduğu için kafamı iki yana sallamamla yanıma oturması bir oldu. Aklım hâlâ denemedeyken benimle konuşan yabancıya anlam veremiyordum. Doyduğumu söyleyip boş tepsiyi aldım ve oradan uzaklaştım. Gerçekten kaba bir insandım. Yemekhaneden çıktığımda telefonum titredi. Kalbimin iznim olmadan bu kadar hızlı çarpması Yoongi'nin mesaj atma ihtimalinden kaynaklanıyordu. Telefonumu açıp gelen mesaja baktığımda kırılan hevesim de kalbimin suçuydu.
_____
Jungo
jimin biraz konusalim miBücür
ah tabii
bir sorun mu varJungo
hayir biz iyiyiz de
sen iyi misinBücür
evet iyiyim
neden sordun kiJungo
denemede burnun kaniyordu
iyi mi simdiBücür
ha o konu
evet evet hallettim
sordugun icin tesekkur ederimJungo
yoongiye ya da digerlerine soyleyeyim miBücür
hayir soyleme
zaten konusmuyoruz hicbiriyle
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Golden Hour | YOONMİN
FanfictionAkademik başarıyı haddinden fazla önemseyen okul birincisi Park Jimin ve basketbol takım kaptanı en yakın arkadaşı Min Yoongi'nin aşka dönüşen gün batımı tadındaki hikayesi...